• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Erdoğan’ın cebir ve şiddetle topluma yön verme takıntısı

''Görünen o ki bundan sonrası için Erdoğan yaptığı zulümlerle kendinden kaçırdığı Kürtlere şefkat elini uzatıp yeniden barışmayı düşünmüyor.''

08:25 02 Nisan 2023 Pazar
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Erdoğan’ın cebir ve şiddetle topluma yön verme takıntısı
''Görünen o ki bundan sonrası için Erdoğan yaptığı zulümlerle kendinden kaçırdığı Kürtlere şefkat elini uzatıp yeniden barışmayı düşünmüyor.''





Semavi dinlerin temel kaynakları oldukça duru ve temizdir, onu menfaat hesaplarına alet etmek isteyenler ya kendi çıkarları uğruna farklı yorumlarla çevrelerini aldatmış ya da kusurlarını örtmek için bilerek ve kasten bu kaynakları çarpıtmıştır.



Özellikle İslam dininin en düzgün yaşandığı dönemlerde toplumlar, huzur ve refah içinde bir hayat sürmüş kimse bir diğerine tepeden bakmayı düşünmemiş, aksine hangi konumda olursa olsun her birey kendini toplumun sıradan bir ferdi gibi görmüştür. Hz. Ömer, ganimetlerden çocuklarına elbise dikecek kadar kumaş çıkmasıyla oluşan farkın hesabını vermiş, kendi hissesiyle oğlunun hissesini birleştirerek elbise yaptıklarını açıklayarak onlardan en küçük bir farkı olmadığını anlatma gereği duymuştur.



O günün şartlarında önemli bir varlığa sahip olan Hz. Ebubekir, tüm imkanlarını toplum yararına harcadıktan sonra halife olmuş. Görevinden dolayı maaş almayı düşünmemiş, başkalarının hayvanlarını sağarak geçimini temin etmeye çalışmış. Zorla takdir edilen maaşı, kıt kanaat geçinecek kadarını kullanıp artanını saklamış ve ölümünden sonra devlet hazinesine bırakılmasını istemiştir.



Yöneticilerin, hak ve hukuk kavramını her şeyden önemli gördüğü ilk 4 halife dönemi başta olmak üzere adaletle hükmedildiği dönemlerde altın devirler yaşanmış, bilim sanat ve gelişme adına yapılan en başarılı hizmetler o dönemlerde gerçekleşmiştir. İdarecilerin, kendini toplumdan üstün gördüğü dönemlerde ise, halka tepeden bakanların dinin temel değerleriyle örtüşmeyen yaklaşımları yüzünden toplumlar, kendi yöneticilerinin elinde zulüm ve baskıya maruz kalmıştır.



Dinin kurallarını şiddete meyilli gösterecek yorumlarıyla bilinen selefi ve Vahhabi anlayışın öne çıktığı yerlerde, idareye hâkim olmak için her şeyi mübah gören yöneticiler, keyfi uygulamalarını din kisvesi altında sunarak onun bütün güzelliklerini karartmaktadır.



Ramazan ayının bereketlerinden istifade ettiğimiz halka sevgi ve muhabbetle yaklaşılması gereken şu günlerde, bu yanlış anlayıştaki yönetimlerin başta olduğu ülkelerde en basit bir olay karşısında bile huşunet içinde etrafa öfkeyle saldıranların oluşturduğu çirkin tavır ve davranışlar halkı dinden soğutmaktadır.



Kameralar karşısında muhalefet liderlerini açıktan ölümle tehdit edenler rağbet görürken, karıncaya basmaktan çekinen insanlar hakkında dalga dalga tutuklama ve gözaltılar devam etmektedir. Din adına ortaya koydukları kirliliği yeterli görmeyenler, toplumu sindirip susturmak için yeni çareler aramakta ve geçmişte yüzlerce kişiyi domuz bağı ile öldüren bir örgütle iktidarı paylaşmayı düşünmektedir.



Şimdiye kadar bölge halkının derdine hiç kulak asmamış iktidar partisi seçim kaybetme riskiyle karşı karşıya kalınca Kürt nüfusun varlığını yeniden hatırlıyor. Doğuyu dilediği gibi yönlendiremediğini düşünen Erdoğan ve istihbarat kadroları onların dokusuna uygun olmayan seküler bir yapının HDP’nin etkisini azaltmak isterken bile gayrı insani ve gayrı ahlaki bir yönteme başvuruyor. Bu ekibin şiddete başvurmasından da yararlanarak yöre halkını kendilerine zorla mecbur etme gibi bir plan içinde olduğu anlaşılıyor.



İktidarın yeni ortağı HÜDA-PAR’ın içinden çıktığı Kürt Hizbullahı hakkında doktora çalışması yapmış Emre Uslu’nun, Youtube videosunda anlattıkları hepimizin tüylerini ürpertecek türden bilgiler içeriyor.



–70’li yıllarda Kürt sağ ideoloji savaşçıları Velioğlu, sol ideoloji savaşçıları ise Öcalan etrafında örgütlendi.



–Siyasaldaki Hüseyin Velioğlu gibi Kürt kökenli İslamcı öğrenciler Batman merkezli Hizbullah’ı kurdu.



–PKK kırsalda, Hizbullah bağlıları şehir merkezlerinde kitapevleri etrafında toplandı.



–Özal’dan sonra, derin devlet mezrada PKK etkisini kırmak için köy yaktı, 3 milyon nüfusu göçe zorladı.



-Şehirlere yığılmışlara, Hizbullah dinle hizmet götürmek isterken, PKK sosyalist düşünceyi yaydı. 



-Kemalistlerin devlet zoruyla yapamadığı sekülerleşmeyi, PKK bölgede silah zoruyla yapmak istedi.



-Alan kapma için, PKK şeyh-aşiret liderlerine, Hizbullah şehirdeki okumuş PKK fikir babalarına saldırdı.



-Devlet, batıda dini yok etmek isterken doğuda PKK’yı ateistlikle suçladı halka Hizbullah’la din pazarladı.



-Bu yüzden doğuda Hizbullah dahil dini grupların öne çıkmak için yaptığı faaliyetlere göz yumuldu.



-Hizbullah alan hakimiyeti için 1200 kişiyi domuz bağı-satırla öldürürken kaydedip bazılarını yayınladı.



-Doğuda dini gruplardan risale okuyan Med-Zehra kurucusu İzzettin Yıldırım’ı domuz bağıyla öldürdüler.



-Liderleri Hüseyin Velioğlu’nun öldürülmesi sonrası misilleme olarak emniyetçi Gaffar Okan’ı katlettiler.



-Dini irtica olarak gören 28 Şubatçılar, Hizbullah’ı dışlayınca terör örgütü ortada kaldı.



-İşledikleri suçlar yüzünden birçoğu hapislere atıldı, bir kısmı yurt dışına İran’a kaçarak kurtuldu.



-Daha sonra örgüt şiddete bulaşmayacağını duyurup dernekleşti, ardından parti kurdular.



-2014’ten sonra AKP yanında yer alıp, örgüt arkadaşlarını hapisten kurtardılar.



Çok kötü işlerde kullanılmaya müsait bu örgütün ülke genelinde 150 bin mensubunun olduğu tahmin ediliyor ki, karanlık işler çevirmek isteyenler için dikkate değer bir sayı. Gerektiğinde satırla kafa kesecek kadar gözünü kan bürümüş, Türkiye’nin en karanlık örgütü olan Kürt Hizbullahı’nın Erdoğan eliyle siyasete tepeden sokulmaya çalışıldığı anlaşılıyor, bu oldukça ürkütücü.



Çünkü verilen rakam sempatizanlardan, oy verip kenara çekilenlerden oluşmuyor, bunlar Hizbullah’ın tezlerine tam bağlı gönüllü ya da militanlardan oluşuyor. Ülke nüfusuna göre rakam belki az görünebilir, ama AKP’de kötülük işlemeye müsait küçük bir grup ülkeyi ne hale getirdiği ortada, daha sıkı bağlara sahip bu sayıdaki bir örgütün zaten kirlenmiş olan siyaseti nereye sürükleyebileceğini tahmin edemeyiz.



Devletin önce izin verip, sonra terörist ilan etmesiyle, birçoğu yıllarca hapiste çürümeyi göze alıp bağlılığını korudu, hayattan dışlanmanın getirdiği onca olumsuzluğa direnenlerden oluşan bu birlik, şiddetle sonuç almaya çalışanların elinde çok tehlikeli bir araca dönüşebilir.



PKK karşısında bütün aşiretler tırnaklarını saklamak zorunda kalmışken, şiddete şiddetle karşılık verdiği için ona direnebilmiş ve ayakta kalmayı başarmış tek örgütlü yapı, şimdi Kürtleri gerektiğinde şiddet kullanarak yönlendirme aparatı olacak.



Her ne kadar Emre Uslu bu Kürt siyasi hareketinin şiddet unsurundan vazgeçtiğini açıkladığını belirtse de geçmişte her sıkıştığında şiddete başvurmuş bu örgütün, bölgeyi İslamlaştırma projesinde kullanılacağı zaman tekliflerini kabul etmeyenlere neler yapabileceğini kestirmek zor.



Görünen o ki bundan sonrası için Erdoğan yaptığı zulümlerle kendinden kaçırdığı Kürtlere şefkat elini uzatıp yeniden barışmayı düşünmüyor. İran merkezli kitap ve kaynaklardan beslenen Kürt Hizbullahı’nı devletin bölgeyi dindarlaştırmasının aparatı olarak kullanmayı planlarken, Ehli sünnet anlayışındaki gibi sevdirerek değil, şiddet kullanıp zorla kabul ettirmeye çalışarak dinin dayatılacağı bir ortama hazırlanıyor.



Bölge halkının ölümlerden dolayı ürküp korktuğu bir grup, kullanılarak onlara dinin dayatılacağı bir döneme doğru gidiliyor. Erdoğan onları tepeden zorla şekillendirerek kendi etrafında toplayacağını zannediyor. Gönüllerini kazanmak yerine aralarına elinde sopa gerektiğinde şiddetle halka yön vermekten kaçınmayacak bir grupla toplum mühendisliğine soyunuyor. 



*Emre Uslu’nun Kürt Hizbullahı hakkındaki Youtube videosundan faydalanılmıştır.



İsmail S. Gülümser

Son güncelleme: 08:25 02.04.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı