• Turkhane Logo

"Erdoğan koronayı iktidarını pekiştirmek için kullanıyor, muhalefet silik"

"Türkiye tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor dersek abartı olmaz. Korona krizi öncesi başlayan ekonomik kriz zirve yapmış durumda…"

18:20 22 Nisan 2020 Çarşamba
"Türkiye tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor dersek abartı olmaz. Korona krizi öncesi başlayan ekonomik kriz zirve yapmış durumda…"



Ahvalden Gazeteci Ergun Babahanın analizi şöyle;

Dolar kuru 7 Lira’ya ulaştı. Bunun anlamı halkın gündelik yaşamının daha zorlaşması, daha az tüketim, daha fazla yoksulluk demek.


Başbakan olduğu dönemde beni ofisine davet eden Abdullah Gül, ekonomik tabloyu şöyle özetlemişti: 

“Anadolu’da gittiğim her camide belli etmeden ayakkabı sıralarına bakıyordum. Altı delik olmayan ayakkabı yok gibiydi. Anadolu korkunç durumda. Yoksulluk diz boyu. Bu tabloyu değiştirmemiz şart…”

Abdullah Gül başbakan olarak devam etse, Türkiye nasıl bir serüven izlerdi bilmiyorum ama bugün olduğu noktada olmayacağı kesindi. AKP’ye dünyanın içinden geçtiği konjonktür ve Avrupa Birliği sürecinin canlanması yardım etti. Rüzgârı arkasına aldı ve ilk döneminde sağlıkta, eğitimde, ulaşımda ülkenin çehresini değiştirecek işlere imza attı.

Sadece ekonomide değil, hukuk ve özgürlükler alanında da kısa süren, gerçek üstü bir dönem yaşadık. Kürt meselesinden Ermeni Soykırımı’na kadar her konu tartışılabildi. Başörtüsü ve muhafazakâr değerler toplumun öcüsü olmaktan çıktı.

Ama Erdoğan iktidar hırsı, güçlü kişiliği, aldığı ideolojik ve katı eğitimin sonucu bütün bunları bir kalemde siliverdi. Cemaat’le olan ortaklığının sona ermesinin ardından yetişme tarzına daha yakın olan Ergenekon-MHP ekibi ortaklığına yanaştı. Aslında laiklik mesele olmaktan çıktığını an, bu ortaklık gerçek oluverdi çünkü ana birleşeni Kürt karşıtlığıydı…

15 Temmuz yeni düzenin sıfırdan kurulmasının miladı oldu. Yeniyi kurup eskiyi silmek isteyen Erdoğan, ekonomideki kurduğu ortaklıklar ve beton merakı sonucu ekonomik kazanımların tümünü sıfırladı. Yapması imkânsız olan Kanal İstanbul gibi hayallerin peşine düştü.

Yeni dönemin en temel özelliklerinden biri Atatürk Cumhuriyeti’ne ait tüm değer ve simgelerinin silinmesi oldu: Atatürk Kültür Merkezi, İstanbul Atatürk Havalimanı gibi. Erdoğan, korona için gerektiğini söylediği salgın hastanesini kolayca dönüştürebileceği boş terminal binalarına değil, pistlerin ortasına dikerek bir dönemi hafızandan ve tarihsel alandan silecek bir başka adım attı.

Korona sadece simgesel savaşında ve tarihi yeniden yazma çabasında yaramadı elbette Erdoğan’a… Varlığı ile yokluğu belirsiz muhalefeti tamamen sıfırlama amacı kullandı. Belediyelerin zordaki halka ekmek dağıtımını engelledi, hastane açmasını yasakladı. Bu hizmetleri Paralel Yapı çabası olarak niteleyerek “F.TÖ” sopası da gösterdi.

Elbette baskı ve zulüm gerçek tabloyu değiştirmiyor. Türkiye Suriye ve Irak’ta içinden çıkması imkânsız bir batağa saplanmış durumda. Osmanlı gibi, kaynaklarını, huzurunu tüketecek ve içten içe çürütecek bir savaş bu ülkeyi.

Batı ile ilişkiler tamamen mülteci meselesi ve ülke arazisinin değerine odaklanmış durumda. Erdoğan ve Türkiye Batı için ciddi bir sorun ve S-400’lerin aktive edilme kararının ertelenmesi bu cephede de yeni alan yaratmanın ne kadar zorlaştığının göstergesi.

Amerika Birleşik Devletleri dünyanın bu kritik döneminde bir çok ülkeyle swap anlaşmaları yaptı, Türkiye hariç. IMF yardımı da ideolojik takıntı nedeniyle geri çevrildi ki altı milyar dolar gibi bir imkânı kullanma fırsatı vardı.

Benzer bir fırsat bu salgın dindikten sonra çıkacaktı Türkiye’nin önüne ama herkesle kavgalı,  hukuk sistemi çökmüş, ekonomisi dibe vurmuş, yönetimde aklı ve yönü kaybetmiş bir Türkiye’nin bunu kullanması da mümkün değil. Korona sonrası Batılı ülkeler muhtemelen tedarik zincirlerinin bir kısmını Çin dışına çıkaracaklar.

Türkiye yetişmiş insan gücü, Batı ile geçmişten gelen güçlü ilişkileri ve sanayi alt yapısıyla burada bir oyuncu olabilirdi ama böyle bir Türkiye değil… Türkiye değişip normalleşmedikçe ekonomide olumlu bir gelişme görmek, yoksulluğun önünü almak mümkün değil. Bunu bizim gibi, Türkiye’nin muhalif siyasi aktörleri de görüyor. Asıl mesele korkunç bir yıkıma gidişi görüp neden bu kadar silik ve sönük kaldıkları sorusunun cevabında yatıyor...

Kaynak: Ahval

Son güncelleme: 18:20 22.04.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı