• Turkhane Logo

"Kamudan İhraçlar ve OHAL Komisyonu aldatmacası"

"Darbeden 10 gün sonra çıkardıkları ilk KHK ile önceden fişledikleri yaklaşık 83 bin kamu görevlisini ihraç ettiler bunu diğer KHK lar takip etti ve 2 yıl süren OHAL döneminde çıkardıkları 34 KHK ile 130 bin civarı kamu çalışanın işine son verdiler."

11:49 01 Mayıs 2019 Çarşamba
"Darbeden 10 gün sonra çıkardıkları ilk KHK ile önceden fişledikleri yaklaşık 83 bin kamu görevlisini ihraç ettiler bunu diğer KHK lar takip etti ve 2 yıl süren OHAL döneminde çıkardıkları 34 KHK ile 130 bin civarı kamu çalışanın işine son verdiler."

KAMUDAN İHRAÇLAR VE OHAL KOMİSYONU ALDATMACASI


İsmail S. Gülümser/Aktif Haber


İktidar partisi OHAL ile aldığı yetkiyi suiistimal ederek bu dönemi muhaliflerini temizlemenin bir aracı haline getirdi. Demokrasi sınırları içinde yapamadığı birçok hukuksuzluğu işledi, adalet sistemi dahil yukarıdan aşağıya devletin denetim mekanizmalarını ortadan kaldırdı. Yaptığı hukuksuz işlemleri çıkardığı Anayasaya ve insan haklarına aykırı KHK ların arkasına saklanarak yürüttü. Muhalif gördüğü yüz bini aşkın devlet görevlisini, geçmişte yaptıkları yasal eylemlerinden dolayı suçladı, devletin adalet sistemini kendine bağlayarak sahte düzmece suçlar üretti ve istediğini delilsiz terörist ilan etti, istediğini işten attı istediğini tutuklattı.

Birkaç saat süren darbe senaryosu sonrası her birisinde onlarca şaibe içeren giderek kurgu olduğu ortaya çıkan olayları kullanarak suçla uzaktan yakından ilgisi olmayan yüz bini aşkın vatandaşı suçladı.  80 öncesi 10 yıldan fazla süren anarşi olaylarında sağdan ve soldan suça bulaşmış cinayet işlemişlerden hesap sorulduğu 12 Eylül darbesinden kat be kat fazla kişiyi suçla ilişkilendirdi.

Sağdan ve soldan birçok devlet memurunun bir şekilde suça bulaştığı 80 ihtilalinde 4.900 kişi devletten ihraç edildi, AKP hiç suçla ilişkisi olmayan 130 bin devlet görevlisini ihraç etti. 80 ihtilalini yapanlar yıllarca süren binleri aşkın ölümün olduğu anarşi olayları sonrasında 7.000 kişi hakkında işlem yaparken, birkaç saatlik olay sonrası iktidar partisi 169.000 kişi hakkında işlem yaptı, onlardan 24 kat daha fazla kişiyi delilsiz suçladı.

80 de ihtilalciler hiç basın organı kapatmadı, olaylarda etkisi olduğunu düşündüğü 31 gazeteciyi tutukladı, iktidar partisi 209 gazeteciyi tutukladı, 200 den fazla medya organını kapatarak 2.500 gazeteciyi işsiz bıraktı.

Demokrasiyle ülkemizin tanışmadığı dönemde, 80 ihtilalini yapanlar tutuklulara işkence yaptı 43 kişinin intihar ettiği aktarıldı. AKP  12 Eylülcüleri solladı, işlemedikleri suçları kabul ettirmek için makattan şişe sokma, elektrik verme, vb birçok yöntemi kullandı işkencelere dayanamayan 52 kişi intihar etti, işkenceyi başörtülü hamile ya da yeni doğum yapmış bayanlara kadar ulaştırdı.

80 de asker ve polis gruplara ayrılmış bir bölümü suça ortak olmuştu, 2 bin subay görevden alınmış görevden alınan polisler kayda bile girmemişti. AKP olaylarla hiç ilişkisi olmayan 10 binden fazla subay ve 24 binden fazla emniyet mensubunu ihraç etti, 8 binden fazlasını tutukladı.

80 de ihtilalciler üniversite hocalarını ve öğretmenleri anarşiden sorumlu tuttu sağ ve sol örgütlerde aktif rol almış 120 akademisyen, 3.800 öğretmen atıldı. AKP iktidarı hayatında hiç suça bulaşmamış 60 bin öğretmenin, 10 bine yakın akademisyenin mesleğini elinden aldı, 12 Eylülcülerden 83 kat daha fazla eğitimciyi mağdur etti.   

80 de birçok yargı mensubu olaylara bir şekilde müdahil olduğu halde 47 hâkim ve savcı atıldı, 15 Temmuz sonrası AKP olaylarda hiç rolü olmayan 4.500 hâkim ve savcıyı ihraç etti, 2.400 ünü tutukladı. 12 Eylülcülerden 97 kat daha fazla hukukçuya zulmetti, tutuklamaları yüksek yargı mensuplarına kadar genişletti, yargıdaki tüm denetim birimlerini kendine bağladı, yargının adalet dağıtmasını engelleyecek birçok düzenleme yaptı.

Kamudan ihraçlarda 12 Eylülcüleri örnek alarak işe başladı, onlardan kat be kat fazla kamu görevlisini ihraç etti. 80 de askerler kamu yönetimini kendine bağlamış ilk seçimden itibaren de siyasal iktidarlara devretmişlerdi. AKP devlet yönetiminden gitmemek üzere birçok düzenleme yaptı.  Kamu yönetimini komple partiye bağladı devletin denetim birimlerinde dilediği gibi tasarruf edecek değişiklikler yaptı. Seçimler dahil iktidardan gitmemek üzere bağımsız tüm devlet birimlerine doğrudan müdahale edecek kanallar açtı.

OHAL KULLANARAK ERDOĞAN’IN ELE GEÇİRDİĞİ YERLER

Her ne kadar suçu başkasının üzerine atsa da planlamasında yer aldığı darbeyle yönetimi ele geçirdikten sonra;

Bütün darbecilerin yaptığı gibi, belli dönem ülke yönetim yetkisini tek eline aldı ve bir daha iktidardan gitmemek üzere hukuk dışı kalıcı birçok düzenlemeyle devletin tüm kontrol birimlerini devre dışı bıraktı,

YÖK’ün yapısını değiştirdi, tüm üniversitelerin kontrolünü kendine bağladı,

HSYK nın yapısını değiştirdi, tüm yüksek yargı organlarında tek seçici hale gelip, istediği yargı kararını çıkarttı,

TMSF nin yapısını değiştirdi, talimatla dilediği işletmeye partili kayyum atadı ve istediği işletmeyi gasp etti,

RTÜK ün yapısını değiştirdi, ülkedeki tüm basın yayının organlarının kontrolünü eline aldı, dilediğine el koydu,

TÜBİTAK-BİLGEM yapısını değiştirdi, ülkede tüm iletişim kanallarını kendine bağlayıp istihbarat devleti kurdu,

Hazinenin yönetim yapısını değiştirdi, merkez bankasını ve devletin kasasının yönetimini damatla kendine bağladı,   

Varlık fonu adı altında birim kurdu devletin tüm gelirlerini tekeline aldı, devlet kaynaklarını dilediği gibi dağıttı,

Bakanlıklardaki tüm denetim birimlerini kendine bağladı ve kadrolarda denetimden uzak tasarruf yetkisi aldı.

TÜİK yapısını değiştirdi devletin istatistiklerine istediği gibi müdahale ederek yönetimdeki problemleri sakladı.

YSK nın yapısını değiştirdi, seçimde istediği konularda kurula dışardan talimat verdi, kararları dilediği gibi yönlendirdi.

Başkanlık sistemiyle meclisi kendine bağladı, talimatla istediği düzenlemeyi yaptırdığı tek adam diktatörlüğü kurdu,

Seçilmiş belediyeleri kayyumla partiye devretti, seçilmiş milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırıp tutuklattı

Yargı ve güvenlik birimlerine talimatlar yağdırdı, partiler dahil tüm dayanışma gruplarını suçlayacak malzeme üretti,

OHAL İHRAÇLARININ ARKA PLANI

İktidar partisi ülkede kendi dışındaki tüm grupları dağıtmak için aşamalı, planlar yaptı, kimi grupları böldü, kiminin liderlerini tutukladı, kimine ölümlü senaryolar hazırladı. 2013 den itibaren ülkenin en yaygın sivil örgütlenmesi olan cemaat hakkında planlarını devreye soktu. Çoğu gönüllü birlikteliklerle yürütülen cemaat faaliyetlerine katılanları belirleyip fişlemek için cemaat mensuplarının yaygın olarak kullandığı yasal hizmet üreten birimlere partili kayyum atadı ve o kurumların yasal hizmetlerinden yararlananların listelerini gizlice ele geçirdi.

Bank Asya ya kayyum atadı, siyasilerin saldırıları sonucu problem yaşayan bankayı ayakta tutmak için gayret gösteren gönüllerin listelerini yasadışı yöntemle aldı. Zaman gazetesine kayyum atadı ve gazetenin tirajı için emek sarf eden abone olan tüm gönüllülerin listelerini hukuk dışı yöntemlerle ele geçirdi. Kaynak holdinge kayyum atadı, oranın sunduğu hizmetlerden yararlanan cemaatle irtibatlı eğitim kurum ve kuruluşlarının alım satım ilişkilerini ele geçirdi.   Başta büyük yaygın markalar olmak üzere cemaatin eğitim kurumlarına partili kayyum atadı, kurumlarda çalışanların, öğrencilerin ve velilerin bilgilerini yasadı yöntemle alıp fişledi.

Tek başına iktidar olmanın avantajlarını kullanarak devlet birimlerini yasadışı işlerine alet etti; MEB in ilgili birimini kullanarak cemaatle irtibatlı tüm kurumların ve çalışanlarının bilgilerini, İçişleri Bakanlığı görevlilerini kullanarak cemaatle irtibatlı dernek ve sendika üye listelerini, MİT Emniyet ve Askeri istihbaratı kullanarak cemaatle irtibatlı polis ve askerleri, TÜBİTAK-BİGEM in başkanını değiştirip çalışanları yasadışı işlerine alet ederek tüm internet ve sosyal medya hesaplarını ele geçirdi, cemaatle irtibatlı olanlardan başlayarak tüm toplumu dünya görüşüne göre fişleyecek istihbarat havuzu oluşturdu.

Cemaatle ilgili fişlemeleri 2015 yılında büyük ölçüde tamamladılar, ardından cemaati bölüp parçalamak üzere bazı adımlar attı ancak başarılı olamadılar. Üst düzey komutanların bazılarını makamla, bazılarını Ergenekon vb davalardan kurtarma vaadiyle kandırıp anlaştılar. Bütün faaliyet birimleriyle fişlenmiş cemaat mensuplarını dağıtma ve ülke yönetiminden gitmemek üzere hazırladıkları projelerini hayata geçirmek için yapacakları darbe girişiminden cemaati sorumlu tutacak bir kurgu hazırladılar. Komutanları kendi emri altındakiler kandırıp darbe girişiminin içine çekmede, kendi askerlerine tuzak kurmada kullandılar.

Senaryonun gerçek gibi görünmesi için çoğu partililerden oluşan masum vatandaşların ölmesini bile plana dahil ettiler. Olaylarda asker ölümlerinin olduğunu göstermek için MİT güdümündeki SADAT milisleri ve Ergenekoncu komutanlardan yararlandılar. Darbe yaptığını iddia ettikleri cemaat mensuplarının hiçbir planını bulup kamuya açıklayamadılar, ancak kendilerinin darbeyle ilgili 3 yıldan beri yaptıkları hazırlıklar ve tüm planları ortaya çıktı.

KAMUDAN İHRAÇLAR

Darbeden 10 gün sonra çıkardıkları ilk KHK ile önceden fişledikleri yaklaşık 83 bin kamu görevlisini ihraç ettiler bunu diğer KHK lar takip etti ve 2 yıl süren OHAL döneminde çıkardıkları 34 KHK ile 130 bin civarı kamu çalışanın işine son verdiler. İade edilenler düşüldüğünde 125 binden fazla kamu çalışanı işinden oldu.   

OHAL kaldırılmasına sayılı günler kala Temmuz 2018 de çıkardıkları 701 sayılı KHK ile 9 bin emniyetçi, 5 bin asker olmak üzere yaklaşık 18 bin kamu çalışanını daha meslekten attılar. Emekli generallerinde olduğu 1.500 den fazla askerin rütbesini söktü, silah ruhsatı, gemi ve uçak kullanma lisanslarını iptal ettiler. Lojmanlardan çıkardı, güvenlik alanında çalışmalarını yasakladı, pasaportlarını iptal ettiler.

İçişlerinden 41 bin, eğitimden 34 bin (çalışma izni iptal edilenlerle birlikte 60 bin eğitimci), Askerlerden 13 bin, Üniversitelerden 7 bin, Sağlıktan 7 bin, Adaletten 7 bin, başbakanlıktan 4 bin, Maliyeden 2 binden fazla çalışanı işten attılar.  Bu dönemde 1.400 dernek, 19 sendika, 4 konfederasyon, 109 vakıf, 15 üniversite, binden fazla eğitim kurumu öğrenci yurdunun olduğu 2.700 kurumu kapattılar.

İşten atılanlar ve kapatılan kurumlar hakkında bir suç bulamayınca kişi ve kurumları devlet izniyle yaptıkları yasal eylemleriyle suçlu ilan etiler. Çıkardıkları KHK lar ile OHAL döneminde yaptıkları hukuksuz işlemler için tüm yargı yollarını kapattılar. Dünya kamuoyundan OHAL işlemlerinin keyfi olduğu ve denetlenemediği konusunda itirazlar artınca istedikleri gibi yönlendirebilecekleri OHAL komisyonu kurarak uluslararası camiayı kandırmaya soyundular.

Ancak komisyonun işlemlerini inceleyen bağımsız kuruluşlar komisyonun adil karar veremeyeceğini yapılanın göstermelik olduğunu anlatan raporlar yayınladılar.

ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜNE GÖRE OHAL UYGULAMALARINDAKİ HAK İHLALLERİ

Af örgütü 2018 de Türkiye’de OHAL uygulamalarındaki insan hakkı ve hukuk ihlallerini şöyle sıralıyor;

İşveren devlet bile olsa disiplin süreçlerini işletmeden tek taraflı keyfi kararlarla iş güvencesini ortadan kaldıramaz

Türkiye’de 2016 Temmuz’dan 2018 Temmuz’a kadar 7 kez uzatılan OHAL de çok sayıda insan hakkı ihlal edildi,

OHAL kapsamına girmeyen birçok konuda düzenleme yapılarak devletin iş ve işlemleri denetimden kaçırıldı,

Bu dönemde iktidarını sağlamlaştırma amaçlı olarak çıkarılan KHK lar muhalif gördüklerini temizlemede kullanıldı,

İnsan hakkı savunucuları düşman görüldü, kalıcı sonuç doğuracak KHK larla insan hakkı ihlalleri devamlı hale getirildi,

Alınan yetki sadece iktidar partisi çıkarları için kullanıldı, barışçıl eleştiri yapanların bile hakları kısıtlandı,

Gülen’in takipçilerinin tasfiyesini hedef alan uygulamalarda kişiler yasal eylemleriyle suçlu ilan edildi,

Suç işlediğine dair somut delil gösterme gereği duymadan mensubiyetiyle binlerce öğretmen-doktor-asker vb atıldı,

Kamudan ihraçlarda olağan hukuki süreç işletilmedi, kusurlar bildirilmeden genel suçlamayla keyfi kararlar verildi,

Darbeden 10 gün sonra arka arkaya çıkarılan KHK ile önceden fişlenmiş 130 bin kişi mahkemesiz görevden atıldı,   

Çok sayıda devlet görevlisi dönüşü olmayan ihraçlara muhatap oldu, 150 binden fazla insan keyfi gözaltına alındı,

Tutuklu sayısı 70 bini geçti, gözaltı ve tutuklulukta işkence iddiaları her geçen gün arttı,   

Etkin itiraz mekanizmaları devre dışı bırakılarak ailelerin geçim kaynağı ellerinden alındı, iş bulması engellendi,

Bireyler terörist ilan edilip ömür boyu kamuda çalışma yasağı getirildi, bulduğu işlerde takibe uğradı, dışlandı,

Barınma sağlık gibi insanı desteklerden yoksun bırakıldı, hayatını sürdürmesi en ağır şekilde sınırlandırıldı,

Keyfi ihraçlar sonrası ailede yıkıcı tesir olacak düzenlemelerle başka yerde çalışması engellendi, çalıştıranlar fişlendi,

Barındığı evden çıkarıldı, sağlık güvenceleri yok edildi, geçim yolları tıkanarak açlıkla terbiye edilmek istendi,   

Yurt dışında iş bulmak isteyenlerin pasaportları iptal edildi, iş aramak için kaçak yollardan çıkmak zorunda bırakıldı,

İfade özgülüğü üzerindeki baskılar arttı, 200 aşkın medya-binden fazla STK kapatıldı, 150 medya çalışanı hapsedildi,

OHAL kaldıran KHK da 18 bin kişilik yeni tasfiye listesi ve ardından iktidara 3 yıl süreyle yeni keyfi ihraç yetkisi verildi,

1,5 yıl hukuksuz KHK ya itiraz edecek merci gösterilmedi, formaliteyi yerine getirmek için OHAL komisyonu kuruldu,

GÖSTERMELİK OHAL KOMİSYONU

AB ve diğer uluslararası kuruluşlar artan şikayetler üzerine Türkiye’den OHAL işlemlerindeki hak ihlallerini ortadan kaldıracak bir komisyon kurmasını istediler. AKP iktidarı her şeyde olduğu gibi bu işi de göstermelik hale getirecek yollar geliştirdi. AB ihraçlarda kişisel suç ve hukuki kanıtın esas alınmasını, komisyonun bağımsız ve tarafsız olmasını, komisyon kararlarının yargı denetimine açık olmasını, kararlarını ulusal ve evrensel hukuk normlarına göre vermesini istedi. İktidar partisi kendi icraatlarını onaylayacak bir komisyon kurdu, komisyon kararlarına yargı yolunu kapattı, mağdurlara tazminat ödenmesinden kaçındı, etkin itiraz yollarını kapatarak mağdurların hak kayıplarını onaylayan bir mekanizmaya dönüştürdü.

Komisyonun 7 üyesinden 5 ini doğrudan Erdoğan ve bakanları 2 sini ise tamamen onların güdümüne girmiş HSYK nın atayacağı şekilde kurgulandı. Bu haliyle komisyonun iktidarın istemediği bir kararı vermesi mümkün görünmüyor. Kurulum yanlış olunca itirazlardan sadece AKP ile bağlantılı olanların dosyalarını aklamak için çalışan bir mekanizmaya dönüşüyor.

Kazara bir üye objektif karar vermeye kalkarsa Erdoğan’a üyeleri terörle irtibatlandırıp atma yetkisi verilmiş. Üyelerin atanmasından görevden alınmasına kadar her konuda iktidara bağlı bir komisyonun bağımsız karar vermesini beklemek hayal. Bugüne kadar aldıkları kararlara bakıldığında da çalışmasını hukuki kriterler yerine siyasi tercihlere göre yaptığı ortaya çıkıyor.   Bu yüzden yaşanan mağduriyetleri önlemekten sağlıklı karar vermekten adil bir düzeltme yolu olmaktan çok uzak görünüyor.

Yasal eylemleri bile suç kanıtı gibi kabul eden, memurların görevden alınması mevzuatını bile kullanma gereği duymayan, OHAL işlemleri için çıkarılan hukuka aykırı KHK ları mesnet olarak gören komisyon hak kayıplarını önlemiyor.

Gizlilik var denilerek mağdurlardan suçlamanın içeriği ve delilleri saklanıyor, sözlü savunma yapması, tanık dinletmesi engellenerek somut iddiaları çürütme hakkı verilmiyor.  Başvurular mağdurların asla bilgi sahibi olmadığı erişemediği dosya üzerinden karara bağlanıyor. Bu haliyle komisyonun adil karar vermesi, hak kayıplarını önlemesi mümkün görünmüyor. Gizlilik kararından dolayı dosya içerikleri uygulamaları incelemek isteyen uluslararası bağımsız kuruluşlardan bile saklanıyor. Komisyonun çalışma tarzı Türkiye’nin kendi mevzuatıyla ve ülkenin imzaladığı BM ve AB İnsan Hakları sözleşmeleriyle örtüşmüyor. Bu haliyle komisyon işlevsiz sadece dışa karşı göstermelik bir fonksiyon yürütüyor, uluslararası camiada iktidarın OHAL eylemlerinin yasadışı olduğu kanaatini güçlendiriyor.

Her geçen gün komisyon kararlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu daha da belirginleşiyor. Komisyon kararlarını iktidarın kendine sunduğu belgeler üzerinden tek taraflı olarak veriyor. İşlenen faaliyetin o tarihte yasal olup olmadığına bakılmadan hukuk sınırları içinde yapılan faaliyetleri genel değerlendirmelerle suç delili olarak sayıyor. Haklarında hiç soruşturma olmamışların bile sırf mensubiyetine bakarak itirazını gerekçe göstermeden reddediyor.

Değerlendirmeler bireysel kusurlara göre yapılmıyor, kişinin delile dayalı bireysel suçu olup olmadığına suçla ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakılmıyor, genel değerlendirmelerle verilen kararlarda itiraz yolu tıkanıyor. Onayladığı ihraçlarda kullanılan gerekçelerin hukuki dayanağı yok, zararsız hukuka uygun faaliyetleri yasa dışı olarak kabul ediyor. Yasadışı faaliyetlerin kapsamı yasal kurumları içine alacak şekilde genişletilerek Afrika’da su kuyusu açmayı bile teröre destek olarak kabul ediyor. Grubun silahlı terör örgütü olarak ilan edilmesinden önce yaptığı yasal faaliyetlere katılanların itirazlarını reddediyor.  Herkesin bildiği faaliyetlerle etkileşim içinde olmayı suç delili olarak sayıyor.

Mağdurların etkin itiraz süreçlerini tıkamak için her yol denendiği gibi, hak kayıplarını önleyecek uluslararası standartlara uygun tazminat mekanizmaları da işletilmiyor. Kişilerin özgürlüklerini kısıtlayan, eşit vatandaşlık haklarından yararlanmasını engelleyerek onlar için ülkeyi yaşanmaz hale getiren, kişilere bedensel ruhsal maddi açıdan mağduriyet yaşatan, işine-ikametine-ailesine geri dönmesini önleyen uygulamalar ortadan kaldırılmıyor.

Geçerli bir sebep olmadan işine son verilenlere savunma hakkı, bağımsız mahkemelerde adil yargılanma hakkı, yargı mercilerine erişim hakkı, ileri sürülen iddialara ulaşma hakkı verilmiyor. Hukuki delile dayanmayan belirsiz ifadelerle kişilerin kendini temize çıkarma hakkı engelleniyor. İktidarın adalet sistemini esir alan uygulamaları ile kişilerin mağduriyetlerinin ortadan kalkacağına olan inancı kayboluyor.   

OHAL kalkmasına rağmen her gün yeni bir bahane ile kişiler işlerini kaybediyor, yeni tutuklamalar dalga dalga devam ediyor. Bir gün insani duygularla mağdurlara destek olanlar, bir diğer gün evde yaptığı işleri satarak geçimini sağlamaya çalışan hamile bayanlar, ertesi gün ankesörlü telefonla konuşanlar, salıverme karşılığı imzalatılan itiraf listelerine ekleneler gözaltına alınıyor.

İTİRAZ SÜREÇLERİ UZATILARAK MAĞDURİYETLER ARTIRILIYOR

Normalde 60 gün içinde cevap vermesi gereken komisyonun önce kuruluşu sonra itiraz başvurularının alınması uzatılıyor. Buna bıktırıcı inceleme süreleri de eklenince dosyalar 1,5 yıldan fazla bekletiliyor. Bu sürede damgalananların bölge idare mahkemelerinde dava açmaları engelleniyor, hukuk güvencesi ortadan kaldırılıyor. Yaptıkları işe devam edemiyor, yeni iş bulamıyor, akademisyenlerden inşaat işlerinde çalışmak zorunda kalanlar oluyor.

Komisyon 2019 Nisan ayına kadarki 2,5 yıllık sürede 125 bin başvurudan 63 bin kadarı görüşülebilmiş, çoğunda iktidarın hukuksuz OHAL işlemi onaylanırken, 4 bin civarı dosya hakkında olumlu karar verilmiş, yasal faaliyetleriyle suçlanarak ihraç edildikten sonra sırf mensubiyetinden dolayı başvurusu reddedilen 59 bin kişi ile dosyalarının görüşülmesini bekleyen 65 bin yani toplamda 120 bin kişi uzun yıpratıcı komisyon ve sonuç alınması zor mahkeme süreçleriyle boğuşuyorlar.

Reddedilen 59 bin kişi Ankara’da belirlenmiş bölge idare mahkemelerine başvuruyor, onlar da reddederse Danıştay’a temyize gidiyor, ancak bütün bu süreçler tüketildikten sonra AYM ye başvurabiliyor. İdare mahkemesinde işler ağır ilerliyor, sürecin tamamlanması yıllar alıyor, işini kaybetmişlerin bu süreci beklemeye avukat tutmaya bile imkânı yok.  Suçlamayı göremediği için genel ifadeler üzerinden itiraz başvurusu yapıyor. Yetkililer ancak iki yıl içinde cevap verebileceğini bildiriyor. Komisyonun kararlarında adil yargılanma ilkelerine uymak zorunda olmadığı belirtilmiş. Mağdurlar kendini hukuk çerçevesinde karar vermek mecburiyetinde hissetmeyen bir grubun insafına terk edilmiş. Komisyon karalarına itiraz için 7 aylık bekleme süreci nihai karar süreçlerinin nasıl uzatıldığının gösteren en önemli delillerden biri.

OHAL KALKTI AMA UYGULAMALARI ARTARAK YAYGINLAŞARAK DEVAM EDİYOR

2 yıl süren OHAL döneminde yüzbinleri etkileyen insan hakları ihlalleri yaşandı. İnsanlar devlet görevinden ihraç edildi, mesleki lisansları ellerinden alınıp çalışmaları geçimlerini sağlamaları engellendi itiraz merci gibi gösterilen OHAL komisyonu iktidarın yasadışı uygulamalarına yasal kılıf uydurmak için çalışan bir aygıta dönüştürüldü. Uzun süreden beri işsiz bir kısmı tutuklu bekleyenlerin seslerini duyurabileceği en küçük bir başvuru yeri yok.

Vebalı muamelesi gören KHK lılar ve bir şekilde cemaatle irtibatı kurulanlar ile onların yakınları her gün salıverme karşılığında tutuklanmış birinin önüne konan listelerle çoğu kurgu bir suça ortak edilerek ya tutuklanıyor ya hakkında soruşturma başlatılıyor. Darbe girişimi üzerinden yaklaşık 3 yıl geçmesine, İHD raporuna göre 3 bin civarında tutukluya fiziki işkence on binlerce insana tehdit ve şantaj yoluyla psikolojik işkence yapılmasına rağmen iktidarın masum insanları suça dahil etme iştahı sona ermiyor. Cemaatin yaygın olarak hizmet aldığı kuruluşlardan alınan listeler tekrar tekrar taranarak önceden belirlenmiş isimler için yeni tutuklamalar yapılıyor.

Kişilerin kendileri hakkında açılan davaların içeriğini görme şansı yok UYAP sistemine sadece mağdurların müvekkilliğini üstlenen avukatlar girip bilgi edinebiliyor. Avukatlar bilgi öğrenmeyi bile kazanca dönüştürmüş kişi başı 100-150 dolar ödenirse sadece hakkında yürütülen soruşturma olup olmadığı bilgisi veriliyor içerik hakkında bilgi almanın bedeli çok daha yüksek.  Bir kısmı yurt içinde tutuklanmamak için sürekli adres değiştirerek kendini korumaya çalışan, bir kısmı yurt dışında bir ülkeye sığınmış olan cemaat mensupları imkansızlıktan avukat bile tutamıyor. Müşahhas suçlama olmadığı için hakkında işlem yapılmış olanlar için rüşvet çarkı kurulmuş adalet sisteminden güvenlik sistemine ondan parti teşkilatlarına kadar her yerde rüşvet karşılığı dava dosyaları istenildiği şekilde değiştirilebiliyor.    

Yurt dışı seyahat tahdidi olan biri hacca gitmek için başvurduğu devlet biriminden 400 bin lira ücret karşılığı tahdidin kaldırılabileceğini öğreniyor. Pasaportu ellerinden alınanlar kaçak yollardan yurt dışına çıkabilmek için insan kaçakçılarının ellerine kendini teslim ediyor. Kimisi basit bir botla, kimisi kapasitesinin üstünde yolcu almış teknelerle çıkış yapmak zorunda kalıyor. Ülkeyi muhalifler için yaşanmaz hale getiren iktidar partisinin kurduğu boğucu atmosferden kaçmak isterken batan tekneler boğulan masum vatandaşlar. Devleti kirli oyunlarına alet edip insan kaçakçılığı yapan MİT teşkilatı ile vatandaşlar demokratik ülkeler hariç yurt dışında bile rahat bırakılmıyor.

AF ÖRGÜTÜ TÜRKİYE’DEKİ İNSAN HAKKI İHLALLERİNİN ORTADAN KALDIRILMASINI İSTİYOR

Yetkililerden ülkenin taraf olduğu sözleşme şartlarına uymalarını uluslararası standartlarla örtüşmeyen tüm OHAL uygulamalarının ve hak kaybına yol açan mevzuatı sonuçlarıyla birlikte düzeltilmesini hukuksuz işlemlerle ihraç edilen tüm kamu çalışanlarının göreve dönmesini istiyor.

Suç işlediğine dair elde delili olanlar hakkında ülke mevzuatında uluslararası standartlar uygun doğal disiplin süreçlerinden geçirilerek karar alınmasını, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran uygulamalara son verilerek mağdurların bağımsız karar verebilecek adalet sistemine etkin erişiminin sağlanmasını, tüm hak kayıplarını önleyecek düzenlemelerle hukuk dışı uygulamalara son verilmesini istiyor.

Hukuki dayanaktan yoksun olarak verilen OHAL işlemlerinin doğurduğu sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldıracak şekilde düzenlemeler yapılmasını, suçla ilişkisi kurulamamış kişilerin hak kayıpların önlenmesini ve yaşadığı mağduriyetler için tazminat ödenmesini talep ediyorlar.

Halbuki iktidar partisi tam tersini yapıyor, onların hak kayıplarının telafi edilmesi diye bir dertleri yok, yüzbinlerce insana yaşattığı mağduriyetin yaptığı tüm hukuksuzlukların hesabından kurtulmak için türlü hileli yöntemler kullanıyor. İnsanları kaçırıyor, işkence ile veya salıverme karşılığında itiraf adı altında masa başında ürettiği sahte suçları belirlediği isimlerin üzerine yıkmaya zorluyor. Tutukluların önlerine suçlanacaklar listeleri konuluyor imzalarsa salıverilecekleri işkencenin sona ereceği vaat ediliyor.  Bu vb yöntemlerle yaptığı tüm hukuk dışı işlem dosyalarına düzmece sahte suçlar ekleyip OHAL uygulamalarından mağdur olanları suçlu gibi göstermeye çalışıyor.

Son güncelleme: 11:49 01.05.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı