Diktatörlük referandumunda hayır rüzgârının hızlanmasından endişe eden Erdoğan rejimi, Hollandada yeni bir tiyatro sahneledi.
Yapay bir kriz çıkaran rejim, Kahramanlık, vatan, millet, Sakarya, 15 Temmuz, Batı, düşman konulu senaryonun istenen etkiyi vermediğini görünce 15 Temmuzda olduğu gibi yine ölümlere sarıldı.
Aradaki tek fark, Boğaz Köprüsü gişelerinde olduğu gibi Rotterdamda konuşlanan ve tiyatroyu gerçeğine yaklaştırmak için kendi destekçilerini vuran SADAT milislerinin olmayışıydı. Bu açığı Bakan Kaya retorikle kapatmaya çalıştı: “Eğer ki bana Ankara’dan Sayın Cumhurbaşkanımızdan ‘Artık dönebilirsin’ denilmeseydi ben orada ölecektim.”
Ülkede basın kalmadığı için Bakana Hayırdır, neden ölüyordun? Aracın kapılarını açmayıp intihar mı edecektin gibi sorular soran olmadı. Belki de tüm gazeteciler, bakanın bu açıklamalarının Hollanda krizinden yeni bir yapay destan çıkarma çabasının olduğunu bildiği için sorma gereği duymuyordur.
Nitekim krizin başından bu yana özellikle Erdoğan ve Bakan Kaya ikilisinin yaptığı açıklamaların satır araları bize bunu söylüyor.
ERDOĞAN: BANA 15 TEMMUZU HATIRLATTI
15 Temmuz tiyatrosunda olduğu gibi Hollanda krizinde de Erdoğan oy devşirmek, kriz çıkarmak, milliyetçi seçmenin desteğini almak için birilerinin ölmesini istediğini A Haber-ATV ortak yayınında şu sözlerle anlattı: “Hollandadaki vatandaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Bana 15 Temmuzu hatırlattılar.”
FATMA HANIM SESLERİNİ DUYUYORDU AMA...
Erdoğanın 15 Temmuz ile Hollanda krizi arasında nasıl bir bağlantı kurduğu pek anlaşılamasa da, eldeki malzemeyle durumu sonuna kadar ajite etme çabası gözden kaçmadı. Ancak bu kez Avrupanın göbeğinde herkesin gözü üstlerindeyken MİT ya da SADATı Türklerin üzerine saldırtamadığı için Erdoğanın elindeki kriz malzemesi zayıftı. Onun için senaryoya daha lirik öğeler katmayı seçti ve şöyle dedi: Oradaki vatandaşım bakanlarıyla yan yana veya yüz yüze olamamanın da sıkıntısını çektiler. Çünkü ayrı sokaklardaydılar. Ama Fatma Hanım seslerini duyuyor.
GORİLLER BAKANIMI KAÇIRDI
Erdoğanın artık çok bilindik, defalarca deşifre olmuş tarzına aşinayız... Sıkıştığı yerde bir canavar, bir düşman, olmuyorsa Üstü çıplak deri eldivenli adamlar gibi hayal ürünü yaratıklar uydurmak zorunda. Erdoğanın, Bu hafta seçim var seçimden sonra gelip toplantı yapabilirsiniz diyen Hollandaya atarlanırken bu kez bu canavarların senaryoya dahil edilmesi konusunda sıkıntı çektiğini görüyoruz.
O anları şöyle anlatıyor Erdoğan: Akşam benim başbakanım arıyor, görüşüyor ve verdiği cevap Çarşamba günü seçim var. Sıkıntılı durum var. Herhangi bir şey yapamayız. Seni Türkiye gibi bir ülkenin başbakanı arıyor, verdiği cevaba bak. Gün ola harman ola.
Hollanda topraklarına Çavuşoğlunun efelenmeleriyle sızmaya çalışan Erdoğanın fedailer, polis engeliyle karşılaşıp Almanyaya geri gönderilince gün oluyor, harman da oluyor. Erdoğan, iki gorilin bakan Kayayı kaçırdığını söylüyor dünyaya. İki tane goril. Ve o iki goril kendilerini götürüyor. 1 buçuk saat de karakolda bekletiyorlar. Ondan sonra yola çıkıyorlar diyerek tasvir ediyor olayları. Ve o vahşet gecesini şöyle anlatıyor: Benim bakanım diplomatik bir arabada mahkûm. Ondan sonra da bizim tayin edeceğimiz arabaya gitmezsen çekiciyle alıp gideceğiz diyorlar. Şu vahşete bak, var mı eğilmek? Ya biz Allahın huzurunda rükûda, secdede eğiliriz, başka eğilmek yok.
Ve yapay krizlerin Hollanda ile sınırlı kalmayacağının ipuçlarını veriyor, Avrupadaki AKPlilere de tekmil veriyor: Ben inanıyorum ki vatandaşımın oradaki duruşu batıya çok iyi bir emsaldir. Yani bugün orada yarın başka bir yerde.
Adeta 15 Temmuzda, Gezide yaptıklarım bundan sonra yapacaklarımın teminatıdır mesajı veren Erdoğan niyetini de saklamıyor ve yapay krizin üzerine gideceklerini açık açık söylüyor: Şu anda biz sabırlıyız ve sabırla bu işin üzerine giderek bu işin hesabını soracağız.
VE ERDOĞAN İTİRAF ETTİ
Senaryoda önce Çavuşoğlu, ardından Fatma Betül Kaya başrollerde görünse de başrol oyuncusunun da aslında tiyatronun yönetmeni olduğu sonradan ortaya çıkıyor. Krize sonradan müdahil olmuş gibi açıklamalar yapan Erdoğan bakanları bizzat yönlendirdiğini ve krizi körüklediğini itiraf ediveriyor. Bakan Fatma Betül Sayan Kaya’nın Hollanda’da “aracının içinde ölmeyi” dahi göze aldığını söylediğini belirten Erdoğan, sabah 4.30a kadar Kaya ile sürekli telefonda olduğunu açıklıyor: Sabah 4.30a kadar sürekli aradım, Fatma Betül kardeşime arayacaksın dedim.
Yani krizi asıl başlatan, yöneten, yönlendiren, bakan Kayaya araçta kalmasını, kapıyı kilitlemesini söyleyen Erdoğandan başkası değil. Zaten AKPnin herhangi bir bakanının Erdoğanın emri olmadan bu şekilde herhangi bir inisiyatifi alarak kriz çıkarması mümkün değil.
ERDOĞAN ÖL DESEYDİ ÖLECEKMİŞ
Nitekim bu ölümüne biat ve bağlılığı ABDdeki temaslarında şöyle anlattı Kaya: “Eğer ki bana Ankara’dan Sayın Cumhurbaşkanımızdan ‘Artık dönebilirsin’ denilmeseydi ben orada ölecektim ve oradan ayrılmayacaktım” dedi. Bunu absürt bulanlar olabileceği ve Hadi canım sen de, polisin yol kesmesi de bu kadar abartılır mı diyenler olabileceği düşüncesiyle de ekledi: Bundan emin olabilirsiniz. Bazen devlet, millet her şeyin önüne geçiyor.