• Turkhane Logo

"Fetih Tacirlerinin Suriye'de yaşattığı insanlık dramı"

"İktidar partisi ABD ve Rusya’nın arasını açıp kendine çıkar sağlamaya çalışırken Trump’ın acemiliği ve Putin’in kurtluğu sayesinde Rusya’nın kucağına düşüyor. Bölgeyi yangın yerine döndürüp yöre halkının hayatlarını zindana çeviriyor."

22:41 14 Şubat 2020 Cuma
"İktidar partisi ABD ve Rusya’nın arasını açıp kendine çıkar sağlamaya çalışırken Trump’ın acemiliği ve Putin’in kurtluğu sayesinde Rusya’nın kucağına düşüyor. Bölgeyi yangın yerine döndürüp yöre halkının hayatlarını zindana çeviriyor."

FETİH TACİRLERİNİN SURİYE’DE YAŞATTIĞI İNSANLIK DRAMI
İsmail S. Gülümser/Aktif Haber

Son günlerde İdlib’de ilerleyen Rusya destekli Suriye ordusu ile muhalif grupları destekleyen TSK nın karşılıklı top atışlarının olduğu çatışmada aralarında sivillerin de olduğu 8 vatandaşımız hayatını kaybetti. Olayın basına yansımasından sonra Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Türkiye’nin İdlib gerilimi azaltma bölgesinde sorunu kökünden çözebilecek bazı temel yükümlülüklerini getirmediğini olayları yakından takip ettiklerini anlattı.

İki önemli başlıkta toplanabilecek açıklamaya göre;

-Türk birlikleri kendilerine bilgi vermeden bölgeye tahkimat yaptı ve yeni bölgelere doğru ilerledi,

-Suriye hükümetiyle diyaloga hazır silahlı muhalif gruplarla BM nin terör listesinde yer alan El nursa cephesi teröristlerini birbirinden ayırmadı ya da ayıramadı.

Bölgede çatışmaların Türkiye’nin sorumluluklarını yerine getirmemesi üzerine çıktığını aktardı.

Ardından Hulusi Akar’dan askeri hareketlilik olacağı konusunda bölgedeki Rus yetkililerini bilgilendirdikleri, Erdoğan’dan da Adana mutabakatı çerçevesinde bölgeye yeni asker sevk etme haklarının olduğu yönünde savunma geldi, ancak açıklamada Türkiye’nin üstlendiği El Nusra gibi örgütleri temizleme göreviyle ilgili her hangi bir bilgi yer almadı. Yükümlülüklerini yerine getirerek soruna çözüm geliştireceklerine F 16 larla 30-35 Suriye hedefine saldırı düzenleyip kamuoyuna şehitlerin öcünü aldık demeyi tercih ettiler.

Türkiye sorumluluklarını yerine getirmeyince Şam yönetimi Rusya’yla birlikte havadan ve karadan operasyonlarla cihatçı militanları bölgeden temizlemek için harekete geçti. Bunun üzerine Ankara Moskova’yı Soçi ve Astana süreçlerine uymamakla, İdlib’deki ateşkesi bozmakla suçlarken, Moskova’da Ankara’yı İdlib’deki cihatçıları silahsızlandırma sözünü tutmamakla suçlayarak operasyonlarını sürdürdü. Bu gelişmelerden sonra İdlib’deki görevi bittiği için çekilmesi gereken Türk gözlem noktaları Suriye tarafından adeta kuşatılır hale geldi.

Erdoğan ve cihatçı ekiplerinin 2012 yılında Şam’da Emevi camiinde namaz kılma hayalleri bölgede milyonlarca insanın evsiz yurtsuz işsiz kalmasına yol açmıştı. Esed’ı devirmek için besleyip büyüttükleri korumak için her türlü hileye başvurdukları terör grupları ise hem vatandaşlarımızı hem de tüm orta doğuyu tehdit eder hale geldi.   

ERDOĞAN’IN YENİ OSMANLICILIK BÖLGEDE LİDERLİK İDDİALARI

Ülkenin eski korkularından kurtulup yüzünü demokrasiye döndüğü dönemlerde Obama Türkiye’ye geliyor, TBMM de konuşuyor, Erdoğan’ı öperek ülkedeki gelişmeler hakkında takdirlerini ifade ediyor. 3 yıl sonra Erdoğan çıraklıktan ustalığa geçtiğini açıklıyor bu dönemde Osmanlıcılık bölgede liderlik hayalleri ortaya çıkınca Obama’nın tavrı da değişiyor, ABD bürokrasisi Obama’nın beysbol oynarken Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesini basına servis ediyor, ancak iktidar partisi mesajı fark edemiyor.

Erdoğan’ın Suriye macerası 2012 yılında Suriye’nin fethi Şam’da Emevi camiinde namaz kılınması ifadeleri ile gün yüzüne çıkıyor. Bundan 8 yıl sonra 2020 Ocak ayı başlarında Putin ile Esed Şam’da görüşme yapıyor, görüşme sonrası ziyaret edilecek yerler listesine Emevi camii özellikle dâhil ediliyor, iki lider burada verdikleri görüntülerle Erdoğan’a mesaj gönderiyor ancak ne dışişleri bürokrasisi ne Erdoğan bu mesajı anlamıyor. Bir ay sonra sekiz askerimizin yaşamını yitirdiği üzücü olay meydana geliyor.

AKP yönetici ve elitleri İslamcı ideolojilerine göre bir dünya kurma amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyorlar. İran’da olduğu gibi batı ve demokrasi karşıtlığına dayalı bu politikalarla olaylar sağlıklı değerlendirilmiyor ve birçok yanlışlığa giriyorlar.  Henüz tek başına ayakları üzerinde durmayı becerememiş her şeyiyle dışa bağımlı bir ülkenin uzlaşma yerine çatışmayı seçmesinin bedeli ağır oluyor. İçeride milliyetçilik duygularını körükleyerek ve dışarıda İslamcılık anlayışını pazarlayarak kazandığınız alkışçılar daha güçlü desteği buldukları anda sizi terk ediyor. Döviz kurlarındaki oynamalarla ekonomisi her an yok olmaya müsait bir ülkenin çevresiyle kavgaya tutuşması da bölgesel güç olma iddiası da ucuz kahramanlık.

Suriye’de olduğu gibi bazen ABD ye bazen Rusya’ya yaslanmak zorunda kalan bir ülkenin o bölgedeki insanları ümitlendirmesinin sonucu yaklaşık 10 milyona yakın insanın evsiz yurtsuz işsiz kalmasıyla birçoğunun perişan bir halde ülkesini terk etmesi çoluk çocuk on binlerce insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştı. İktidar hamasetiyle bölgeyi ateşe vermiş yaptığı silah yardımı ve askeri eğitimlerle teröristlerin bölgeye yığılmasında rol oynamış kahramanlık tezlerini ne Rusya’ya ne de dünyaya kabul ettirememiş, Rusya’nın Esed’e olan desteğini engelleyememiş sonuçta fetihle yola çıktığı halde Esed’le uzlaşmak zorunda kalmıştı.

İktidarın hülyaları ülkenin yüz yıllık dış politikasında büyük kırılmalara yol açtı, yüzünü batıya çevirmiş bir ülke Rusya’nın doğu bloğunun güdümüne girdi. Türkiye’nin Suriye’den bir çıkış planı yoktur, attığı her adım başka bir yanlışı beraberinde getirdi. Son olaydan sonra Rusya’yı anlaşmaya oturmak amacıyla Ukrayna’ya silah alımında kullanılmak üzere 200 milyon dolar yardım sözü vermesi, Kırım’ın ilhakını tanımadığını ilan etmesi ise Rus basınında Erdoğan’ın ipleri kopardığı yönünde yansıtıldı.

Kahramanlık türküleriyle çıktıkları yolda 4 milyondan fazla mülteci baskınına uğrayan sonra da bunları batıya karşı şantajda kullanan Erdoğan yönetimi Rusya’nın oyuncağı olduğunun farkında bile değil. Çünkü Rusya göç dalgasını istediği gibi hareketlendirme olanağına kavuşmuş ve bu yolla Türkiye’yi kullanarak batıyı kendi projelerine boyun eğmeye zorlayacak avantaj yakalamıştır.   Bugün Rusya’nın bölgede ABD ve AB üzerinde kurduğu taktik savaşlarındaki başarısının arkasında Türkiye’nin Suriye üzerindeki hayallerinin rolü vardır.  İttihat ve Terakki’nin 1. Dünya savaşında yaptığı tüm hataları Erdoğan yönetimi şu günlerde tekrarlamakta hamasetle yürütülen dış politika sorunları her geçen gün büyütmektedir. Allah Allah nidalarıyla Suriye’ye yönelen iktidar partisi ateşkese fit olmak zorunda kalmıştır. Osmanlı gibi başkomutan rolüne soyunan bir siyasi lider ülkeyi orta doğunun her alanında savaşın bir parçası haline getirmekte ve çevremizdeki ülke yönetimleri yaşananları kaygıyla izlemektedir. Barış Pınarı adıyla başlatılan operasyon sonrası Pakistan ve Azerbaycan dışındaki tüm İslam ülkeleri Türkiye’nin yayılmacı politikalarından kuşku duyduğunu ifade etmiştir.

Libya’ya asker gönderip oradaki savaşın bir parçası olan Erdoğan, İdlib’de vatandaşlarımızın ölmesinden sonra Rusya’yla ciddi stratejik girişimlerimiz var, çatışma ve çelişki içine girmemize gerek yok açıklaması yapmak zorunda kalmıştır. Rusya rejimi bugüne kadar attığı birçok adımla Erdoğan’ı kendine bağımlı hale getirmiştir.

AKP-MHP ortaklığıyla ortaya çıkan İttihat ve Terakki artığı ırkçı yayılmacı politikalar aynen Osmanlının son dönemindeki gibi ülkemizi giderek dünyadaki savaş ortamlarının içine çekmekte ve yalnızlığa itmektedir. Bu politikalar yüzünden Türkiye Libya ve Suriye’nin karıştırılmasında araç olarak kullanılmaktadır. Suriye’nin Türkiye tarafından işgali çevre ülkeler tarafından esefle izlenmektedir. Savaş süren yerlerde devletin terör örgütleriyle iş görmesine özellikle izin verilmekte ülke terörü besleyen devlet olarak görünmektedir.

OLAYLAR NASIL GELİŞTİ

Erdoğan iktidarı Suriye de olayları hiç sağlıklı değerlendirmedi ABD nin bölgedeki askerlerini çekmesinden sonra Fırat’ın doğusu için “barış pınarı” dedikleri operasyon bölgede dengelerin Rusya ve Suriye rejimi lehine değişmesine sebep oldu. Türkiye’nin düşmanca tavrına karşılık desteksiz kalan Suriye Kürtleri Rusya ve Suriye rejimiyle anlaşarak kendini korumaya aldı ve bölgeyi Suriye ordusu ve Rusya güçlerine devretti. Ardından bölgeyi terör gruplarından temizlemek ülkesinde güvenliği sağlamak isteyen rejim güçleri Erdoğan’ın koruması altındaki cihatçı çetelerin son kalesi olan İdlib’e yöneldi. Erdoğan’ın ırkçı yaklaşımları Türkiye’nin Suriye’deki bütün gruplarla bağlarını kopardı, sadece el kaide ya da el nursa bağlantılı cihatçı gruplarla olaylara yön vermeye çalışan iktidar partisi onları korumak için her türlü hile ve düzenbazlığın içine girdi.

Suriye güçlerinin ilerlemesini durdurmak için 13 Ocak’ta Moskova’da Rusya’nın arabuluculuğunda MİT başkanı Hakan Fidan ile Suriyeli meslektaşı Ali Memlük arasında yapılan ateşkese taraflar uymadı aksine görüşmeden sonra İdlib’de olaylar hızlandı. 29 Ocakta İdlib bölgesindeki Halep Şam’ı birbirine bağlayan M5 karayolu üzerindeki ikinci büyük kent Maaret el Numan Suriye kuvvetlerinin eline geçti, ardından daha kuzeydeki Serakip kasabasına yöneldiler. Geçen yıl İdlib güneyindeki Han Şeyhun düşmesini engelleyemeyen TSK, rejim güçlerinin hızlı ilerleyişini durdurmak kontrol noktalarının Suriye kuvvetlerinin eline geçmesini önlemek için bölgeye zırhlı birlikler sevk etmeye ve bölgede yeni gözlem noktası inşa etmeye başladı. Türkiye kontrol noktalarını tehdit eden bu ilerlemeden sonra Erdoğan, Rusya ve Suriye’nin Astana ve Soçi anlaşmalarına uymadıklarını açıkladı.

Mayıs 2017 Astana ve Eylül 2018 Soçi de taraflar arasında yapılan mutabakatlara göre, Türkiye rejim güçlerinin ilerlemesini durdurmak için İdlib vilayeti etrafında 15-20 km deriliğinde 250 km uzunluğundaki M4 ve M5 karayolları güzergâhındaki bir koridoru silahlardan ve terör unsurlarından arındırma sözü vermişti. Putin ve Lavrov defalarca bu taahhütlerin yerine gelmesi konusunda Erdoğan’ı uyardılar, Putin Libya’ya cihatçı gönderilmesi konusunu gündeme getirdi ancak bütün bunlara kulak tıkadılar. Hem görevlerini yerine getirmedi hem de rejim güçlerinin bölgeyi teröristlerden temizleme adına yaptığı girişimleri durdurmak için bölgeye zırhlı araç göndermeye kalktılar.

Bölgedeki terörist grupları korumak için yaptıkları bütün bu hatalar zinciriyle Türk askerini ateşin içine attı Rusya’nın bombalamalarını rejim güçlerinin saldırısını meşru hale getirdiler. Suriye ordusu Rus uçakları desteğinde M4 ve M5 karayolunun güvenliği için stratejik öneme sahip Maaret el Numan kasabasını terör gruplarının elinden alıp bölgeyi terörden temizliyor.

İktidar partisi hem bölgeyi terörden temizlemiyor, hem daha önce masaya oturduğu Suriye rejimini gayrı meşru ilan edip tanımadığını söylüyor ve güçlerin ilerlemesine karşı çıkıyor, hem de kendi ülkesinde güvenliği sağlamak için ilerleyen Suriye ordusunu tehdit edip şubat ayı sonuna kadar kendi toprağı içindeki bölgeden çekilmesini istiyor.  Bütün bu yaptıklarını da 1998 deki Adana mutabakatı ile savunmaya kalkıyor. Hâlbuki PKK liderinin bölgeden çıkarılması için Mısır’ın arabuluculuğunda Adana’da yapılan anlaşmanın hiçbir maddesi Türkiye’nin bölgeye müdahalesine izin vermiyor.

ERDOĞAN’IN ADIMLARI İLE TERÖR ÖRGÜTLERİ YENİDEN CANLANIYOR

Rus federal ajansı Türkiye’nin bölgedeki terör gruplarına desteğini anlatan bir dosyayı yayınlamış 1.200 civarındaki cihatçının İzmir’deki kamplarda eğitildikten sonra savaşmaları için Libya’ya gönderildiğini açıklamıştı. Türkiye’nin Suriye’de öncü kuvvet olarak kullandığı militanların aylık 2 bin dolar maaşla Libya’daki savaşa aktarıldığı finansmanın ise Katar tarafından karşılandığı belirtilmişti. Militanlar yanında Erdoğan’ın gizli ordusu olarak bilinen SADAT’ın bölgeye 50 savaş eğitmeni gönderdiği anlatıldı.

Rusya haber ajanslarının birkaç koldan Suriye’deki esir savaşçı militanlarla yaptıkları röportajları yayınlanması Erdoğan yönetiminin terör grupları ve El Nusra’nın Kuruluşundaki rolünü açıkça ortaya koymaktadır. Rus basınında Türkiye’den Libya’ya terör güzergâhı başlıklı bir haberde Türkiye’de ailesi rehin alınıp örgütlere katılmaya zorlanan, ya da geçimini temin etmek için para karşılığı örgütlere katılan kişiler iktidarın bu grupları kolladığını SADAT’ı Suriye ordusuna karşı eleman yetiştirmede kullanıldığını anlatan açıklamalar yaptılar.

Tüm gelişmiş ülkeler Türkiye’nin Barış pınarı dediği harekât sonrası IŞID militanlarının yeniden canlandığına vurgu yaptılar. Barzani IŞID lideri Bağdadi’nin öldürülmesine rağmen bölgede IŞID’ı doğuran zeminin varlığını koruduğunu ve örgütün eskisinden daha güçlü hale geldiğini aktardı. BM Suriye temsilcisi Caferi Türkiye’nin bölgeye asker ve militan desteğinin sürdüğünü, terör örgütlerinin Türkiye’deki akrabaları üzerinden finanse edildiğini anlattı. Türkiye’nin eğit donat yöntemiyle alana sürdüğü ellerinde ağır silahlar bulunan ÖSO içine karıştırılmış militanlar, 4 rütbeli Rus askerini öldürüp fotoğraflarını yayınladılar.

Ardından Moskova Şam’la anlaşıp Ankara’nın hile ve düzenbazlıklarına cevap verdi, bir yandan bombardımanla ÖSO dan öcünü alırken bir yandan da TSK hedeflerinin vurulmasına izin vererek İdlib’i cihatçılardan temizle yoksa biz kendi yöntemlerimizle yaparsak zarar görürsünüz mesajını verdi. Erdoğan desteğindeki cihatçılar Suriye ve Libya’da savaş veriyor,  Ankara onları korumak için Astana ve Soçi mutabakatlarına uymaktan kaçınıyor. Suriye ordusu olaya müdahale edince de ne yapacaklarını şaşırıyorlar.

Para verip cihatçıların 2.500-3.000 kadarını Libya’ya sevk ettiler, kimsenin tanımadığı anlaşmalarla deniz sınırları çizip Libya’daki savaşa bulaşıyor, Libya’daki Akdeniz’deki petrol ve doğalgaza ortak olmaya çalışıyorlar. Türkiye İdlib’de Suriye ve Rusya’yla, doğu Akdeniz’deki doğalgaz faaliyetleri yüzünden AB ile kavgaya tutuşuyor, AB sondaja katılanlara yaptırım kararı alıyor.  Ukrayna’yı ziyaretinde bir grup ırkçıyı memnun etmek için yaptığı Nazi selamıyla başta Ruslar olmak üzere tüm dünyanın nefretini kazanıyor. Cihatçıları NATO korumasına almak için Rus uçağını düşürüyor başarılı olamayınca Rusya’ya yanaşıyor. S-400 alarak batı kulübünden ayrılış sinyalleri verip yanlışlarına rağmen batı bloğunu kendini desteklemeye zorluyor. Müslüman demokrasi olarak tanınıp beğenilme aşamasındaki bir ülkeyi ikinci sınıf demokrasiyle yönetilen bir doğu bloğu ülkesine dönüştürüyor.

Ankara herkesle kavgayı göze almış cihatçıları kullanarak işgal ettiği bölgelerin kendisine bırakılmasını bekliyor, uluslararası camia buna yanaşmayınca Katar parasıyla terör örgütlerini beslemeye devam ediyor. Bölgede hesabı olanlar faaliyetlerini el altından yürütürken İslam devrimi yaptığını sanan Erdoğan tüm kirli politikalarını açıktan sürdürüyor bu yüzden İslam’ın adı daha çok terörle birlikte anılıyor, Türkiye terör destekçisi devletler listesinde adım adım yükseliyor. Yaşanan yayılmacı politikalar tüm çevre ülkeleri rahtsız ediyor, Mısır-Fas-Cezayir-Tunus-Libya-Sudan-Çad-Nijer-Mali gibi ülkeler Türkiye’den gelen tekliflere kendini kapatıyor.

Erdoğan’ın bu politikaları onun orta doğudaki tüm rakiplerini birleştiriyor, Yunanistan-Kıbrıs-İsrail Türkiye’ye karşı birlik oluşturuyor. Yaşanan hukuk dışı uygulamalarla tüm dost ve müttefikleri ona kuşkuyla bakıyor, AB kapıları neredeyse tümden kapanıyor. IŞID konusundaki destekleri İran-Suriye-Rusya ve Kürtleri, ABD ile Suudi Arabistan’ı birleşiyor. Konuyla ilgili olarak ABD den Observer BM himayesinde uluslararası ceza mahkemesi kurulmasını ve savaş suçlularının yargılanmasını istiyor. BM Suriye temsilcisi Caferi Türkiye’nin bölgedeki işgal eylemleri ve terör desteği için sorgulanması gerektiğini açıklıyor.        

ERDOĞAN RUSYA’NIN OYUNCAĞI MI OLDU?

Bu arada yorumcularda Erdoğan’ın Putin’e paçasını fena kaptırdığı ve Ülkenin Rusya’nın oyuncağı olduğu yönündeki değerlendirmeler hızla artıyor. 2016 yılından beri Erdoğan yönetimindeki Türkiye Suriye’de temizlikçi görevini üstlenmiş götürüyor. Bölgeye terörist grupların yerleşmesinde rolü olan tüm ülkeler onları temizlenmesi işinde Erdoğan’ı görevlendiriyor. Zeytin dalı, Fırat kalkanı gibi harekâtlar terör gruplarını temizlemek için Türkiye’ye yaptırılıyor. Rusya Erdoğan’ın Barış pınarı harekâtına İdlib’deki silahlı grupları temizlemesi karşılığında izin veriyor. Erdoğan katil dese de meşru Şam hükümeti Moskova desteğiyle İdlib’i teröristlerden temizlemek için saldırıyor. Erdoğan ise İdlib’i yani bölgedeki teröristleri korumak için TSK güçlerini gönderiyor.

İdlib’de temizlik görevini yapmayan Türkiye’nin gözlem noktaları işlevini yitiriyor, Türkiye orada kalan askerlerimizi korumda acze düştüğü halde gençlerimizi ateşin içinde tutmaya devam edip ölümlerine yol açıyor. Rusya destekli Şam ordusu karayollarının güvenliği için İdlib’e saldırınca Türkiye’nin teröristleri koruma ve resmi güçlerle savaşma şansı yok. Suriye ordusunun saldırısı sonucu sınırımıza yığılan yeni göç dalgasını da durdurmak mümkün değil. Yeni göç dalgası için yurt dışından kaynak bulma şansı da her geçen gün azalıyor. Türk askerinin bölgedeki terör örgütlerini temizleyip ellerindeki silahları da toplaması imkânsız olduğu halde iktidar büyük bir basiretsizlikle bu konuda boyunu aşkın sözler vermiş, bunu başaramayınca paçayı Rusya ve Suriye’ye kaptırmış gibi görünüyor.

Son yaşanan olayda muhtemelen kendilerinden habersiz bölgeye asker gönderilmesine karşı Putin;

-İdlib üzerinden bölgenin patronu benim mesajı veriyor,

-Erdoğan’ın Kırım politikasından rahatsızlığını Esat rejimini aracı kullanarak aktarıyor,

-Türkiye’den yeni tavizler koparmak için Erdoğan’ı köşeye sıkıştırıyor,

-Libya’ya gönderilen cihatçılar konusundaki rahatsızlığını anlatıyor,

-Sözlerini tutmayan Türkiye’yi Suriye aracılığı ile cezalandırıyor,

-M5-M4 karayollarının güvenliğini kontrolüne alıp Akdeniz’e açılmak istiyor,

-40 bin civarındaki bölgedeki terör örgütü militanlarını Türkiye’ye kaçmaya zorluyor.

İktidar partisi ABD ve Rusya’nın arasını açıp kendine çıkar sağlamaya çalışırken Trump’ın acemiliği ve Putin’in kurtluğu sayesinde Rusya’nın kucağına düşüyor. Bölgeyi yangın yerine döndürüp yöre halkının hayatlarını zindana çevirerek ülke kaynaklarını heder ediyor. Milyonlar evsiz yurtsuz kalıyor mülteci oluyor, o ise hala Putin ile aşık yarıştırabileceğini düşünerek 200 milyonluk devlet kaynağı ile damatlarının silah şirketinden Ukrayna’ya silah satmaya çalışıyor. Bu arada bölgede dengeler Türkiye aleyhine ve Rusya lehine değiştiğini fark edemiyorlar.

Türkiye Suriye’de savaşın tarafı olmasına rağmen hala;

-Sınır güvenliğini koruyamıyor,

-Askeri çözümleri öne çıkardığı için kimse Erdoğan’a güvenemiyor bu yüzden siyasi çözümlerin tarafı olamıyor,

-İŞİD tehlikesini fark edemiyor bölgeyi terör gruplarının toplanma merkezi olmasına izin vermekle kalmıyor açıktan destekliyor,

-MİT i bilmediği bir alanda yurt dışı istihbaratta kullanıp sayısız hatalar yaptırıyor.

-Mülteci krizinin olacağını öngöremiyor, şantaj için kullanmanın uzun vadede zararını fark edemiyor.

-Suriye vatandaşlarının ruh halini hissedemiyor Esed’in birkaç günde yıkılacağını zannediyor.

-Türkiye’yi dış güçlerin orta doğu projelerinin aracı haline dönüştürüp İslam dünyasının nefretini kazanıyor.  Yaşananlar ortadayken Erdoğan Suriye’de işiniz ne diyenleri gaflet içinde olmakla hıyanetle suçluyor.

Konu hakkında fikri olanlar haklı olarak sormaya devam ediyor

-Çünkü Erdoğan Suriye’yi demokratikleşme iddiasıyla yola çıktığı halde kendi ülkesinde diktatörlük kuruyor.

-Dış müdahale ile bölgede cihatçı radikal grupların emirlik kurmasına yol açıyor.

-Mülteci akınını engellemek için çıktık dedikleri halde politikalarıyla milyonları mülteci durumuna düşürüyor.

-Rusya’nın bölgede tek hâkim güç haline gelmesine ülkenin Rusya’ya bağımlı olmasına hizmet ediyor.

-Bölgeyi ağır silahlarla doldurup milyonlarca sivilin zarar görmesine göç etmesine zemin hazırlıyor.

-Gözlemci olarak bulundukları dönemi terör örgütlerinin güçlenmesi için kullanıyor.

-On binlerce silahlı militanı eğitip dünyanın başına musallat ediyor.

-Bölgedeki Kürt nüfusu yok sayıyor Rusya ve ABD ile anlaşmak zorunda bırakıyor.

-Bölgeyi istikrarsızlaştırıp insan ölümleri üzerinden yayılmacı emellerinin silahlı talim alanı haline getiriyor.

-Uluslararası anlaşmaları çiğneyerek başak ülkenin sınırlarında silahlı harekât yürütüyorlar.

Bunları çoğaltmak mümkün...       

Son güncelleme: 22:41 14.02.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı