• Turkhane Logo

"Karanlıkları aydınlatan nur"

"Gerçekten gözümüzün önünde ki hazinenin farkında değiliz. Görmezden geliyor, duymamış gibi yapıyoruz. Peki kime kapatıyoruz gözümüzü, kime kulağımızı tıkıyoruz?"

17:35 26 Nisan 2020 Pazar
"Gerçekten gözümüzün önünde ki hazinenin farkında değiliz. Görmezden geliyor, duymamış gibi yapıyoruz. Peki kime kapatıyoruz gözümüzü, kime kulağımızı tıkıyoruz?"

Yazar Ali Akpınarın analizi şöyle;

Dünyaca ünlü Brezilya’lı yazar Paulo Coelho’nun 26 dile çevirilen ‘Simyacı’ isimli eserinde şöyle bir diyalog geçer :’’Simyacı kendilerini soyan eşkıyalara, dokunduğu herşeyi altın yapan taşı ve ebedi hayat suyunu gösterir. Eşkıyalar gülüp geçerler. Delikanlı, bu kadar kıymetli şeyleri eşkıyalara gösterdiği için şaşar. Simyacı sebebini anlatır; Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla görmeyiz onları. Peki neden bilirmisiniz? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar…’’

Evet gerçekten gözümüzün önünde ki hazinenin farkında değiliz. Görmezden geliyor, duymamış gibi yapıyoruz. Peki kime kapatıyoruz gözümüzü, kime kulağımızı tıkıyoruz? Tabi ki kendimize...Biz kendi gözümüzü kapamakla ne güneşin varlığını inkar edebiliriz, ne de güneşin ziyasının en karanlık noktaları bile aydınlattığı gerçeğini yok sayabiliriz. İşte bu Güneş, asırlar geçmesine rağmen önümüzü en mükemmel şekilde aydınlatmaya devam ediyor, ruhlarımıza inşirah salıyor, kalplerimiz itminana eriyor. Üstad Hazretleri O Zat’ı Mesnevi-i Nuriye’de bize şöyle tanıtır: ’’Evet, O zat vazifesi itibariyle esma-i ilahiyenin gizli hazinelerinin keşşafı, hakkın burhanı, hakikatin ziyası, saadetin vesilesi, hidayetin güneşidir.’’


O Hidayet Güneşi (s.a.s)’nin girmediği her gönül karanlıktır. Karanlıkta çiçek açmaz, hayat olmaz. Eğer gönül perdelerimiz aralanırsa, gönlümüz O’nun Nur’u ile aydınlanır. Zira araladığımız ölçüde O’nun kadr-ü kıymetini bilecek, bildiğimiz ölçüde tanıyacak, tanıdığımız ölçüde seveceğiz.

Sevmenin ölçüsünü de Efendimiz (s.a.s) şöyle bildiriyor: Sizden biriniz beni, nefsinden, annesinden, babasından, eşinden, evladından, malından daha çok sevmedikçe hakiki manada iman etmiş olamaz. Evet bu zorlardan zor bir hadisedir, insan niyeti ölçüsünde buraya ulaşabilir. Demek ki insanın herşeyden daha çok O’nu tanıması ve bilmesi iktiza ediyor.

O (s.a.s)’nu en iyi tanıyan sahabelerdir. 23 senelik kısa zaman diliminde O Zat (s.a.s)’a duyulan aşk ve iştiyakın neticesinde, kömürün elmaslara dönüştüğünü şahitlik edenlerin başında gelen büyük sahabi Sad b.Ebi Vakkas bu işin sırrını bize şöyle söyler: ‘’Biz Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in hayatını çocuklarımıza Kur’an dan bir sure ezberletir gibi öğretirdik’’ der. Bu söz Rehber-İ Ekmel’i hayatlarına merkez almanın ifadesidir. Biz de Onlar gibi, O Zat (s.a.s)’ı gönüllerimizin tahtına çıkarmalı, evlerimizin en sevgili varlığı haline getirmeliyiz. Bütün gayretimizi ‘en mükemmel bir numune’ olan Zat’ın hayatını, sözlerini öğrenip, hayatımızın her karesi için numuneler alarak aydınlatmalıyız.

Yazımı sonlandırırken, Alman edebiyatının zirvesi kabul edilen ‘Goethe’, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’i tanımanın gönlünde ki karanlıkları nasıl aydınlattığını şu ifadelerle dile getirir: Hiç kimse Hz. Muhammed’in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz. Avrupa’ya nasip olan bütün başarılara rağmen bizim konulmuş olan bütün kanunlarımız, İslam kültürüne nisbetle eksiktir. Biz Avrupa milletleri medeni imkanlarımıza rağmen Hz. Muhammed’in (a.s) son basamağına varmış olduğu merdivenin daha ilk basamağındayız. Şüphe yok ki hiç kimse bu yarışmada O’nu geçemeyecektir.’’
  

 

Son güncelleme: 17:35 26.04.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı