Arslan Tekin/Yeniçağ
Ali Erbaş ölçü olsun!
Yeni Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, baktım, ağırlık Hristiyanlık olmak üzere, Yahudilik, Müslümanlık ve misyonerlik üzerine çalışmış.
Emek verdiği belli. Dipnotları yerli yerince kullanmış. (Öyle demeyin... Dipnot kullanmak, mümkün olduğu kadar kaynağa inmek, mukayese etmek, lafazanlıktan kaçınmak, mücmel netice çıkarmak... Esas ilim bu. Yorumlar araştırma değildir, ilim değildir.)
Darbenin imamı gösterilen kişinin doktora tezi savunmasında bulunması Cemaatin kuruluşlarında yer alması, toplantılarına katılması, onun, bu gruba bağlılığını gösterir mi?
17/25 Aralık miladını uydurdular. Uyduranlar, esasında, kendilerini kurtarmak için böyle bir çıkış yaptılar.
(Ara not: 14 Temmuz 2016da, yani darbe teşebbüsünden bir gün önce yazdıklarımı bir okuyunuz: 17 Aralık tsunamiye yol açan büyük bir deprem... Dalgalar, telefona takılan herkesi yuttu. 17/25 Aralık, sonra sonra düşünüyorum da, hakikaten, birinin ısrarla dediği gibi darbe... Bir hesaplaşma, birini devirme histerisi olmasa, delil toplayıp böyle bir darbeye, böyle bir çılgınlığa kim cüret edebilir?! (Arslan Tekin, Rıza-sıfırlama bağlantısı?, Yeniçağ, 14 Temmuz 2016).
Rıza korkusunun nereye varacağını da ta o zaman yazmışım. ABDye giden önce Rızayı, sonra dilinin ucuyla F. Güleni istiyor. Bu yazıdan bir gün sonra histerikler yine harekete geçiyorlar. Yazımda histerinin tarifini de veriyorum.)
17/25 Aralık 2013 tarihi, nasıl milât olabilir? O tarihlerde ortaya çıkanlar, bağımsız mahkemelerde karara bağlanmadı ki...
Belki de hakikaten kumpastır. Belki hakikaten, toplanan bütün bilgiler düzmecedir... Neden mahkemelerin kararını engellediler? 17/25 Aralıktan sonra Cemaatin bütün fonksiyonları kanunen faaliyette.
Ali Erbaş, teminat veriyor: 17/25 Aralıktan sonra ne bankalarına para yatırdım, ne çocuklarımı mekteplerine gönderdim, ne de toplantılarına katıldım, diyor. Sonra da bankaya para yatırsa, toplantılarına gitse, derneklerine üye olsa, kanunen yasak olmadığına göre onu bağlayan bir şey yok. Dolayısıyla bu tarihten sonra bu tür ilişkileri olanlar üzerine gidilmesi, insanların işlerinden edilmesi, hapse atılması bir zulümdür. Darbe tezgâhı kuranlar tespit edilmişse, üzerlerine en şedit bir şekilde hep beraber yürüyelim.
Pek bilinmez... Arada dile getiririm... 17 Mart 2014te, 110 ilâhiyatçı akademisyen mevcut hükûmeti, Cemaate karşı savunan bir bildiri yayınlamıştı. Prof. Dr. Ali Erbaşın imzası o bildiride yok. Bu da beni düşündürüyor. Yeni Diyanet İşleri Başkanı, bir konuşmasında maalesef iftira denilebilecek bir söz ediyor: Babam tarladaki taşların arasına Kurânı saklardı. Kurânı saklama gereği duyacak bir korku yaşandı bu ülkede... Bu ülke böyle bir süreçten geçti. Gözüyle görmüş gibi anlatıyor. Kendisi 1961 doğumlu... Böyle bir hâdiseye şahit olması mümkün değil. 1940lı yıllarda, bazı işgüzarların birtakım densizlikleri biliniyor. Unutmayın ki, şöyle veya böyle, 1949da, imam hatipleri açan da CHP iktidarı. Gelin Ali Erbaş ölçü olsun! Örgüt içinde yer almayanlar süratle gözden geçirilsin...







