• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Tevazuyla yükselmek varken kibirle alçalmayı seçenler

''El attıkları her yeri kurutmuş bu yönetici grubu, milyonlarca insanın yaşam mücadelesiyle baş başa bıraktıkları bir ülkede saltanat kurmanın keyfini düşünecek kadar toplumdan uzaktır.''

09:52 20 Kasım 2023 Pazartesi
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Tevazuyla yükselmek varken kibirle alçalmayı seçenler
''El attıkları her yeri kurutmuş bu yönetici grubu, milyonlarca insanın yaşam mücadelesiyle baş başa bıraktıkları bir ülkede saltanat kurmanın keyfini düşünecek kadar toplumdan uzaktır.''





Günümüzde özellikle İslam dünyasında toplum önderleri güya İslam’ın izzetini koruma gerekçesiyle sergiledikleri içerikten uzak cahilce cesaret örneğiyle mensubu oldukları değerler hakkında ciddi kuşku uyarıyor. Peşinden gitme iddiasında oldukları Hz. Muhammed (SAV) ve arkadaşları onlara, tevazuyla değer kazanmayı öğütlerken onlar, kendi büyüklerinin örnek yaşantısını yetersiz görüp bugünün dünyasında büyüklük gösterisi yaparak rekabet edebileceklerini sanıyor.  



Halbuki hala adından iftiharla bahsedilen önderler, çok önemli işler yaptıkları halde gurur ve kibirden uzak durmuşlar.



-İslam Peygamberi’nden (SAV) sonra cemaati bütün saldırılardan koruyup bir arda tutan Hz. Ebubekir, dualarında müflis biri olduğunu dile getirip aczini itirafla yükseldi.



-12 sene hilafetinde 12 asırlık iş yapan Hz. Ömer, tevazuyu hiç terk etmedi kendini sıradan biri gibi gördü.



-Tek seferde 500 deveyi yüküyle bağışlayacak kadar varlıklı ve cömert Hz. Osman, köşk değil mescitte hayat sürdü.



-Çocukluktan itibaren peygamber terbiyesiyle yetişen Hz. Ali, günahlarının ağırlığından şikâyet edecek kadar tevazu içinde bir yaşamı tercih etti.



Bugün din adına öne geçenlere gelince, sanki bu örnekler yokmuş gibi davranıyor dün yaptıklarını ertesi gün yıktıkları halde kahraman edasıyla ortalıkta dolaşıyor. Dolu insanlar icraatlarıyla kendini anlatırken boş insanlar içerikten yoksun reklam kampanyalarıyla yaptıkları yıkımı icraat gibi sunarak büyük görünmeye çalışıyor.



İnanç sistemi başkalarına karşı tevazu içinde bir hareketi telkin ederken onlar, bu asırda mücadelenin güç gösterisiyle olacağını zannediyor. Çevresindekilere tepeden bakıp onlara üstünlük taslayarak öne geçmeyi planlıyor. Yaptıklarıyla o anda bir sonuç alıyor gibi görünseler de çevrelerinin nefretini kazanmakla uzun vadeli büyük kayıplar yaşadıklarının farkında bile değiller.



İnandığını söyleyen biri, hayatı dünyadan ibaret görürse bir süre sonra materyalistler gibi düşünür olaylara maddi gözlükle bakmaya başlar, istediğini elde etmek için her türlü yanlışı işleyecek hale gelir. Ruhi zenginliğini kaybeder, din ve ibadetler onun için folklora dönüşür. Kalbi katılaşır insani duyguları yok olur, acıma hissi uçar gider ve merhametli biri iken acımasız gaddar bir zalime dönüşür.



Kendine aşırı güvenen kendini beğenen biri, başkasıyla sağlıklı ilişki kuramaz tevazuyu terk eden benciller, davranışlarında tutarlılığı koruyamaz, değerliyken kendi eliyle kendini kıymetten düşürür. Böyleleri, menfaati neyi gerektiriyorsa oraya döner, bir gün hakaretler yağdırdığına ertesi gün methiyeler düzer. Her gün birbiriyle çelişen kararlar vererek peşine takılanları da yanlıştan yanlışa sürükler. 



Büyüklük taslayarak bir yere varacağını sanan kendini beğenmişler, ahlaki değerlerle yükselmek varken, gurur ve kibir taslayarak alçalmayı seçer. Mevcut konumlarını da koruma şansını kaybeder ve bas aşağı düşmeye başlar, adeta ilahlık taslarken sıradan insanların bile altına iner. Heyecanla başladığı her işten hemen vazgeçer, en önemli değerlere karşı saygısını kaybeder, bir süre sonra yaptığı işler formalite haline gelir.



Bağlı olduğunu iddia ettiği değerlerle irtibatını koparanlar, geçici heveslerin cazibesine kapılır ve yön değiştirir durur. İnandığı sisteme güven duymayan böyle biri, duygu ve düşünce dünyası itibarıyla çürümeye baslar. Çizgisini koruyamaz davranışları giderek tutarsız hale gelir, bugün hakaret ettikleriyle yarın kanka olmaya çalışır, herkese güvenilmez biri olduğunu gösterir. Muhatapları onunla zorunlu bir yere kadar yola devam eder ve en olmadık yerde yarıda bırakmaya hazır bekler.



Kendini büyük gören kibirle etrafa caka satanlar bulunduğu topluma zarar verir. ‘Ben davası’ güden onca noksanlığına rağmen kendini seçilmiş biri olduğunu zanneden, propagandalarla kandırılmış halkın göstermelik teveccühüne aldanıp her türlü yanlışı cesaretle işleyenler ne kadar zavallı bir duruma düştüklerini göremez.



-Herkesin gözü önünde hırsızlık yaptıktan sonra çalmayı meşrulaştırdıklarını,



-Muhaliflerine farklı isimler takıp aşağılayarak, halk arasında küfür ve hakareti yaygınlaştırdıklarını,



-Başkasına tepeden bakıp zayıfları ezerek, toplumda güçsüzlere karşı acıma hissini yok ettiklerini,



-Allah’tan korkma kuldan utanmayı kaldırıp, gizli açık her türden kötülüğü işlenir hale getirdiklerini unuturlar.



İnandıkları değerler dürüstlüğü emrederken bugün Türkiye’yi yönetenler,



-Menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapmakta, işlerine geldiğinde kolayca yalan söylemekte,



-Arpa tanesi kadar kul hakkının yenilmesine izin vermeyen bir dinin mensubu olduklarını unutup güç devşirme uğruna ülkenin varlıklarını üzerlerine geçirmekte,



-İnsana saygıyı esas alan bir dini, onu aşağılayıp yöneticilerin kölesi gibi göstermekte,



-Toplumu birkaç kişinin servet kazanma aparatına dönüştürmektedir. Hırs içinde cehaletle her gün mide bulandırıcı onlarca ayıplı davranışı açıktan işledikleri halde kendilerini, dinin temsilcisi toplumun kurtarıcısı gibi görmekteler.



Kutsal saydığı değerleri bırakıp, kendine göre kriterler belirlemeye kalkanlar hatadan korunamaz. Günümüzde, inandığı halde onun en hayati emirlerini görmezden gelip menfaat hesaplarıyla davranışlarına yön verenlerin utanılacak halleri aynı değerlere bağlı olanların yüzünü kızartacak boyutlara ulaşmıştır.



Yüce yaratıcıya gönülden bağlı birinin, sürekli onun rızasını kazanmak için kendini ona vermesi gerekirken, bugün din iman diyenler onun varlığını unutup, dinin çizdiği sınırları görmezden gelmekte, davranışlarını ancak mafya elemanları arasında geçerli olan kurallara göre yürütmektedir.



-Onlar gibi, mevzuat oyunlarıyla kimin malını çalacaklarının hesabıyla yatıp kalkmakta,



-Rekabet sahnesinden silmek istediklerine karşı dini en aşağılayıcı propagandalarda kullanmakta,



-Milyonlarca insanın sefaletini uluslararası pazarlık unsuru yapacak kadar alçalmakta,



-İktidar uğruna insan kaçakçılığı, kara para aklama, uyuşturucu ticareti gibi kirli işlere bile bulaşmaktadır.



Yüce yaratıcıya karşı saygısı kalmamış birinden insana saygı da beklenmez. İçerik zenginliği olmayan ruhi derinliği kaybolan birinde dinin hiçbir güzelliği kalmaz, eğer kendini frenlemezse merhamet temsilcisi olduğu sanılanın içinden bir canavar çıkar.



Kutsal dinlerinin hemen hepsinin yasakladığı, demokratik hukuk sistemlerinin reddettiği insafını kaybetmemiş her vicdanı sızlatan davranışlar bugün dini kullananların bazıları tarafından fütursuzca işlenmesi, bu değerlere düşman olanların ekmeğine yağ sürecek boyuttadır. Dine zarar verme hedefiyle hareket edenler dini:



-İnsan haklarına saygısız,



-Saldırgan kaba hak ve hukuk tanımaz



-Cehalete yol açan



-Vahşi cinayetler işleyen…bir anlayış olduğunu yayarak onu, kirletmek toplumdaki tesirini kırmak isterken bugün dindarlar, saygısız, kaba saldırgan hukuk tanımaz cahilce davranışlarıyla onların figüranlık rolünü üstlenmiştir.



”Dindarlara yönetim teslim edilirse onlar, asla bunu başkasına devretmez” diyenleri haklı çıkaracak birçok eylem dindarlar tarafından işlenmektedir. Yönetimi bırakmamak için seçim sistemleri değiştirilmekte siyasi partiler bölünüp parçalanmakta, toplum kesimleri birbiriyle dövüştürülmekte, yani insanlıkla bağdaşmayacak her türlü hile ve düzenbazlıkla iktidarda kalmanın hesapları yapılmaktadır.



Devletin tüm birimleri tek adama bağlanmışken, bütün basın aynı merkezden üretilen haberlerle diledikleri gibi yönetilirken, geçici süreliğine halktan yetki alanlar toplumu kandırıp ülkeyi babadan oğula aktarılan bir miras haline dönüştürmenin çaresini aramaktadır. Medeni dünyanın nefret dolu bakışları arasında geçmişte savundukları her şeyi terk edenlerin ülkenin tapusunu üzerine geçirme hırsı bir tiyatro gibi izlenmektedir.



Tevazu ile hareket eden, çok büyük hizmetler üretse bile büyüklük gösterisi yapmazsa takdir görür. Tevazuyu terk eden, halkına tepeden bakan ve onları güdülecek mahluklar olarak görenler yalan propagandalarla ülkede her şey güllük gülistanlık gibi gösterirken halkın %50 den fazlası, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermekte ama bu durum bile onların vicdanını sızlatmamaktadır.



El attıkları her yeri kurutmuş bu yönetici grubu, milyonlarca insanın yaşam mücadelesiyle baş başa bıraktıkları bir ülkede saltanat kurmanın keyfini düşünecek kadar toplumdan uzaktır. Allah’la bağını koparanlar, demokratik ülkeler tarafından dışlandıklarını, örnek bir ülkeyi sorunların kaynağı bir ülke haline getirdiklerini, yıldızı parlayan bir ekonomiyi batırıp halkı sefalete ittiklerini görmeyecek kadar iktidar hırsına kapılmıştır.



İnanmış bir insanın değeri onun, yüce yaratıcıya karşı gönülden bağlanması ve toplumda fark oluşturacak bir donanıma sahip olmak için bu bağlılığı sürekli yenilemesi ile artar. Eğer irtibat kopukluğu yaşarsa değer kaybetmesi kaçınılmaz olur. Söz verdiği eylemleri basit bir engelde terk eder.  Bu türden zikzaklı tavırlardan kurtulmak isteyenler. Düşünce dünyasında sapmaya girmeme için sürekli kendini kontrol etmelidir.



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 09:52 20.11.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı