• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Değerlerin yıkıldığı dönemde insani çizgiyi koruyan kazanır

''Önüne gelen herkese saldıran, dıştan vahşi bir canavar görüntüsü verenlere, bile insan olduğunu yeniden hatırlatıp gönlüne girmeye ihtiyaç var. Karakteri bozulmamış hiçbir insanın iyiliğe karşı duyarsız kalması mümkün değildir, vicdanlara hitap eden uzun soluklu ve istikrarlı biçimde iyiliğe daveti yenileyenler, günümüzdeki olayların oluşturduğu bunaltıcı ortamdan uzaklaşıp faydalı hizmetler için bir araya gelenler bir şekilde muhataplarının kalbini kazanır, böylece hiddet ve şiddetinin önüne geçilir, insan sevgisinin yayılıp gelişmesi sağlanabilir.''

11:00 25 Aralık 2023 Pazartesi
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Değerlerin yıkıldığı dönemde insani çizgiyi koruyan kazanır
''Önüne gelen herkese saldıran, dıştan vahşi bir canavar görüntüsü verenlere, bile insan olduğunu yeniden hatırlatıp gönlüne girmeye ihtiyaç var. Karakteri bozulmamış hiçbir insanın iyiliğe karşı duyarsız kalması mümkün değildir, vicdanlara hitap eden uzun soluklu ve istikrarlı biçimde iyiliğe daveti yenileyenler, günümüzdeki olayların oluşturduğu bunaltıcı ortamdan uzaklaşıp faydalı hizmetler için bir araya gelenler bir şekilde muhataplarının kalbini kazanır, böylece hiddet ve şiddetinin önüne geçilir, insan sevgisinin yayılıp gelişmesi sağlanabilir.''





İslam coğrafyası, zaman zaman dini değerleri kendi çıkarları istikametinde kullananların sultası altına giriyor, dinin saygınlığı onun adını suistimal edenler tarafından tahrip ediliyor. Kitap ve sünnetin kesin hükümlerle yasakladığı en çirkin davranışlar dindar olduğunu söyleyenler tarafından din adına işleniyor. Din dünyevi makam mevki mal mülk biriktirmek için siyasete malzeme oluyor. İslam peygamberinin (SAV), getirdiği tüm zamanları kuşatacak evrensel mesajlar, onu temsil iddiasındakiler tarafından yıkılıyor. Siyasilerin bütün kusurlu davranışları dinin yerine konulup konudan habersiz halk arasında hızla yayılıyor.  



Toplum geneli, büyük bir ruhi çöküş yaşarken öne geçmişler keselerini doldurma derdinde, gençlerin yaşadığı travma onları hiç ilgilendirmiyor. Kendileri gibi düşünen bir yönetimin iktidarda olmasının sarhoşluğuna kapılmış dini cemaatler, musluklar akarken tekne doldurma telaşı içinde çöküşü görmezden geliyor. Bütün değerler, parçalanırken yaşanan tahribatı önlemek için kimse elini taşın altına koymuyor.



Gücü başkasına kaptırmak istemeyenler, dayanışma içindeki toplulukların varlığından rahatsız oluyor, birlikleri dağıtıp mensuplarını düşmanlaştırmak için karanlık senaryolar devreye sokuluyor. Gönülleri birleştiren büyüklerin oluşturduğu bütün mukaddesler parçalanıyor, aynı inanç etrafında toplanmış insanlar birbirine düşman ediliyor. Dıştan saldırılarda tek yürek olup birlikte mücadele edenler, ekilen ayrılık tohumları yüzünden ortak mukavemete imkân bulamıyor, toplumu ayakta tutan değerler çöp gibi buruşturulup atılırken herkes kendine göre izah getirip kenara çekiliyor, güçlüler halk üzerinde istediği baskıyı kuruyor. Din savaşlarının yapıldığı dönemden daha büyük yıkımlar dinin sahibiyiz diyenlerce yaşatılırken, farkında olanlar olayları sessizlik içinde izlemekle yetiniyor. 



Din ve ahlaki değerlerin getirdiği güzellikleri toplumdan söküp atanlar, hangi kimlikle görüntü verirse versin insanları hızla hata ve kusur girdabına iter. Yolsuzluğu halk arasında normalleştirenlerin telkinine kapılanlar, zaaflarının peşine düşer. Onların, çevrelerine sunduğu serbestlik ortamında aile yapısını korumak zorlaşır, bireyler her türlü gayrı meşru ilişkiye açık hale gelir. Kumarla hiç yolu kesişmemişler bile çabuk köşe dönme uğruna kumara bulaşır. Geçmişte hırsızlık ve yolsuzluktan kaçtığı bilinenler, önlerindeki kötü örnekleri görünce bunun meşru olduğunu düşünüp haram kazanca yönelir.



Birbirinin malında gözü olanlar, en samimi faaliyetinden dolayı ortağını terörle suçlayıp varlığını üstüne geçirmeye çalışır. Başarıyla hizmet vermiş kurumları kıskananlar, galeyana getirdikleri şuursuz yığınları kirli emellerine alet eder. His ve heyecanına yenik düşmüş bir hırslıyı kullanan karanlık odaklar, çok uzun emek ve gayretlerle elde edilmiş kadro ve imkanları sahiplerinin elinden alır, onları işsiz aşsız bırakıp hapislerde süründürür.



Nefsin isteklerine kendini kaptırmış bir yönetici grubunun peşine takılmış devlet kadroları, tüm objektifliğini kaybeder her birimde kişiye göre verilen hükümler değişir. Mahkemeler, bazılarını devlet izniyle yaptığı hizmetler için suçlayıp hapseder, bazılarının medyaya düşmüş hırsızlıklarını affeder. Mazlumların hakkını ancak AHİM savunabilir ve en temel insan haklarını ihlal eden on binlerce kararını yargının yüzüne çarpar.



Böyle ortamlarda komünist ideolojinin besleyip büyüttüğü ateizm yayılacak zemin bulur, geniş toplum kesimleri insani değerlerden uzaklaşır. Hayvani hürriyetlerin önü açılır bunların cazibesine kendini kaptıranlar, her kötülüğe açık hale gelir. İnsanlar arasında değerlerin gelişmesine önem verenler, bu türden zararlı akımların etkisinden ve yozlaştırma amaçlı din yorumlarından halkı uzak tutmak için çaba harcamalıdır. 



Eğer bu gayretler kesintiye uğrarsa, zaten nefsin esaretine girmeye müsait zayıf karakterliler, cazip tekliflerle aldanır, yanlış işlere meyleder. İnsanları, şeytani heveslerden alıkoyma yönündeki gayretlerin önü tıkandığında, en aklı başındakiler bile çevresini kötülükten koruyamaz. Makam mevki dağıtarak suçuna ortak arayanlar, geçmişte sağduyulu olduğu bilinenleri bile kandırıp peşine takabilir. Devlet kesesinden ihaleleri bölüştüğü iş dünyasını, yolsuzluğun aparatı haline getirip toplumu soymada kullanabilir. Dini topluluklara, devlet imkanlarından kaynak akıtıp onların kusurlu davranışlara itirazını önleyebilir. Bugün nefsin istekleri doğrultusunda dini değerleri eğip bükenlerin oluşturduğu yozlaşma tüm toplumu etkilemektedir.  Dini keyfi yorumlarla değiştirmeye çalışan Abbasi halifelerine karşı o günün önemli alimlerinden Ahmet b. Hanbel aylarca hapis ve işkenceyi göze alarak yanlışın önünde durmuştu. Medrese hocalarının çoğunun dağıtılan makamlara kanıp sessizliği seçtiği Cumhuriyetin ilk döneminde Bediüzzaman, Süleyman Hilmi Tunahan vb tek başlarına toplumun yeniden imarı için kolları sıvayarak probleme çözüm geliştirmişti. Aynen bunlar gibi şu dönemde yapılan tahribatı ancak birbiriyle dayanışma içinde olan güçlü omuzlar engelleyebilir. Dinin en küçük bir meselesini bile ihmal etmeden günümüz şartlarına uyarlayarak sunma gayreti içinde olan bunu başarabilir. Minik adımlarla başlatacakları hizmetleri sürdürenler ülkenin ve dünyanın geleceğine olumlu katkı sunabilir.



Yeni nesillerin insani değerlerle donatılması yüksek bir ahlak ve karaktere sahip olması her şeyden önemlidir, bu iş için ortaya konacak her gayret evradı ezkar ile kazanılacak kerametlerden daha makbuldür. Yüksek insani değerlerin önemine inananlar, aradaki farklılıkları bırakması, kasıtlı ayrıştırma amaçlı propagandanın tesirinden kurtulup bir araya gelmesi şarttır. Sağ sol milliyetçi dindar diyerek birbirinden koparılmış toplum parçaları, geçmişte yaşadıkları her türlü husumeti unutması, kin ve nefret tohumlarının geleceğe taşınmasını önleyecektir.



Çok farklı anlayıştan beslenerek gelen birbirinden tamamen koparılmış toplum parçalarını belki bir çırpıda bir araya getirmek kolay değildir. Ancak her anlayıştakini, insani değerler etrafında toplayacak argümanlar geliştirmek mümkün. İyi niyetli gayretlerin de rahat bırakılmayacağı, onları engellemek için yeni bahaneler üretileceği tehdit ve zulümle olumlu çabaları yıkmak isteyenlerin olacağı hesap edilmeli. Bu türden tahribata da hazırlıklı olmalı en temel insan haklarının engellenmesi karşısında sabır ve tahammülle görev sürdürülmeli.



İnsanlığı yücelme kaygısı taşıyanlar, bugüne kadar gittikleri her topluma büyük fedakarlıklarla hizmet ürettiler, toplumun iyilikle buluşması için engelleri kaldırdılar, inançlarından gelen güzellikleri aktardıkları her yerde takdir gördüler. Cehalet-iftirak-fakirlikle mücadelede dünyanın birçok yerine güzel örnekler ortaya koydular. Diyalog faaliyetleriyle katılaşmış gönülleri yumuşattı sevgi köprüleri kurdu, nefrete kapılmışları yanlıştan uzaklaştırdılar.



Bu olumlu sonuçları görenler şimdi yaşadıkları geçici mahrumiyeti gözünde büyütmemeli, gittikleri yolun doğruluğu konusunda endişe taşımamalı, çok ağır baskılar altında olsalar da, bu zorbalığı yapanlara göğüs germeli, birileri toplumu ayrıştırmak için kolları sıvamışken gönül dünyası zengin insanlar bu oyunu bozmanın yolunu aramalı. Yüce yaratıcın verdiği büyük nimetleri hatırlayıp onun önümüze koyacağı yeni lütuflara kendimizi hazırlamalı.  



Bugün elde ettikleri güçle şımarıklık içine girmişlerin ileride başlarına gelecek acınası halini düşünüp onları uyarmalı. İnsanın kanını donduracak düzeydeki zulüm ve işkencelere rağmen iç dünyasında kimseye karşı tepki oluşmasına izin vermeyen yüksek ruhlular, gönül dünyalarında herkese sığınacak bir yer açmanın yolunu aramalı. Zulümle istediğini elde edenlerin sonunun berbat olmaması için onları bile iyilik çemberine almaya çalışmalı.



Kimisiyle irtibatın devamı, kimisinin vicdan enginliğine hitap edip kopmaya yüz tutmuş ilişkilerin yeniden kurulması, kimisinin de oluşturulan nefret ortamından uzaklaşması için çaba harcanmalı. Uzatılan havuçlara kanıp en yakın çevresine olmadık kirli oyunlar kuranların, ülkenin karanlık odaklarıyla oluşturdukları toplum değerlerini öğüten bütün hile ve düzenbazlığına rağmen ayrışmış toplumu yeniden bir araya getirmeye gayret etmeli.



Hakaret edene hakaretle cevap vermeyen, insan haklarından yaralanmayı engelleyenin hakkına saygılı olan, ülkede yaşama şansı vermeyenlerin bile iyiliği için çaba harcayanlar bu kirli çarkı durdurabilir. Herkese gönül dünyasında yer ayıranlar, başkalarına örnek olur kaskatı kalpler onların bu davranışıyla yumuşar. Tahriklere kapılmış, oynanan oyunun parçası haline gelmiş, her iyiliği yok etmeye soyunmuş insanlar, karşılarında bütün bu yıkımlara rağmen dimdik ayakta duran ve kendilerine barışmak için el uzatanlara karşı uzun süre bigane kalamaz. Bir süre sonra onların da gönülleri yumuşar ve uzatılan eli tutma gereği duyar.  



Önüne gelen herkese saldıran, dıştan vahşi bir canavar görüntüsü verenlere, bile insan olduğunu yeniden hatırlatıp gönlüne girmeye ihtiyaç var. Karakteri bozulmamış hiçbir insanın iyiliğe karşı duyarsız kalması mümkün değildir, vicdanlara hitap eden uzun soluklu ve istikrarlı biçimde iyiliğe daveti yenileyenler, günümüzdeki olayların oluşturduğu bunaltıcı ortamdan uzaklaşıp faydalı hizmetler için bir araya gelenler bir şekilde muhataplarının kalbini kazanır, böylece hiddet ve şiddetinin önüne geçilir, insan sevgisinin yayılıp gelişmesi sağlanabilir.



Her biri farklı din ve görüşlere mensup olsalar bile yüksek değerlere inanan insanlar, bulundukları ortamda fayda üretebilir. Bu yüzden kendini bir değer sistemine bağlı hisseden her birey, taşıdığı güzellikleri başkasına duyurmanın yolunu aramalı, inanç düzeyindeki davranışları yaşantısına mal edip kalıcı kılmalıdır. Toplumun da benimsemesiyle yayılan tavırlar bireysel olarak kalmayacak herkesin malına dönüşecek, vehmi endişe ve korkulardan uzaklaşan toplum hayatı daha yaşanabilir hale gelecektir.   



*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.

Son güncelleme: 11:00 25.12.2023
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı