• Turkhane Logo

İsmail S. Gülümser yazdı: Salgınla mücadelede moral değerler

Ölümlerin soğuk yüzü insanları ürkütüyor, bazıları mental sağlığını koruyamıyor, günlük yaşamını ölüm korkusu içinde sürdürüyor. Bir yandan salgınla mücadele edilirken bir yandan da toplumların düşünce sağlığını koruyacak moral değerlere ihtiyaç var.

08:16 16 Aralık 2020 Çarşamba
İsmail S. Gülümser yazdı: Salgınla mücadelede moral değerler
Ölümlerin soğuk yüzü insanları ürkütüyor, bazıları mental sağlığını koruyamıyor, günlük yaşamını ölüm korkusu içinde sürdürüyor. Bir yandan salgınla mücadele edilirken bir yandan da toplumların düşünce sağlığını koruyacak moral değerlere ihtiyaç var.


İsmail S. Gülümser / Aktif Haber

21. yüzyıla girdiğimiz şu günlerde artık geçmişte kalması gerektiğini düşündüğümüz salgın hastalıklar yeniden ortaya çıktı. Onca tıbbi tecrübeye hastalık yapıcı etmenlerin molekül yapısını aydınlatacak, onlarla mücadeleyi geliştirecek her türlü araca sahip olmamıza rağmen bir virüsün yayılması engellenemedi.
 

Dev sağlık kuruluşlarının yer aldığı en gelişmiş ülkelerde bile yoğun bakım ünitelerinin kapasitesi doldu, zamanında müdahale yapılamayan ya da vücut dirençleri yetersiz kalan hastaların bir bölümü yaşamını yitirdi.
 
Dünyanın hazırlıksız yakalandığı virüs yazının yayınlandığı günlerde 65 milyon insana bir şekilde bulaştı ve yaklaşık 1,5 milyon insan COVİD-19’dan dolayı hayatını kaybetti. Hemen her aile yakınlarından bir ya da birkaçını kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor. Ölümlerin soğuk yüzü insanları ürkütüyor, bazıları mental sağlığını koruyamıyor, günlük yaşamını ölüm korkusu içinde sürdürmek zorunda kalıyor.
 
Bir yandan salgınla mücadele edilirken bir yandan da toplumların düşünce sağlığını koruyacak moral değerlere ihtiyaç var. Özellikle semavi dinler getirdikleri inanç esasları ile insanların yaşadıkları problemlerle mücadelede önemli motivasyon unsurları içeriyor. Onların kaygılarını ortadan kaldıracak, en olumsuz olaylarda bile dayanma gücü verecek, ruh sağlıklarını koruyup her durumda onlara yaşam heyecanı kazandıracak bakış açıları sunuyor.
 
Bu değerlere inanan insanlar her türlü tedbiri aldıktan sonra gelen ölümlere daha doğru bakabilir karşılaştıkları sorunlara daha kolay mukavemet edebilir ve etraflarındaki insanların yaşam mücadelelerini kolaylaştırabilirler.
 
İnsan yaratılış itibarıyla insaflı, inandığı bildiği şeyleri seviyor, bilmediklerine kuşkuyla yaklaşıyor. Ölümler karşısında mukavemetini koruma da moral değerlere sağlam inanmaya bağlı. Mensupları yaşantıları olaylar karşısında yaklaşımlarıyla kendi değerlerini yeterince aktaramadıkları hatta bir kısmı tavırlarıyla ilahi mesajları kirlettikleri için toplumlar semavi dinlerin getirdiği moral değerlerin-inançların kazandıracağı ruhani haz ve lezzetlerin farkında değil bu yüzden birçok insan ölüm acılarına katlanamıyor olayları göğüslenmiyor.
 
Problemlerle mücadelede en temel unsur, önce üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmek aldığımız her türlü tedbire rağmen istenen sonuç elde edemezsek o zaman mağlubiyet psikolojisine girmeden moral değerlerin kazandırdığı enerjiyle dayanma gücümüzü korumaktan geçiyor.
 
Çözüm için gerekli şartları yerine getirmeyi Bediüzzaman “sebeplere tam riayet” ile açıklıyor. Fethullah Gülen hoca efendi de sebeplere riayet kavramını çoğu İslam ulemasından farklı yorumluyor. Nasıl semavi kitaplarla gelen prensipler mensuplarınca uyulması gereken kuralları içeriyorsa aynen bunun gibi yeryüzünde geçerli tabiat kanunları da ilahi güç tarafından uymamız için konulmuş kurallar içeriyor, bunlara uymama ilahi gücü hesaba katmama ona karşı saygısızlık yapma anlamına geliyor. Bu yüzden çevresine gerekli şartları sonuna kadar yerine getirmeye sorumluluklarını yapmaya yönlendiriyor.
 
Korona ile mücadelenin yapıldığı şu günlerde İslam ülkelerinin yöneticileri yanlış teslimiyet anlayışlarının bedelini kendi vatandaşlarına acı acı ödetiyorlar. Hoca efendi ise sağlık birimlerince yapılan tüm uyarıları dikkate aldı, bulunduğu yerde karantina tedbirleri bütün titizliği ile sürdürülüyor, adeta dışa kapalı bir sistem kuruldu, giriş çıkışlar neredeyse sıfıra indirildi. Zorunlu sebeplerle gidenler sağlık kurallarına uygun ortamlarda ilgililerle görüşüp dönüyorlar.
 
Gönüllülerin olumlu davranış kazanmasının en önemli araçlardan biri olan haftalık sohbetler yüz yüze yapılmıyor, sohbet grupları sanal ortamda bir araya geliyor, eğitimler-toplantılar zoom vb araçlarla sürdürülüyor. İnsan sağlığına çok önem veren hizmet gönüllüleri, en çok ihtiyaç duydukları aile ziyaretlerini neredeyse bıraktılar, zorunlu sebep olmadıkça gidip gelmemeye çalışıyorlar.
 
Hoca efendinin en yakınında olanlardan biri İ. Büyükçelebi’nin “bir insan kolay yetişmiyor, din insan hayatının korunmasını emrediyor, hatır gönül deyip maskesiz aile ziyareti yoluyla hastalığı bulaştıran onun ölümüne neden olmuş gibidir” şeklindeki mesajı hizmetin titizliğini özetliyor.
 
Aşının yaygın kullanımına henüz geçilemediği, geniş imkânlara sahip gelişmiş ülkelerin bile soruna müdahaleden zorlandığı, ülke yöneticilerinin ekonomik problemlere yol açması pahasına karantina tedbirlerini artırmak mecburiyetinde kaldığı günleri yaşıyoruz.
 
Fethullah Gülen hoca efendi bir yandan her türlü sağlık tedbirinin önemine vurgu yaparken bir yandan da çevresinden her şeyin sahibi yüce yaratıcıya yönelmelerini toplu dualarla aczlerini itiraf ederek insanlığın kurtuluşu için yardım talep etmelerini umumi dua seferberliği yapmalarını istirham ediyor. Gönüllüler sağlık önlemlerine dikkat ettikleri kadar insanlığın başına musallat olmuş bu beladan kurtulması için sanal ortamda(zoom’da) ortak dualarla manevi iklim oluşturuyor toplumların dayanma gücünü artırmaya çalışıyorlar. 
 
Hoca efendi 2010 yılında yapılan bir konuşmasından alınmış bu haftaki yazıda ise,  çevrelerindeki ölümleri nasıl göğüslemeleri gerektiğiyle alakalı ipuçları veriyor. En sevdiğimizi yakınlarımızın arkadaşlarımızın ölümleri karşısında sarsılmamak için ölümün yüzünün sanıldığı gibi ürkütücü olmadığını, onu bir çukura yuvarlanma olarak algılayanların endişeden kurtulamayacağını, ölümün bir yok olma kaybolup gitme olmadığını anlatıyor.
 
Ölümden korkma konusundaki zaaf fizik ötesi âlemler hakkında bilgi yetersizliğinden kaynaklanıyor;

-Ölümle ulaşacağı güzelliklerin farkında olmayan,

-Bu güzelliklerin kaynağını merak etmeyen,

-Hayatı dünyadan ibaret gören,

-Her şeyin burada olup bittiğine inananlara ölümle dünyadan ayrılma korkutucu gelebilir. Ölüm ve ötesine bu psikoloji ile bakanlar nefret ettikleri ölümün karşılarına çıkmasından ürker. Bazılarının tüm benliklerini kuşatan bu kaygı lezzetlerini acılaştırır günlük hayatlarını çekilmez hale getirebilir.

 
Hâlbuki bize çok güzel göründüğü için terk etmekte zorlandığımız bu dünya geçici olarak kaldığımız bir uğrak yeridir, cazibesinden kendimizi kurtaramadığımız tüm güzellikler, asıl nimetlere iştihamızı artırmak için verilen geçici basit numuneler, ötede ise daimi güzelliklerle asıllarıyla karşılaşacağız. Burada her nimetin beraberinde birçok meşakkat ve sıkıntı var, orada ise sıkıntı ve meşakkat çekmeden sürekli yararlanabileceğiz.
 
Ölüm manevi makamlarda yükselmek sayısız nimetlere kavuşmak için geçmek zorunda olduğumuz bir giriş kapısı;

-Dünyada Allah’a kavuşmayı mutluluk olarak görenler,

-Ahret nimetleri konusunda sağlam inanca sahip olanlar,

-Hayalleriyle kavrayamayacakları ölçüde güzelliklerle karşılaşacağını umanlar,
ölüme daha farklı yaklaşır, onun soğuk çehresinin arkasında saklı olan güzellikleri düşünür endişeden kurtulur.
 

Uzun süreden beri sevdiklerini görmeyen biri nasıl onlara kavuşmak için özlem duyarsa insanın başta peygamberler olmak üzere inandığı değerler adına sevip saydığı özlem duyduğu bütün büyükler öteler âleminde ölüm onlara kavuşmaya vesile olan bir araç.
 
İnsan her şeyi yaratan yeryüzünü vazgeçemediğimiz güzelliklerle donatan, bu müthiş düzeni kurana kavuşma isteği duymalı, bu arzu onun ölümü gülerek karşılamasına yol açmalıdır. En küçük bir dairede amirinin sevgisini kazanıp ondan iltifat görmeyi önemseyen biri, her şeyin gücü yeten bir yaratıcının sevgisini kazanmak onun iltifatına mazhar olmak için daha fazla gayret göstermelidir.
 
Kavuşmayı düşündüğünüz ilah inancı kalbinize huzur verir, her olayın arkasındaki güce dayanma ve sığınma hissi iç huzuruna dönüşür. Ona karşı saygınızla oluşan dayanma gücünüz ona kavuşma konusundaki içten yaklaşımınız dünyanızı cennete çevirir. Allah hakkında bu düşüncelere sahip olan biri ona ulaşmak için daha fazla heyecan duyar. Bu yüzden ölüm ve ötesine ait güzelliklere inanan hayatın buradan ibaret olmadığını bilen, ölümden korkmaz endişe içinde olmaz.
 
Bu inançta olanlar hayatlarını inandıkları değerlere bağlı olarak sürdürürler. Ciddi bir iç disiplin içinde kimsenin görmediği yerlerde bile hata yapmaktan uzak durur, yaşamlarının her alanını iyiliklere göre düzenlemeye çalışır, vicdanlarının kabul etmediği davranışlardan kaçınır, kötülüklere kapalı bir hayat sürdürürler. Böyleleri ekstradan ilahin gücün kendilerine sunduğu nimetlere mazhar olabilir, bu tür nimetlere kavuşmasalar bile iç huzurun kendileri için en büyük nimetlerden biri olduğu bilinciyle hareket ederler. Bu vb yaklaşımlar ilahi güce sağlam bir inançla gelişir.
 

Son güncelleme: 08:16 16.12.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı