• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Ramazan ayı kardeşlik duygularını pekiştirmeye vesile olmalı

''İnsan realitesini kabullenmeli, şeytan ve avenelerinin kurduğu ayrıştırma amaçlı tuzakların tesirinden kurtulmalı, arada gelgitler yaşayanları anlamaya çalışmalı.  Her gün ağız dolusu küfür ve hakaretle saldırıyı ahlak haline getiren zavallıların kötü huyunu terk etmesi için çabalamalı. Din adına vahşi canavarlar gibi her gün birinin hakkına tecavüz edenlerin yanlışlığını düzeltme yolları aranmalı.''

10:50 18 Mart 2024 Pazartesi
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Ramazan ayı kardeşlik duygularını pekiştirmeye vesile olmalı
''İnsan realitesini kabullenmeli, şeytan ve avenelerinin kurduğu ayrıştırma amaçlı tuzakların tesirinden kurtulmalı, arada gelgitler yaşayanları anlamaya çalışmalı.  Her gün ağız dolusu küfür ve hakaretle saldırıyı ahlak haline getiren zavallıların kötü huyunu terk etmesi için çabalamalı. Din adına vahşi canavarlar gibi her gün birinin hakkına tecavüz edenlerin yanlışlığını düzeltme yolları aranmalı.''





Asrımızda her insanda az veya çok ben duygusu öne çıkıyor, etkisine kapılanlar bazen birbiriyle kıyasıya rekabete giriyor. Eğer bu his hayırda yarış gibi olumlu bir yöne çevrilmezse en samimi dostlar arasında bile bağlar kopuyor. 



Müminler, enerjilerinin azaldığını hissettiği ramazan ayında bencilliğin tesirinden kurtulup kardeşlik ruhunu geliştirecek vesileleri daha kolay bulabilir. Yaklaşım farkından dolayı içten içe birbirileriyle yarışanlar tartışmalı konuların önemli olmadığını görüp ilişkiyi düzeltebilir. Özellikle açlığın iyice hissedildiği öğleden sonraları, rakip gibi görüp alt etmeye çalıştığınız kimselerle, rekabetin anlamsızlığı kavranırsa daha insani bir çizgi izlenebilir.



Medeni dünyada ayrımcılık büyük bir suç; onlar, hangi din ve ırktan olursa olsun her bireyin hakkını yasal güvence altına aldıkları için herkes birbirine saygı gösteriyor. Ülke menfaatleri uğruna fertler fedakarlıkta kaçınmıyor, tarihte birbirleriyle çarpışmış insanlar bunları unutup aynı ortamda huzur içinde yaşam sürüyor. Türkiye’de ise toplum mühendisleri, halkın birbiriyle didişmesinden nemalanıyor. Buna dur demek isteyenler, ramazan getirdiği yumuşamadan faydalanıp birbiriyle irtibatı sıklaştırabilir.



Ortak hedef etrafında bir araya gelenlerin dayanışması daha güçlü olur, her birey faydalı hizmet üreteceği bir grubun arasında kendini daha güvende hisseder. Gönül birlikteliğini sağlamak için fertlerin, kendinden biraz özveride bulunması ve her kesimin kabul edeceği ortak değerlerin bulunup çıkarılması gerekiyor. Uzlaşılabilecek noktaları belirlendikten sonra her konuda farkındalık oluşturacak yollar geliştirilebilir.



Bediüzzaman uhuvvet risalesindeki, sözleri günümüze ışık tutacak niteliktedir. Mealen O,



– “Hepinizi yaratan, çeşitli nimetlerle rızıklandıran, aynı kuralların geçerli olduğu bir dünyada yaşama fırsatı veren birdir…” sözleriyle inananları moral değer ortak paydasında birleşmeye davet ediyor.



– “Hepiniz aynı dine inanıyor, aynı peygamberin tavsiyelerine göre hayatınızı düzenliyor, ibadetlerinizde aynı kıbleye yöneliyorsunuz…” sözleriyle birbiriyle kavgalı İslam toplumlarına bu ortak değerlerde birliktelik öneriyor. Ana meselelerde birleşmek mümkünken, yorum biçimindeki küçük farkların ne önemi olur. Birisinin zikir halkasıyla gönül zenginliğini artırması, diğerinin kuran öğretimini öne çıkarması, bir başkasının eğitim seferberliğiyle topluma değer kazandırmasından kim zarar görür? Niçin bunlar ayrışma vesilesine dönüşür? 



-Kürt-Türk sağcı-solcu, laik-dindar Alevi-Sünni denilerek birbirinden koparılmış toplum parçalarına birleştirmek için önerisi, “hepiniz aynı ülkede yaşıyor, aynı devletten hizmet alıyor, aynı beldede günleri ayları birlikte geçiriyorsunuz…” bütün bu ortak paydalar yanında dünya görüşünüzün, dini yaklaşımınız, hangi ırktan geldiğinizin ne önemi olabilir? Yıllardır süren kavgaların kime ne yararı var?



Özal’ın dört eğilimi birleştirme gayreti sayesinde, yılarca birbirleriyle vuruşturulmuş insanlar tartışma konularını bir kenara bırakıp barışınca ülke huzura kavuştu. Hizmet gönüllüleri diyalog toplantılarıyla en aykırı insanları bile aynı sofrada buluşturdu. Ülkeye hizmet fırsatı engellenenler şimdi tüm dünyaya yayıldı, hemen her ülkede kurdukları küçük dayanışma ağlarıyla ramazanı değerlendirip gönülleri birleştirmeye çalışıyor.



Aslında kardeşlik anlayışı dünyanın geleceğini aydınlatacak büyük bir anahtar konumunda, bunu geliştiren topluluklar ayrımcılıktan uzaklaşarak herkese eşit vatandaşlık hakkı veriyor. Kimsenin bir diğerine üstün görülmediği bu toplumlarda, halk dinin getirdiği ruhi zenginliğe sahip olmasa bile kendini güvende hissediyor. Bu anlayışın hemen bütün dinlerin önerdiği manevi huzurla birleştirilmesi halinde daha sağlıklı yapı kurmak mümkün.



Yaşadığımız toplum içinde her birey bir diğeriyle paylaştıklarına bakarsa, sorun çözmek daha da kolaylaşır, aynı iş ortamından yararlanıyor, aynı devletin topladığı vergilerden hizmet alıyor, aynı muhitin bize sunduğu şartlarda güven içinde hayat sürüyoruz. O beldede yaşayan insanların bir araya gelebileceği ortak paydalara moral değerler gibi harika kesişim noktası eklenirse toplum daha sağduyulu olur. Yurt dışında farklı inançta olanlar bile; biri Pazar ayinine saygı duyar diğeri, oruca olumlu yaklaşır, ramazanda iftar davetleriyle bağlar daha da güçlenebilir. 



Yüce yaratıcı bin bir hikmete binaen herkesi ayrı meşrepte yaratmış, bu farklılığı kullanıp halkı birbirine düşürenler olacaktır. Sizin insani değerler etrafında buluşmak için kendinizden büyük özveride bulunmanız, geçmişte yapılan kötülükleri unutup, hiçbir şey olmamış gibi el uzatmanız bile hemen etkili olmayabilir. Bu samimi niyetinizi yeni çatışma vesilesine dönüştürmek isteyen çıkabilir.



Elbette her toplumda ayrışma vesilesi konular bulunur, aynı yerde yaşayanlar, iradelerini ortaya koyup çatışma konularını bir kenara bırakabilirse değer yükseltecek ortak çabalarda buluşabilir. Nefsin istekleri peşinde koşturan zayıf karakterli insanların varlığını kabul etsek, bireysel tercihlerine müdahale edemesek de yaydıkları olumsuz düşüncelerle toplumu kirletmesini önlemek için tedbir alınabilir. Hiç olmazsa şu ramazan gününde yüce yaratıcıya gönülden bağlı insanlar, gücü ele geçirmişlerin ayrıştırma amaçlı propagandalarına alet olmazsa, kavga sebeplerini unutup, ortak kesişim noktaları kurulabilir.



Hep olumlu yaklaşsanız da art niyetlilerin tahribatı hemen temizlenmez, ürettikleri kirli bilgilerden etkilenenler en mantıklı teklifleri kabulde zorlanabilir. Bütün bunlara rağmen doğrudan vazgeçirmemeli, karşılaşılan engellere aldırmadan kardeşlik mesajı her yere ulaşmalı. Yaşanan yeni olumsuzluklar da yıldırmamalı, bazılarının tüm insani değerleri yok sayan yaklaşımları sizi ahlaki davranıştan uzaklaştırmamalı. Bu oyuna gelenler hakkında içinizde en küçük bir husumete izin vermemeli.



Evet her birimiz farklı konuların öne çıkmasını istiyor olabiliriz, bazılarının değer verdiği şeyler bizim için anlam ifade etmeyebilir, hatta bazıları bizi rahatsız bile edebilir, esasta birleşme yolu bulanlar bunu aşar. Kusurlara takılmayanlar dünyanın geleceğine olumlu katkı sunabilir. Sizi başkalarından ayıran noktaları küçültebilirsek, rahatsızlık duyduğunuz konuları görmezden gelip, hoşnut olduğunuz yönleri geliştirebilirsek, çatışma vesileleri eriyip yok olur.



Geçmişte dinin dejenere edilmesine karşı yazdığı risalelerle çok faydalı bir mücadele ortaya koyan Bediüzzaman ve talebeleri; ayrı bir din icat etmekle suçlandı, her gün Nur ayini yapanlar yakalandı haberleriyle şeytanlaştırıldı. Şimdi de devleti atadan oğula aktarılan bir hanedanlığa dönüştürmek isteyenler, başarılı hizmetleriyle tüm dünyaya adını duyurmuş Fethullah Gülen ve cemaatine terör damgası vurup karaladı, bunun büyüsüne kapılan toplum kesimleri yakından tanıdıkları insanların düzmece suçlarla ithamına ses çıkaramadı.



Kimse melek değil, ayrıştırma amaçlı kampanyalardan herkes az çok etkilenir, bu kadar kirli propagandanın yapıldığı bir ortamda ancak güçlü iradeye sahip olanlar yanlıştan uzak kalabilir. Kin ve nefret tohumlarının ekildiği bu süreçte yaşadığımız olumsuzlukları, kavga atmosferinde söylenmiş sözleri dikkate almamalı, irademizi doğru yönde kullanıp zulme karşı çıkması gerekenlerin sessizliğini bile anlamaya çalışmalı.



Bağları koparmak için çalışan şer şebekelerinin oyunu bozmak için; size kötülük yapan, alet olan, bazen yangına körükle gidenlerin, cinayet ölçüsündeki yanlışları bile içimizde nefrete dönüşmemeli. Yanımızda olmasını beklediğimiz insanlardan gördüğümüz vefasızlıktan dolayı üzülsek bile, yaşanan büyük acılarla örselenmiş sinir sistemimizin isyanını bastırmalı. Bu dönemde;         



-Masum çocuklu kadınları hapiste süründüren, hukuk cüppesi giymiş insanların canavarlara denk muamelelerini,



-Malları yağmalamaya koyulmuş hırsızların yaptıkları insanlıktan utandıracak davranışlarını,



-Yakın tanıdığı bir topluluğun tüm haklardan mahrumiyetini izleyenlerin dilsiz şeytana dönüşmüş acınası hallerini,



-Hırsızlık şebekesinin oyuncağı olmuş propagandaların esareti altında rüzgârın önünde yaprağa dönenlerin tavırlarına bizim hoşumuza gitmeyen onlarca günahı irtikap etmiş insanların acınası haline takılmamalı, haksızlığın sona ermesi için onların düştükleri bu çukurdan çıkarıp doğruya ulaştırma yolu aramalı.  



Dinin getirdiği değerlerle bezenmiş bir topluluk olarak, o prensipleri tanımayan zaafının esiri bir grubun yaptıkları yüzünden kendimizle çelişecek bir yola girmemeli. Belki dinin kesin hükümlerle yasakladığı suçları af bize düşmez, ama toplum iradesinin esir alındığı bir dönemde dinin kesin hükmünün olmadığı konularda bize ters gelen davranışları tahammülle karşılamalı. Onlar en temel insan haklarını almış olsa da gördüğümüz zarardan dolayı tepkisel davranıştan kaçınmalı. Olumsuz propagandaların büyüsü altında yapılan hukuksuzluğa ortak olanların hepsini, aynı çuvalın içine atıp dışlamamalı, tüm toplumu suçlu gören bir anlayıştan uzak durmalı. İşlenen onca suça rağmen umudu korumalı ve olayların olumlu gelişmesi için çaba sarf etmeli.



Meriç’te boğulanlar, göç yollarında çekilen problemler, hapishanelerde karartılan hayatlar yaşanan sıkıntıların cenneti kazanmak için önümüze konulmuş yükselme rampaları olduğunu, kaybettiğimiz mali imkanların dünyada yeniden kazanma fırsatı olup olmayacağını bilmesek bile ahirette baki surette verileceği düşünülmeli.



İnsan realitesini kabullenmeli, şeytan ve avenelerinin kurduğu ayrıştırma amaçlı tuzakların tesirinden kurtulmalı, arada gelgitler yaşayanları anlamaya çalışmalı.  Her gün ağız dolusu küfür ve hakaretle saldırıyı ahlak haline getiren zavallıların kötü huyunu terk etmesi için çabalamalı. Din adına vahşi canavarlar gibi her gün birinin hakkına tecavüz edenlerin yanlışlığını düzeltme yolları aranmalı.



Sadece insanlığı yükseltme idealine kilitlenip, tüm enerjiyi bulunduğumuz topluma değer katmak için harcamalı.



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 10:50 18.03.2024
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı