• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eylemlerini sürekli değerlendirenler başarıya ulaşabilir

''Şımarık bir çocuk gibi en basit isteği yerine gelmeyince etrafını yakıp yıkmaya hazır bu fıtratlar, dünyada cari olan tüm normları rafa kaldırdıkları gibi inandıkları yüce yaratıcının en hayati emirlerini bile görmezden geldikleri için yeryüzünde fesat çıkarıp toplum düzenin bozuyor.''

09:25 27 Ağustos 2023 Pazar
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eylemlerini sürekli değerlendirenler başarıya ulaşabilir
''Şımarık bir çocuk gibi en basit isteği yerine gelmeyince etrafını yakıp yıkmaya hazır bu fıtratlar, dünyada cari olan tüm normları rafa kaldırdıkları gibi inandıkları yüce yaratıcının en hayati emirlerini bile görmezden geldikleri için yeryüzünde fesat çıkarıp toplum düzenin bozuyor.''





Yaşadığımız evrende tesadüfe yer yoktur, her hadise bir plan dahilinde belli gerekçelere dayalı olarak ortaya çıkar.



Burada olayların sebep sonuç ilişkisi içinde devam ettiğini unutanlar, geçerli kurallara başkaldırırsa olmadık bela ve musibetlerle karşılaşır. Medeni dünya, yıllarca yanlışlardan ders çıkarıp insanlık için en faydalı yöntemi hayata geçirerek başarılı olurken geri kalmış toplum yönetimleri, yeryüzünün kanunlara ters hareketin bedelini hem kendileri hem vatandaşına ödetir. Canlılar, yeryüzünü bir sera gibi kuşatan atmosfer sayesinde emniyet içinde hayatını devam ettirir, şuursuz varlıklar onu korurken insanların verdiği zarar küresel ısınma tehdidini tetiklemiştir.



İnsanı merkeze alarak yaşamı düzenleyen yönetimler, halkını huzur içinde başarıya taşırken, insan hayatını hiçe sayan kararları kendi kişisel beklentilerine göre alanlar vatandaşlarına çok büyük acılar yaşatıyor. Toplum için hiçbir kaygı taşımayanlar, bütün hesaplarını iktidarlarını korumak üzerine yapınca, halkı kandırıp onların varlıkları üzerinde keyiflerine göre tasarrufta bulunmak, ülkenin kaynaklarını üzerine geçirmek normalleşiyor, yöneticiler servetlerine servet katarken vatandaşları hayatını açlık ve sefalet içinde geçiriyor.



Yüce yaratıcı, büyük bir titizlik içinde cereyan eden olaylardan ders çıkarıp, bütün hayatımızı ona göre düzenlememizi yeryüzündeki cari kanun ve kurallara uymamızı bizden istiyor, biz hemen birçok kurala baş kaldırdıktan sonra ondan yardım bekliyoruz. Geri kalmış toplumlarda yetkililer, görevini yapacağı yerde kişisel hesaplarının peşine düşünce vatandaşları mağduriyet içinde hayat sürüyor. Öne geçenler, sonuçlarını hesap etmeden dünyada geçerli hiçbir kurala uymadan çala kalem aklına geleni yaparak başarı umuyor. Kaynakları keyfine göre kullanmak isteyenlerin başta olduğu ülkelerde halk sıkıntılar içinde kıvranıyor. Kabahatlerinin bedelini halka ödetenler, suçu dış güçlere atıp kendilerini temize çıkarıyor. İnsana değer vermeyen yönetimlerin elindeki ülkelerde karışıklıklar, çatışmalar, savaşlar bir yöntem olarak kullanıldığı için kasıtlı olarak sürdürülüyor, fakirlik sıradan hale gelirken halk eziliyor.



Herkesin kanun önünde eşit olduğu varlıklı ülkelerde, bakanlar-milletvekilleri bazen evine işine bisikletle gidecek kadar mütevazi yaşarken, vatandaştan kopanlar kıt kaynaklarına rağmen koruma konvoylarıyla dolaşıyor. Şımarık bir çocuk gibi en basit isteği yerine gelmeyince etrafını yakıp yıkmaya hazır bu fıtratlar, dünyada cari olan tüm normları rafa kaldırdıkları gibi inandıkları yüce yaratıcının en hayati emirlerini bile görmezden geldikleri için yeryüzünde fesat çıkarıp toplum düzenin bozuyor. Deprem riski yüksek olan büyük bir fay hattı üzerine kurulmuş yaklaşık 10 büyük şehrimizde yetkililer, politik kaygılarla hareket edince 6 Şubat 2023’te yaşanan 7,7 şiddetindeki bir depremde muhtemelen yüz bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti milyonlarca insan evinden yurdundan oldu. Deprem bilincinin yüksek olduğu Japonya’da ise binalar ona göre yapıldığı için 8’i aşan depremlerde bile kimsenin burnu kanamıyor. Bütün uzmanlar İstanbul’da çok büyük bir fay hattının kırılmak üzere olduğunu anlatıyor, ama yetkililer siyasi önceliklerini insan hayatının önüne geçirdiği için;



-Paraya kıyıp da binaları güçlendirmeyi düşünmüyor,



-Siyasi kaygılarla yeni inşaatlarda kuraları uygulamaktan kaçınıyor, milyonları etkileyecek bir depremi çaresizlik içinde elleri kolları bağlı beklemeyi tercih ediyor. Bütün temel kurallarını çiğnedikleri halde dindarlık taslayıp başarısızlıklarını dinin üstüne yıkıyor, takdir deyip ölümlerden Allah’ı sorumlu tutuyorlar.



Özellikle son yirmi yıldan beri Türkiye’de yönetimde etkin üst kadrolar demokratik ve evrensel değerlere bağlı kaldıkları dönemde İslam alemine rol model olarak gösteriliyordu. Onlar iyi örnekleri bırakıp tüm medeni dünyanın acıyarak baktığı diktatörlüklere özenti duydular. Batı normlarını terk edip kendi hedeflerini yönelince, gelişen ülke hızla medeni dünyadan koptu, yatırım yapanlara da çok büyük bir hayal kırıklığı yaşattılar.



Yıktıklarının farkında olmayanlar, çalıntı paralarla kendilerine çok büyük gizli mali kaynak oluşturmalarına rağmen, parayla satın aldıkları kalemler hariç hiç kimseyi ikna edemiyor. Her türlü hile ve düzenbazlığı yaptıkları halde başları bir türlü beladan kurtulmuyor, hatayı daha büyük bir hata ile kapatacaklarını sanıyorlar. Ele geçirdikleri medyadaki piyonları, cilalı sözlerle ülkenin çöküşünü saklamak için türlü tezvirata girse de uluslararası raporları uzun süre gözden kaçırmak mümkün olmuyor. Toplumun öğrenme kaynaklarını sürekli denetleyip her aykırı habere sansür getirmekle ülkenin kötü gidişi saklanamıyor. Büyük vaatlerle ortada dolaşanlar, vatandaşların maddi manevi çöküşünü seyrederken, İslam dünyasına örnek olması beklenen bir ümit ışığı daha karanlığa gömülüyor.



Ne cehaletlerinin ne de basit hazlar karşısında mağlubiyet yaşadıklarının farkında değiller. Çok derin bir gaflet içinde olmalarına rağmen kendilerini ülkenin en akıllı en ileri görüşlü insanı olarak görüyor, yaşanan sıkıntıların yaptıkları yanlışlardan kaynaklandığını hiç hatırlarına getirmiyorlar. Basit bir geri adımla hem kendileri hem halka huzur getirmeleri mümkün olduğu halde, ben duygularının esareti altında yaptıkları suçlarını affettirecek bir yola girmeyi bayağılık gibi görüyor, hiçbirinden vazgeçmeyi düşünmüyor burunları havada hatada ısrar ediyorlar. Uyarana ceza yağdırdıkları için kimse kusurlarını söylemeye cesaret edemiyor, etrafları her yanlışı alkışlayan şakşakçılarla doluyor, sıradan vatandaşın bile gördüğü kabahatlerinin bilinmediğini sanıyor, toplumun sabır ve tahammülünü takdir olarak algılıyorlar. Başları bir türlü beladan kurtulmuyor, halkın ve yüce yaratıcının mehil üstüne mehil vermesini hataların hoş karşılanması gibi yorumluyor, suç çıtalarını yükseltmeye devam ediyorlar.



Her eylemlerinin başarısızlıkla sonuçlanmamış olması gafletlerini daha da derinleştiriyor, hatalarından kaynaklanan farklı alanlardaki başarısızlıkların davranışlarıyla ilişkisini kuramıyor yaşadıkları sıkıntıların kendilerinden kaynaklandığını akıllarına bile getirmiyorlar. Kusurlarıyla ortaya çıkan her problemde çevrelerinde suçlayacak birini bulup kabahati onun üzerine atarak kendilerini temize çıkarıyorlar. Faraza basit bir başarı elde edilmişse onu hemen kendi fiillerine bağlayıp gurur içinde etraflarına aktarıyorlar, kusurlarının görmezden gelinmesini beklerken başkalarınınkini abarttıkça abartıyorlar.



Yaptıklarının sonuçlarını anlamak istemiyor, hata üstüne hata yaparak yola devam ettikleri halde başarı bekliyor, eylemlerini kritik etmedikleri için vazgeçmeyi gurularına yediremiyorlar. Hüsranla sonuçlanan her olayı lehlerine çevirmek için türlü karanlık yollara giriyorlar. Allah’a inandıklarını söylüyor ama ona asla güvenmiyor, onun kurallarıyla olumu sonuç almanın zor olduğuna inanıyor, kısa yoldan suç işleyip sonuca gitmeyi meşru görüyorlar.



Çok basit yetenek gerektiren konularda bile kifayetsiz bir görüntü çizdikleri halde seçilmiş kabiliyet olduklarına inanıyor, üstün özellikleriyle toplumda sivrilmiş insanların kendi kuyruklarına takılmasını istiyorlar. Kazara varsa bir iki kabiliyetleri, hiçbir bedel ödemeden verilen bu nimetin sahibine bile teşekküre gerek duymuyor, çok basit gayretlerle gelen küçük başarılarıyla avunup gurura kapılıyor kendilerini kaybediyorlar.



Eksik ve kusurlarını tamamlamayı düşünmeyenlerin çoğaldığı yerde hatalar yaygınlaşıyor, ıslah hareketleri giderek zorlaşıyor.  Ben duygusunun esaretine kendini kaptırmışlar suçu birilerine yıkarak aklanmayı seçerken   kendini düzeltmesi gerektiğini unutuyor, kusur ve kabahatleri üstüne atacakları bir suçlu aramaya koyuluyor.  Önlerine çıkan her engeli hatadan arınarak aşacak şekilde değerlendirmeleri gerekirken onlar ya bu engele takılıp kalarak vaz geçiyor ya da yaptıklarını hiç kritiğe tabi tutmadan gurur ve kibir için aynı kusurları işlemeye devam ediyorlar. İlk sınavda mağlubiyet psikolojisiyle kenara çekilenler hayal kırıklıkları yaşattığı gibi, yanlışta ısrar edenlerin oluşturduğu kusur havuzu da vatandaşa ve inandığı değerlere zarar veriyor.



Problemlerde bireylerin kendini kritiğe tabi tutması onun işini kolaylaştırırken, başkasını kritiğe tabi tutması ise işi içinden çıkılmaz hale getirir. Hiçbir olayı etraflıca değerlendirme gereği duymayan bir uydu gibi önüne konan bilgilerle yetinenler yönetilmeye mahkûm olur, inandığı değerlerin toplumlara mal olmasını isteyenler vazifesini en ince ayrıntısına kadar dikkat ederek yaparsa olumlu sonuç bekleyebilir.



Sıkıntıların, kendi kusurunun karşılığı olduğunu düşünenler hatalarından nedamet fırsatı yakalar.



-Üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yapamadığını düşünerek çalışma temposunu yükseltir,



-Yeryüzünde geçerli kurallara aykırı hareketmiş olabileceği kaygısıyla kendine çeki düzen verir.



-Halinden şikayetle ya da suçlu aramakla geçireceği vaktini hayatına yeniden düzene sokmakla geçirir. Yaşadıklarından ibretlik dersler çıkararak davranışlarını yeniden planlayarak farklı çıkış yolları aramaya koyulur.



Plansız ve bir sisteme bağlı olmadan yürütülen en olumlu işlerde bile başarı şansının olmadığını heyecan uyarılamayacağını bilir, zorlukların önüne konulmuş bir yükselme rampası olduğunu düşünerek çabasını artırır. 



-Yüzeysellikten uzak durur, her problemi temelinden alarak çözmenin yollarını araştırır,



-Hadiselerin dilini doğru okuyarak onlardan gerekli dersleri alarak davranışlarına yön verir.



-Yaptığı işin maddi boyutu yanında ruhani yönüne de özen gösterir.



-İlahi mesajlara, topluma yön veren mana adamlarının görüş ve önerilerine önem verdiği gibi dünyanın kanun ve kurallarına da uymaya çalışır.



-Davranışlarının gözden geçirdiği kadar başkalarının gösterdikleri tepkilerin sebep ve sonuçlarına dikkat eder.



Karşısına çıkabilecek art niyetlilerin tuzaklarından korunmak için gerekli tedbirleri alarak faaliyetlerini planlar.



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 09:25 27.08.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı