• Turkhane Logo

"Erdoğan Hitler'in yolundan gidiyor, onu taklit ediyor"

"Yaşananlar tarihin tekerrür ettiğini diktatörlüklerin hep benzer yollardan geçtiğini gösteriyor."

13:50 15 Ekim 2019 Salı
"Yaşananlar tarihin tekerrür ettiğini diktatörlüklerin hep benzer yollardan geçtiğini gösteriyor."





İsmail S. Gülümser/AktifHaber


İktidar partisi Suriye sınırında savaş başlattı, bugünlerde birçok köşe yazarı bu konuyla ilgili yazılar kaleme aldılar, bazıları benim gibi bu savaşın sebep ve sonuçları üzerinde fikir jimnastiği yapıyorlar.  Bende kendime Türkiye bu savaşa neden girdi ne bekliyor sorusunu sordum, konuyla ilgili biraz araştırınca ilginç şeylere ulaştım.

Birçok yazar Erdoğan’ın Hitler’in yolunu taklit ettiğini onun gibi halk üzerinde etkisini artırmak için 15 Temmuz kahramanlığından sonra ikinci bir kahramanlık hikâyesine ihtiyaç duyduğunu sadece iktidarını sağlamlaştırmak için ülkeyi sonucu belirsiz bir savaşa soktuğunu gösteren deliller ortaya koymuşlar. Sıralanan benzerliklere bakınca anlatılanlara inanmamak mümkün değil.

-Hitler gibi Erdoğan’da seçilerek gelmiş bir lider,

-Seçim kazandıktan sonra her ikisi de tüm yetkileri elinde toplamak için sansasyonel bir olayı kullanmış.

(*)Hitlere bağlı polis birliği olan Gastapolar gizlice parlamento binası bombalamış ve o bu olayı kullanarak, ülkede tüm insan haklarını yok edip diktatörlük kurmuş. Benzer şekilde Erdoğan’da kendi kurgusu 15 Temmuzda meclisin bombalanmasından sonra tek adam rejimine geçti.

-Her ikisi de olayı insan haklarını ve demokrasiyi ortadan kaldırmak için kullanmış, Hitler 4 yıl süreyle yetki aldıktan sonra bu yetkiyi Almanların savaşı kaybettiği 1945 yılına kadar bırakmamış. Erdoğan da 7 kez OHAL i uzatarak bu dönemde çıkardığı keyfi kanunlarla ülke yönetimini tamamen tek eline aldı, OHAL den sonra da hala ülkeyi tek başına verdiği kararlarla yönetmeye devam ediyor.

-Hitler tüm yetkileri merkeze almış Alman ırkının üstünlüğünü savunup, Yahudilere karşı düşmanlık aşılayarak toplumu etrafında toplamıştır.  Erdoğan’da Türk ulusunun üstünlüğünü savunarak, insanları ırkçı yaklaşımlarla, Kürt ya da cemaat düşmanlığı etrafında birleştirmeyi hedefledi.

-İki liderde kin nefret ve şiddeti yöntem olarak benimsemiş halkı güç karşısında boyun eğmeye zorlamış.

-Hitler savaş ve kahramanlık hikâyeleriyle toplumu kendine bağlamış, Erdoğan’da orduyla bir komşu ülkeye savaş başlatarak kahraman lider görüntüsü oluşturmayı hedeflemiştir.

Herhangi bir birikimi olmayan Hitler halkı kendi etrafında toplamak için propaganda bakanlığını devreye sokmuş, her gün onun kahramanlık ve başarıları halka anlatılmış ırkçılığı kullanarak toplumu birbirine düşman etmiş, devlet yönetiminde şiddeti esas almış. Herhangi bir birikimi olmayan Erdoğan’da medyayı ele geçirip tüm muhalif sesleri keserek halkı kin ve nefret duyguları etrafında bir araya getirmeye çalışmış, ırkçılığı körükleyerek toplumu etrafında toplamış, bunları çoğaltmak mümkün.         

Yaşananlar tarihin tekerrür ettiğini diktatörlüklerin hep benzer yollardan geçtiğini gösteriyor.

ERDOĞAN HIZLA HİTLER YOLUNDA İLERLİYOR

Anlatılanlar Erdoğan’ın birçok açıdan Hitler’in peşinden gittiğini gösteren örneklerle dolu. Hitler küçük oy oranına sahip bir partide iken hapse girmiş vatana ihanetle yargılanmış ve daha sonra 1933’te diğerlerinin yanlışlarını kullanarak %33 oyla seçilip devletin başına geçmiş, seçimden sonra kendini hem başbakan hem de cumhurbaşkanı ilan etmiş, tüm yetkileri tekeline almış tek karar verici konuma gelmiş. Erdoğan’da 1997 de okuduğu bir şiir yüzünden hapse girdi, daha sonra ilk seçimde muhalefeti ülkeyi iyi yönetememekle suçladı, muhalefetin iktidarda olduğu dönemde yaşanan ekonomik krizini kullanarak %34 oyla seçildi, aşamalı olarak tüm yetkileri üzerine aldı ve tek karar verici konuma gelerek tek adam rejimini kurdu.

Hitler toplumun iktidarın zaaflarını görmesi halinde kendinden kopacağına inanmış, küçük zaaf parti liderini tartışılır hale getirir zaaf gösterilmemeli, herkes onun liderliği etrafında toplanmalı demiş. Propaganda makineleri ile kendini parti lideri gibi değil milli kahraman gibi sunmuş, adeta kendisine putperestlik ölçüsünde bağlı bir kadro kurmuş, muhalif basını susturup hata ve kusurların yazılmasını engellemiş milyonlarca insana tek kanaldan tek yönlü yayınlar yaptırmış.

Tüm devlet kurallarını yok sayan eğitimsiz bir demagog, bir narsist olan Hitler Anayasaya gerek olmadığını söylemiş, bakanlara bile danışmadan, hükümeti devre dışı bırakan yasalara aykırı keyfi kararlar almış, bunlar tartışılamamış emir kabul edilip uygulanmış.  Kendini ülkeyi bunalımlardan kurtaracak insanların etrafında toplanabileceği tek karizmatik lider olarak göstermiş, bürokrasiyi ve iktidarı tek elde toplayarak, insanları kendine bağımlı hale getirmiş ve etrafında liderin başarısızlığını örtmek için birbiriyle yarışan bir dalkavuklar ekibi kurmuş.

Erdoğan’da aynen onun gibi hata yanlışlarının görülmesini engellemek için aşamalı bir planla medyayı eline geçirdi, medya sahiplerini ağlattı en zor zamanda kendine yardımcı olmuşlar dâhil 200 den fazla gazeteciyi hapsetti, binlerce basın çalışanını işten attı, muhalif yazarları hapisle tehdit edip korkuttu ve hataların yazılmasını imkânsız kılan bir ortam oluşturdu. Sosyal medyada kendini eleştiren binlerce kişiyi hakaret davası açıp susturdu. Tüm basında aynı yönde haberlerle en olumsuz sonuçlar bile başarı gibi sunuldu. Kendini her alanda başarılı ve süper güçlere meydan okuyan bir kahraman gibi takdim etti, ona dokunmanın ibadet olduğuna inan bir kadro kurdu.

Eğitimsiz bir demogog olarak halkı kandırıp hak etmediği halde ülke yönetimini gasp etti, anayasayı meclisi bakanları devre dışı bıraktı, tüm yasaları yok sayarak çıkardığı anayasaya aykırı keyfi KHK lar emir kabul edilip uygulandı. Kendini ülkeyi problemlerden kurtaracak tek lider gibi gösterdi, partiyi ve dava arkadaşlarını bile devre dışı bırakıp karizmatik lider olarak kendini öne çıkardı. Etrafında başarısızlık halinde ülkenin yok olacağına inanan bu yüzden onun başarısızlıklarını saklamak için çalışan bir dalkavuklar ordusu kurdu.

Hitler’in en belirgin özelliği yalan söylemekmiş, Nazilerde ikna etmek için yalan söylemek temel bir prensipmiş, amaçlarını gerçekleştirmek için yalanı önemli bir araç olarak kullanmışlar. 2. dünya savaşını Hitler’in başlattığını, onun Almanya’nın çöküşüne neden olduğunu bile kabul etmemiş yalan söyleyip toplumu uyuşturmuşlar. Goebbels, Almanlar büyük yaptırmalarla karşı karşıya kaldığında bile propaganda bakanı olarak halkı yanıltma görevine devam etmiş, savaşı kaybettikleri halde halkı zafere kadar devam yalanlarıyla kandırmış. Israr ve tekrarlarla en yanlış şeyleri bile doğru gibi sunmayı bir propaganda yöntemi olarak kullanmışlar, yalanlarla liderlerinin tüm dayatmalarını halka kabul ettirmişler.

Girdikleri her yanlış savaşa halkı inandırmak için bu ülkenin ölüm kalım savaşı yalanını söylemiş ülkeyi uçuruma sürüklemişler. Ülkeleri işgal girişimine başlarken topluma yalanlarla kandırmış, bunun savaş olmadığına, savaşı kendilerinin başlatmadığına, konunun ülke için ölüm kalım meselesi olduğuna inandırmışlar.  Her türlü yolsuzluk hile ve yalanı milli menfaatler için yaptıklarına inanmışlar.

Erdoğan ve çevresi de dindar olduklarını her fırsatta dile getirirken dinin en önemli yasaklarından biri olan yalanı amaçlarına ulaşmak için önemli bir argüman olarak kullandılar. Bir süre damadının başında olduğu dâhil propaganda makineleri olan medya organlarında her gün muhalifler hakkında yalan haberler uydurup karaladı doğru olmayan bilgilerle toplumun zihnini bulandırdı bunu siyasi başarı için bir görev gibi kabul ettiler. Kendi yolsuzlukları açığa çıktığında herkesin gözü önündeki olayları iktidar gücünü kullanıp yalanlarla örtbas ettiler, muhalif gördükleri hakkında ise olmayan suçlar uydurdular. Ekonomik başarısızlıklarını örtmek için her gün ülkede işlerin normal olduğu başarılı oldukları yalanını söylediler. Şimdide Hitler gibi ülkeyi savaşa sokuyor ama bunun savaş olmadığını barış harekâtı olduğunu, bunu kendilerinin başlatmadığı yalanıyla herkesi kandırmaya çalışıyorlar.

FAŞİZMİN AYAK SESLERİ

Hitler halkı onların çıkarlarına ters bile olsa kendisini desteklemeleri gerektiğine inandırmış, bütün yetkileri kendinde toplayan merkeziyetçi bir yapı kurmuş, parlamentoyu devre dışı bırakmış, sadece onay için kullanılan bir birime dönüştürmüş. Demokrasiyi salgın bir mikrop olarak görmüş, parlamenter rejimi lidere ayak bağı gördüğünden yok etmeyi bir görev bilmiş, halkı bunun devre dışı bırakılmasının meşruluğuna inandırmış.

Kurduğu totaliter rejimde kitleleri mitinglerle istenen kıvama getirmiş her yaptığını onaylayan mutiler topluluğu kurmuş. Toplumun ancak güç karşısında istenen kıvama geleceğine inanmış, halkın otoriteyi daima zayıfa tercih edeceği yönündeki bir anlayışı öne çıkarmış, toplum üzerinde sürekli baskı uygulanmasının gerekli olduğunu düşünerek, insani alışkanlıkların kullanılmasına bile izin vermeyen baskıcı bir rejim kurmuş. Toplumun baskıyı fark etmemesi ve hatalarını görmesini engellemek için de her şeyin iyi gittiği yönünde propaganda tekniklerini kullanmışlar.

Toplumun daha fazla sertlik ve otorite istediğini, bunu görünce bağlandığını, halka uygulanan şiddet artırılarak insanların lidere bağlılığının artacağını iktidarını daha kolay sürdüreceğini düşünmüş. Nazilere göre hedefe ulaşmada her şey mubahtır, baskı toplumu hizaya getirir, korkan topluluğun lidere bağlılığı artar. Onların yaptığı her yerde baskının sonuç verdiği şeklindeki halkına karşı zulme dayanan ahlak dışı bir yöntemdir. Alman halkı baskı karşısında sesiz kalmakla Hitler’in bu zorbalığına boyun eğmiş, toplumda oluşan öfkeyi Naziler suiistimal etmiş ve kendi saltanatlarını kurmuş. Faşizmin halk tarafından kabulünde en büyük etkenlerden biri, diğer partileri kifayetsiz gösterilmesi için yapılan propagandalar olmuş.

Erdoğan ve ekibi de demokrasiye inanmadı, onu devlet yönetimini ele geçirmek için gerekli bir araç olarak gördü, belli hedefe ulaştıktan sonra senaryo bir darbeyle demokrasiyi ortadan kaldırdı ve şiddete dayalı bir rejim kurdu. O da Hitler gibi ülkede kendi saltanatlarını kurmanın yolunun halka karşı güçlü ve sert görünmekten geçtiğine inanmaktadır. Topluma güçlerini kabul ettirmek için her gün farklı bir grup hakkında hukuk dışı işlem yapmakta ve muhalif sesleri şiddetle susturup sıradan vatandaşlara gözdağı verilmektedir. Onların baskı ve şiddet rejiminden her gün bir grup zulüm görmektedir. Şiddet görüntüleriyle halka boyun eğdirmek için 15 Temmuz’da işkence görmüş üst rütbeli subayların görüntüleri ekranlara yansıtılmıştır.

Erdoğan halkın güç ve şiddetten sonra kendine yöneldiği gibi bir anlayışa sahiptir, bu amaçla farklı yollar kullanarak halkı güç karşısında susmaya zorlamaktadır. Geçmişte kendisine katkı sunanlar dâhil güce boyun eğmeyecek muhalif yazı yazabilecek tüm basın mensupları susturmak için tutuklamıştır. Güç karşısında dik durabilecek tüm toplulukların aralarındaki birliği bozmak için devlet gücü ve beşinci kol faaliyetleri kullanılmaktadır.

15 Temmuz’da komutan emriyle köprüye götürülen çocuklara hiç günahları olmadığı halde müebbet hapis cezası verilmesi, darbeden sonra cemaatle irtibatı kurulan insanların hiç ilgileri yokken darbecilikle suçlanıp işine son verilmesi Erdoğan’ın kendisine tabi olmayanları şiddet kullanarak sindirme yöntemidir.

Doğu ve güneydoğuda seçimle göreve gelmiş belediye başkanlarının terörle suçlanıp görevden alınması, HDP li milletvekillerinin bahanelerle tutuklanması, doğu ve güneydoğuda devlet güçlerinin yöre halkına şiddet uygulaması, halkı yaşadığı evinden ayrılmaya göçe zorlaması, Erdoğan’ın şiddetle toplumu kendine mecbur etme taktiklerinden bazılarıdır.

FAŞİST EĞİTİMİN ARGÜMANLARI

Hitler eğitim sistemini toplumun ilgi ve isteklerini hiç dikkate almadan onlar için en iyi olanı ben bilirim demiş ve eğitimi partinin insan kaynağını yetiştirecek şekilde kurgulamıştır. Eğitimde hedef Almanların dünya hâkimiyeti kurmasıdır, bu amaçla sistem sormayan muti yurttaşlar üretmeye göre planlanmıştır, okullarda her gün Alman’ların kahramanlıkları anlatılır. Barış, hoşgörü, çoğulculuk yerine savaş pratikleri aktarılır, gençler sürekli başkalarına düşmanlık telkinleriyle tahrik edilir, savaşa istekli hale getirilir. Hedef Alman toplumunu her gün belirlenen bir düşmana karşı savaş çağrıları etrafında birleştirmektir.

Öğretileri ve yapılan telkinleri kimsenin sorgulama hakkı yoktur, okullar partinin elemanlarının yetiştirileceği merkezler olarak tasarlanır, eğitim Hitler’in iktidarını meşrulaştırma aracı haline gelir. Öğrenciler bir birey değil, partinin öğretileriyle dönüştürülmesi gereken inorganik nesnelerdir. Propaganda ile eğitimde iyi gelişmeler olduğu şeklinde reklam yapılır, ancak sadece parti gençliğini yetişeceği okullara emek sarf edilir, para harcanır diğerleri ihmal edilir. Eğitimde Hitler ve ekibinin doğmaları dayatılır, eğitim bir hak değil yapılması zorunlu bir görev olarak düşünülür. Eğitimde özgürlüklerin ve bireysel taleplerin yerini, devlet eliyle yönlendirme toplum mühendisliği alır. Tek hedef parti çıkarlarıdır, bütün öğrenciler Hitler’in istediği doğrultuda çaba göstermek zorundadır.

Devletin topluma baskı da kullandığı araçlar hukuk, polis, ordu, cezaevi ya da toplama kamplarıdır. Bunlara okullar da eklenmiş, eğitim sistemi çocuğu ailenin elinden alıp zorla istediği gibi şekillendirmeye ve partiye bağımlı gençlerle toplumu şiddetle yönetmeye göre düzenlenmiştir.  Devlet çocuklara parti çıkarlarına göre belirlenen vatandaşlık bilincini aşılar, toplum ve bireyleri bir deney aracı olarak görür, hiç uygulanmamış yanlışlığı test edilmemiş modelleri topluma dayatır. Parti gençliğini yetiştirecek okul sayısı hızla artırılır, geleceğin seçkinleri ırkçı faşist sistemde yetiştirilir.

Çocuklar anne babanın değil devletindir, onlar vatan için doğmuştur, okullar partinin emrine amade genç yetiştirmeye hizmet için vardır. Naziler ajitasyonla toplumda istedikleri heyecanı uyarır, sanat vb her şey partiye göre yürütülür, okullarda parti politikaları kahramanlık olarak anlatıldığı aksinin konuşulamadığı devletin yüceltilip ferdin ihmal edildiği yerledir.

Okullardan ve üniversitelerden parti görüşünü beğenmeyenleri ve Alman ırkından olmayanları tasfiye hareketi başlatır. Sendikaları tasfiye eder, çalışanları parti sendikasına katılmaya zorlar, sırf ırkından dolayı attığı Yahudi kökenli binlerce eğitimcinin, başka yerde çalışmasını engeller, bazılarını yok edilmesi gereken zararlı haşarat olarak görür.  Öğrenciler ölüme özlem duyacak kahramanlık telkinleriyle cesaretlendirilir, savaşa hazır hale getirilir.  Ülkenin en seçkin gençleri parti gençliğini yetiştirmek üzere planlanmış binalarda her koşulda Hitler’i destekler hale getirilmiştir. Gençlerin sadakat ve fedakârlığı parti çıkarları için kullanılmış, gençler ölüme gönderilmiştir. Savaşta yaralanmış çocuklar başına gelenlerden dolayı partiyi suçlayacağına, onlar için ölmeye hazır olduğunu söylemiştir.

Erdoğan’da yaptıklarının sorgulanmayacağı bir ortam oluşturmuş, eğitim yanlışlara itiraz edebilecek tüm unsurlardan temizlenmiştir. Yıllardan beri eğitimde kayda değer hiçbir çalışması olmamasına rağmen göstermelik reklama dayalı haberlerle her şeyin iyi gittiği algısı oluşturdu, bununla eğitimdeki kötü gidişi saklamaya çalıştılar. Bu arada parti gençliğini yetiştireceği okulların sayısını hızla artırdı, göreve geldiğinde 450 olan İH okulu sayısını 3 binlere, öğrenci sayısını 70 binlerden, 1,3 milyona kadar çıkardılar. Açtıkları okullarda Nazi selamı yerine dini argüman olan Tekbir siyasal sembol olarak kullanıldı. Bu okullara seçme öğrenci alacak şekilde sınav sistemlerini değiştirdiler. Devletin en merkezi yerlerdeki en iyi okul binalarının ismini değiştirip parti gençliğinin yetiştirileceği okullara verdiler.

Eğitim sisteminden başlayarak devletin memur alım sistemine ondan hâkim-savcı-polis-asker alımına kadar her yere bu okul öğrencilerinin ayrıcalıklı olarak gireceği sistemler kurdular. Okullarda mevcut öğretmenleri dünya görüşüne göre fişledi, kimisini sendika üyeliğinden, kimini ırkından Kürt kökenli olmasından, kimini sol sendikaya üye olduğu için hain terörist ilan ettiler. Özel ve resmiden akademisyenler dâhil yaklaşık 60 bin donanımlı eğitimciyi tasfiye etti, bunların başka yerde çalışmasını yasakladı, aileleriyle birlikte şiddet kullanıp açlıkla terbiye etmek istediler.

Eğitimde toplum için neyin gerekli olduğunu en iyi ben bilirim dedi, onların taleplerini dikkate almadan evlerine en yakın okul binalarını partili gençlik için ayırdılar. Gençleri ve öğrencileri bir kobay olarak gördü, her yıl eğitim sisteminde reklam ve yolsuzluk amaçlı yeni bir proje başlattı daha sonucu alınmadan kaldırdılar. Eğitimde merkeziyetçi bir yapı kurdu, her şeye merkezden kendileri karar verdi yöre halkının elindeki okul binasını onların görüşünü almadan gasp ettiler.

Gençler vatanın malıdır, iktidarın keyfi uygulamaları için gençler kendini feda etmelidir, okullarda Erdoğan’ın yanlışlarını eleştirmek suçtur, bu yüzden sosyal medyada eleştirilerinden dolayı kişiler suçlandı ve tutuklandı. Eğitim sisteminde partinin başarılı olduğu görüşü dışındakilerin paylaşılması yasak, kazara eleştirenler hakkında soruşturma ve ihraç süreci başlatıldı.  Öğrenciler geçmişin ırkçılığı öne çıkaran kahramanlık hikâyeleriyle hayata hazırlandı.        

DÜŞMAN ÜRETME VE SOYKIRIM

Hitler Almanya’sında topluma ülkedeki tüm sorunların kaynağının Yahudiler olduğu anlatılarak bir kavim şeytanlaştırılır, gençlere savaş ve ayakta kalmanın tek yolunun Yahudilerin kökünü kazımak olduğu aktarılır. Orta sınıf sürekli aynı yönde propagandalarla Yahudi kökenli varlıklı kesime karşı hınçla bilenir, insanlık dışı davranışları hak ettikleri inancı yerleştirilir. Gerektiğinde coşku ve heyecanla doldurulmuş kalabalıklar sel gibi önüne gelen her şeyi silip süpürecek hale getirilir.

Nazilerin propaganda bakanı Goebbels halka şiddet ve macerayı kutsal olarak sunmuş gençlere bu aşılanmıştır.  Yüksek Alman ırkı hayalleriyle dolu gençler dinin sunduğu insani değerleri unutmuş ve insanlık dışı bir vahşete hazırlanmıştır. Alman ırkının üstünlüğü anlatılırken Alman olmayanlara karşı tepki öğretilmiş, bazıları ise basit ve aşağı ırk olarak tanımlanmıştır. Yahudilerin Alman ırkına karşı olduğu, ahlaksız oldukları, varlık nedenlerinin ortadan kalktığı, sömürgeci parazitler olduğu, insanlığı çürüten şeytan olduğu, asalak örümcekler oldukları, girdikleri her ülkeyi karıştırdıkları,  ülkedeki tüm sorunlarının kaynağının onlar olduğu, Almanya’nın savaşı onlar yüzünden kaybettiği anlatılır.

Nefret hissi aşılanır onların imha edilmesi gerektiği telkin edilir. Modernizmin tüm günahları Yahudilere yıkılır, Almanya’nın başarısızlığı diğer ırklara müsamaha gösteren yöneticiler yüzündendir başarı için toplumdan diğer ırklar temizlenmelidir denilir. Hitler Yahudileri soysuzlaşmış boyunduruğa girmeye hazır sürüler olarak görmek ister, propagandalardan bilim insanları da etkilenir ve üretilen düşmanlık kültürüne onlar da destek verir.  Geliştirilen linç kültüründen ve telkinlerden etkilenenler Yahudiler dışında birçok muhalifi de hedef almıştır.

Halk devlet dairelerini Yahudilerin işgal ettiğine inandırılır, bir kararla onlar işten atılırken alınan karar diğer muhalifleri de temizlemede kullanılır. Yeni işe alınacaklar için belirlenen kriterler ülkenin parti kontrolüne geçeceği şekildedir. Yahudilerin kötülüklerini anlatan müze ve kütüphane kurulur, Yahudi çocukları üniversiteye girişine engeller konur, Yahudi öğretmenler- akademisyenler eğitimdeki tüm mevkilerden ve üniversitelerden atılır. Okullara Yahudilerin kötülüklerini anlatan onları kan emici barsak kurdu, zehirli mantara benzeten hikâye kitapları, “yeşil çalılıkta tilkiye ve Yahudi’nin ettiği yemine güvenilmez” gibi kitap ve broşürler dağıtılır. Onları imha etmeden ülkenin kurtulması mümkün değil denilir. Onlar için toplama kampları hazırlanır, toplumdaki tüm alanlardan temizlenmesi istenir. Nihai çözüm için Yahudi nüfusun toplu yok edilmesi planı yapılır.     

Bunun için önceden tüm Yahudiler fişlenir yok edileceklerin listeleri hazırlanır, listede ismi olanlardan bazıları önceden bilgi alır ve ülkeden kaçar, zorunlu ve sınırlı bir göç dalgası başlar, burada partililerin rüşvet çarkı kurulur, birçok Yahudi olaylardan önce rüşvet ödeyerek mallarını paraya çevirip Filistin’e kaçar. Yahudilere saldırı için bir kıvılcıma ihtiyaç duyulur 1933 te Alman parlamento binasında Hitlerin elemanlarınca yangın çıkarılır, bu suç komünistlerin üzerine atılır.  Yangın kullanılarak ülkede tüm insan haklarını ortadan kaldıran kararname imzalanır, komünist partisi milletvekilleri tutuklanır, 4 yıl boyunca istediği yasayı çıkarma yetkisi alır. Kendisinden olmayan herkesi imha edeceği katliamlar bundan sonra yaşanır, şiddet olaylarını kullanarak ülkenin tek hâkimi haline gelir, devlet eliyle planlanan olaylarla bir topluluğa soykırım uygulanır. Hitler Yahudi düşmanlığı etrafında toplumu tahrik ederek birleştirmiş ve onları toplama kamlarında tehcire maruz bırakmıştır. Kamplarda gaz odaları ve sabun fabrikaları şeytanlaştırılan bir grubun katliamında kullanılmıştır.

Erdoğan da ele geçirdiği medya aracılığı ile başta Kürtler ve cemaat mensupları olmak üzere ileride kendine rakip olabilecek muhalifleri ülkedeki tüm kötülüklerin kaynağı olduğunu anlatır. Seçim öncesinde istihbarat elemanlarınca ölümlü bombalama eylemleri planlar kendi öldürdüğü vatandaşların suçunu HDP nin üzerine atar ve onlar üzerinden bir grubu şeytanlaştırır. Aynen Nazi Almanya’sında olduğu gibi iktidarın yanlarla dolu propagandalarından yaşananların arka planının sorgulamayan birçok siyasi parti mensubu ve toplum önderleri hatta akademisyenler bile etkilenir. Kimisi ırkçı geçmişinden, kimisi başarıları kıskandığı için yaşanan insanlık dışı zulme ya sessiz kalır, ya da destek çıkar.   

Nasıl Naziler kendi planladıkları parlamento yangınıyla ülkede yönetimi gasp eti ise Erdoğan’da aynen onları taklit etmiş kendi senaryosu 15 Temmuz’la OHAL ilan edip tüm insan haklarını yok etme soykırım yapma yetkisi almıştır. Senaryo bir darbe planlar, 200 e yakın vatandaşın ölümünü hayatında hiç suça bulaşmamış cemaat mensuplarının üzerine atar, ölümlerden onları sorumlu tutarak halkı cemaate karşı saldırmaya hazırlar, cemaatin kökünü kazımaya soyunur.

Basında her gün cemaatin yaptığı kötülükleri anlatan düzmece haberler yaptırır, cemaatin toplumun kanını emen sülükler olduğunu söyler, onları temizlemenin bir görev olduğuna toplumu inandırır onları soykırıma hazırlar. Devlette görevli cemaat mensuplarını önceden fişler ve tamamını darbeye karışmakla suçlayıp işten atar sonra hepsi hakkında soruşturma başlatır birçoğunu tutuklar. Cemaat mensuplarının her yere sahte yollarla geldiğine toplumu inandırmak için işkenceyle itiraf adı altında iftira metinleri hazırlatır. Ülkedeki tüm sorunların kaynağının cemaat olduğunu, anlatır cemaati toplumda şeytanlaştırarak halkı onların mallarını yağmalamaya hazır hale getirir.

Camilerde cemaat aleyhinde vaazlar verilir, aynı cami cemaatini birbirine düşman eder, vatandaşlar hiçbir kusurunu görmedikleri komşusunu düşman olarak görür, onun malına ırzına zarar vermeye hazır hale gelir. Toplum cemaate karşı hınçla bilenir, Erdoğan’ın telkinleriyle nefret hisleriyle doldurulmuş kalabalık gruplar darbe gecesi, partililerin organizesiyle cemaatle irtibatlı eğitim kurumlarına saldırır yakar yıkar, köprüde gencecik askeri öğrencinin boğazı kesilerek öldürülür, bunlar medya aracılığıyla halkın kahramanlık hikâyesi olarak servis edilir.   

Halk cemaat mensuplarının her yeri hileli yöntemlerle ele geçirdiğine devlet dairelerini sınav hileleriyle işgal ettiğine, çocuklarının bu yüzden işsiz kaldığına inandırılır. Cemaat mensuplarına yapılacak zulüm ve işkencelere layık oldukları yönünde kanaat oluşturulur. Yüz bini aşkın cemaat mensubu işten atılır, birçoğu tutuklanırken onların akrabaları bile yapılana layık olduklarını düşünür. İktidar her yerde şiddet kültürü geliştirir, düşman olarak gösterilen parti muhaliflerine karşı halk hınçla bilenir. Güçlü devlet ve Osmanlı hayallerinin önünde cemaat ve Kürt kökenli vatandaşların engel olduğu telkin edilir, cemaatin hoşgörü ve diyalog anlayışının toplumu pısırıklaştırdığı, mücadele ruhunu öldürdüğü ve ülkenin bu yüzden rekabette geri kaldığı anlatılır, cemaat mensuplarının diğer ülkelere hizmet eden ajanlar olduğu telkinleriyle insanlar vahşete hazırlanır.

Okullarda cemaat mensupların yaptıklarını anlatan düzmece kitaplar dağıtılır. Senaryo darbe milletin kahramanlık destanı olarak sunulur, milli eğitim müdürleri kendini tankın önüne atan çocukların sergilediği gösteriler düzenler, bu amaçla müzeler kurulup yalan bilgilerle halkın düşmanlık hisleri beslenir. Yöneticiler farklı anlayıştakileri halkın önünde tahkir eder, muhalifler düşman gibi gösterilip çocuklar onlara karşı cihada hazırlanır. Naziler kadını sadece doğumla vatana hizmet eden varlıklar olarak görür, iktidarın da kadına biçtiği rol aynıdır.  Erdoğan’ın toplama kampları hapishanelerdir, yüz binlerce muhalifi oralara doldurmuş işkence ile tedavisini engelleyerek ölümlerini hedeflemiştir.

İKTİDARIN TÜM EYLEMLERİ NAZİ ALMANYA’SININ KOPYASI

Kriz ortamından yararlanıp seçim kazandıktan, sonra halkı kendine bağlamak için kömür ve gıda yardımı yapmaya ondan ülkenin araba yaptığını iddia etmeye kadar iktidarın tüm projeleri Nazi Almanya’sının kopyasıdır. Tüm bu argümanlar Nazilerin propaganda broşürleri kullanılarak hazırlandığı anlaşılmaktadır.

Naziler yangından sonra tüm partilerin çalışmalarını yasaklar, basına kısıtlamalar getirir, polise geniş yetkiler verilir, komünistler devleti ele geçiriyor tehdidiyle halkı korkutarak, Hitler’in başında olduğu diktatörlük kurulur, o da her şeye tek başına karar vererek ülkeyi savaşa sürükler, milyonlarca inansın öldüğü ikinci dünya savaşını başlatır. Nasıl Almanya’da parlamento bombalandı ise Erdoğan’ın Allah’ın lütfu dediği 15 Temmuzda da meclis ölen ve yaralanan olmayacak şekilde sembolik olarak bombalanır ve bu olay Erdoğan’ın diktatörlüğünü kurmak için kullanılır.

Hitlerin komünistleri suçlu gösterip tutuklaması gibi Erdoğan’da suçu cemaatin üzerine atıp temizlik harekâtına başlıyor. Onları halk düşmanı hainler olarak ilan ediyor, OHAL de kendini padişahlık yetkileriyle donatıyor. Ülkede tek secici haline gelerek aldığı yetkiyi ülkede insan haklarını çiğneme yetkisine dönüştürüyor ve 7 kez uzatarak bu dönemde önüne engel tüm mevzuattan kurtuluyor. Hitler’in Yahudilere yaptığı gibi yıllar önce hazırladığı fişleme listeleriyle cemaatle irtibatlı devlet memurlarını işten atıyor, önemli bir bölümünü tutukluyor. İş adamlarının mal varlıklarına el koyuyor, sırf partiye muhalif oldukları için 550 bine yakın insan hakkında terör soruşturması başlatıyor, hapishaneleri muhaliflerle dolduruyor. Belediye başkanlarını kamunun üst kurul ve komisyonlarındakileri istediği gibi görevden alıp yerine partilileri atayabiliyor.

Kendini Hitler gibi başkomutan ilan ediyor, yargıyı, askerleri, emniyeti partinin çiftliği haline getiriyor. Kurmay subayların %80 ini ihraç ediyor, yargıyı hallaç pamuğu gibi dağıtıyor, yüksek mahkemelerden başlayarak kendine bağlı bir yargı sistemi kuruyor, kritik görevdekilerin birçoğunu tutukluyor. Hitlerin Komünist parti milletvekillerini tutukladığı gibi o da HDP milletvekili ve belediye başkanlarını tutukluyor. Aynen Hitler gibi Erdoğan’da ülkeyi parti çıkarlarına göre düzenlediği anayasaya aykırı kararnamelerle yönetiyor ve yönetim yetkisini gasp ediyor.

Onlar kindar bir nesil yetiştirmek için sen Almanya’sın diyerek halkı tahrik ederken, iktidarda sen Türkiye’sin sloganını kullanmakta Erdoğan sloganlarına varıncaya kadar her şeyiyle onu taklit ederek ülkeyi bir uçuruma doğru sürüklemektedir.

Kimseye danışmadan tek başına karar verme yetkisine sahip olan Hitler aldığı yetkiyle iktidarını korumak için 2. Dünya savaşını başlatır ve bu yetkiler ancak 1945 te Almanya’nın mağlup olmasından sonra kaldırılabilir. Erdoğan’da tek başına ülkeyi yönetme yetkisini sorumsuzca kullanarak tüm dünyaya meydan okuyor, Suriye sınırında ülkeyi sonu belirsiz bir savaşa sürüklüyor umarız Almanya’nın yaşadıklarını ülkemiz yaşamaz, Erdoğan iktidar hırsı için Kürt kökenli vatandaşları ve cemaat mensuplarını şeytanlaştırmış onların yaşama hakkını ellerinden alarak soykırım uygulamıştı. Muhaliflerden sonra sıra tüm vatandaşlara geldi, iktidarda kalma uğruna bir başarı hikâyesine ihtiyacı olan Erdoğan’ın sırf bu amaçla Suriye sınırında başlattığı savaştan sonra tüm ülkenin ve vatandaşların zarar göreceği kötü şeyler yaşanmaması en büyük dileğimizdir.

*Yazıdaki Hitler ve Nazi Almanya’sıyla ilgili veriler; Marmara üniversitesinden Murat Karasoy’un 2018 yılında kabul edilmiş “Teorik ve Pratik Yönleriyle Almanya’da Nasyonal Sosyalist Eğitim Politikalarının İncelenmesi” konulu bilimsel çalışmasından kullanıldığı yere göre ifadeler biraz değiştirerek alınmıştır.

Son güncelleme: 13:50 15.10.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı