Analiz / İsmail S. Gülümser
Medeni dünya insani değerlere bağlılığı ile cazibe merkezi olurken, kendi özünden kopan İslam coğrafyasında pek çok bölgede, mağduriyet-işkence-zulüm-hapis baskı ve korku hâkim. Topluma musallat olan çıkar grupları, halkın inanç ve değerlerini aşındırdı. Kendine güvenini kaybeden insanlar, başkasının ürettiğinden medet umunca farklı kültürlerin etkisine girdi. Türkiye’de de her dönem, kendini küçümseyip köklerinden uzaklaşan ve gönlünü doğuya ya da batıya kaptıranlar oldu.
Yönünü kaybeden toplumlar
Hedefi belli olmayanlar topluma yol gösterince, geniş kitleler istikametini koruyamadı. Başkasının ürettiğinden faydalanırken, kendi geçmiş birikimlerine bakma ihtiyacı duymadılar. Her gün farklı yöne savrulsalar da o anki görüşlerini “tek doğru” gibi sundular. Henüz olgunlaşmamış düşüncelerin topluma dayatılması, halkta büyük bir zihinsel dağınıklık oluşturdu.
İslam dünyasında, samimi niyetlerle işe başlayan kişi ve gruplar da temel kaynaklara bütüncül gözle bakamadığı için yenilik üretemedi. Geçmiş büyüklerin uygulamasını aynen aktaranlar, ek katkı sunamadı. En gelişmiş ülkelerde açılan İslami okullar bile, yasaklarla olumlu davranış kazandırmaya yeltendi.
Yüce yaratıcının gönderdiği kutsal kitaba değer verip, onun içeriğinden güncel ihtiyaçlara çare aramamak, onda çözüm olabileceğine ihtimal vermemek, batıdan geleni taklitle yetinmek, güvensizlik göstergesi. Halbuki Bediüzzaman, Kuran’dan çıkardığı yorumlarla o günün inançsızlık akımlarına çözüm geliştirmişti.
Kendine güvensizlik
Batı değerlerine hayranlıkla yaklaşanların, Anadolu insanının erdemli davranışlarının kaynağı olan değer yargılarına tenezzül etmemesi ancak aşağılık kompleksiyle açıklanabilir. Bu tutum, onları halktan kopardı, vatandaşın basireti yanında, onların öngörüsüz davranışları toplum dokusuna zarar verdi.
Başkalaşmaya karşı dikkatli duruş sergileyenler, savrulmaktan uzak kaldı. Aklı başında gibi görünenler, bu ölçüyü kaybettikleri için eriyip gitti. Saldırılara mukavemet edemediğinden kimlik bunalımı içinde bocalayıp durdu. Sade vatandaşların, dışardan gelen fikirlere karşı daha dirençli olması, kendini “aydın” görenlerin ise onlardan etkilenip zikzaklar çizip durması bu yüzdendir.
Almanya’ya giden ilk kuşak Türk işçileri, özgürlük ortamında kendi değerlerini kaybetti, birçoğu ahlaki açıdan ciddi erozyon yaşadı ve bazılarının aile yuvası dağıldı. Buna karşılık, yurtdışına hicret eden gönüllüler, kendilerini korudukları gibi, çevrelerinin yaşam biçimine olumlu etki bıraktı, özellikle gençleri kendi kültür değeriyle buluşturdu. Fethullah Gülen Hocaefendi’nin telkinine göre davranışını düzenleyen insanlar, köklerine bağlı ahlaki duruşuyla gittiği yerde saygı gördü.
Yaşantılarıyla örnek oldular
Çünkü o, çağrısına kulak veren her rehberin yaşantıdaki kusurunu gidermek için yoğun çaba harcadı. Tavsiyesine uyanlar, beldenin kültür değerine saygılı davrandı, gelişim-değişime açık oldukları gibi, insanımızı daha değerli kılan prensiplere sımsıkı bağlı kaldılar. Farklı ülkelere açılımda karşılaşılan yeni problem ve değişen şarta uyumda rastgele davranmadı, ihtiyaca uygun davranış biçimiyle beğeni topladılar.
Medeni dünyanın gelişmesinden etkilenen, onları aynen taklit etmeden ilerleme olmayacağını sananların sığ görüşüne takılmadılar. Radikal akımların dar kalıplarından, günaha bulaşmış yaşamına dinden dayanak arayanların laubali tavrından uzak durdular. Dokuyla uyuşmayan düşüncelerin dayatılmasına aldırmadı, özlerinden taviz vermeden cesaretle her kesime kucak açtılar.
Farklı dönemde geliştirilenler incelendi, ahlaki değerlere bağlı kalındığında gelişmenin olduğu, bu esaslardan kopulduğunda ise gerilemenin başladığını gördüler. Ellerinde çok değerli kaynak olduğunu unutmadılar. Oldukça birikimli bir heyet, yıllar süren çalışmalarda temel kaynakları taradı, her birini en ince ayrıntısına kadar araştırdı, güncel sorunlara çözüm geliştirdi.
Günümüz de herkesin sanki tek doğruymuş gibi sunduğu felsefi akım ve kültürlerin etkisine girmedi, kendi değerlerini kaybetmeden uyum yolu aradılar. Bir yandan başkalarıyla diyalog kapısını sonuna kadar açarken bir yandan da başkalaşım geçirmedi, içlerini tahribattan korudu, yaşamlarından taviz vermeden istikrarlı bir duruşla hizmet yürüttüler.
Bilim ahlak ve inanç dengesini doğru kurdular
Değerlere bağlılıktaki ısrarları, gelişmiş ülkelerdeki bilimsel gelişmeleri kabullenmeye mâni olmadı. Öne çıkmış her toplumun, bu konuma gelmesinde rolü olan esaslarla çatışmayı düşünmediler. Farklı coğrafyaların başarısında etkili olan değerlerden istifade ettiler. Bazılarını filtreden geçirip faydalandı, kendi temel dinamiklerini kaybetmeden onlarla kesişme noktaları aradılar. Hayatı kolaylaştıran rekabet şansını artıran her türlü yenilikten faydalandı, onları harmanlayıp ürettikleri ileri düzey hizmetlerle tesir uyardılar.
Batı ilme salt bir değer olarak bakarken, onlar her birinden yüce yaratıcıya giden yol aradı, eğitim ve bilimin, insani değerlere katkıda kullanılabileceğini gösterdiler. Her gelişmeden yararlanırken, Allah’la münasebetlerini, özenle korudular. Ahlaki değerlere bağlı kadrolarla nesle olumlu davranış kazandırdı ve beğeni topladılar. Tayfın başka ucunda yer alanlar bile güvenle çocuk teslim etti, onlara üstün donanım ve değer yargısı verdiler.
Geçmişine küçümseyerek bakan aydınlar, toplumun inanç dünyasında büyük tahribata yol açtı. Gönüllüler ise, güncelledikleri dinin ruhuna aykırı olmayan yeni yaklaşımla, ülke sınırını aştı tüm dünyada etkili oldular. Komünizmin telkiniyle özünden kopmuş orta Asya steplerinden kara Afrika’sına kadar, olumlu davranış kazanarak yetişen gençleri dünyanın her yerinde görüyoruz.
Son dört asırdan beri eziklik içinde yaşamış bir coğrafyadan çıkanlar, hizmetin yaklaşımıyla silkinip uyandı. İlimle yüksek değerlerin birlikte verildiği ortamda yetişenler, alanında rekabete hazırlandı. Dinin gericilik gibi algılandığı bir devirde onlar, dindarların ileri düzey eğitimle her yenilikte rol alabileceğini gösterdiler. Değerlerini yaşamaktan kaçınmayan gençler, başarısı ve davranışıyla rol model oldu.
Güç gösterisi ile her şeye sahip olacağını sananlar, türlü hilelerle yönetimi gasp edince bu hizmetlerin önünü kesti. Değerlere bağlı kalarak her türlü gelişmeden yararlanan gönüllülerin başarısını kıskananlar, önce ülkede sonra da tüm dünyada olumlu hizmetleri yıkmaya koyuldu. Nasıl davranması gerektiğine karar veremeyenler, ülkede karanlık emelleri olanların ahlak dışı tavsiyesine uydu halkı üstünde sulta kurdular. Ortaya konan modeller tek tek tahrip edilirken, halkın değer yargılarına, inançlara olan güvenini sarstılar.
Yeniden canlı hizmet üretmenin yolu
Eğer gönüllüler, değerlere bağlı kalarak çabasını sürdürürse yeniden başarılı olması mümkün. Bu inançtan dolayı, temel kaynaklara dayalı olarak geliştirilen, yeni eğitim modelleri, her beldede faaliyetiyle, yöre gençliğine umut aşılıyor. Zulüm altında inleyen gönüllüler her şeye rağmen yaşam tarzından taviz vermeden hizmet yolu arıyor. Büyük bir hassasiyet içinde süzülen değer sistemine dayalı yaygın eğitim faaliyetleri, çevrelerindeki insanların davranış biçimini şekillendiriyor. Kendilerini devamlı gözden geçirip, temel kaynaklara bağlılığı canlı tutukları için, bulundukları yerlerde eriyip yok olmaktan korunuyorlar.
Üretilen her hizmetin insanları yeniden canlandırdığı ortada, ancak yapılanlar takdirle karşılansa da en az bunlar kadar önemli olan faaliyetlerin değer yargılarına bağlılık içinde sürdürülmesi. Başkalarının kendi dünyalarına göre geliştirdikleri yöntemler, orada başarılı olsa bile süzgeçten geçirilmeden kullanılması başka yerlerde ciddi problemlere yol açtı. Evrensel gibi kabul edip aynen taklit etme yerine, belli kritiğe tabi tutup alma, her zaman hataları önlemenin en sağlıklı yolu.
Çabaların doğru istikamette ilerlemesi değişime karşı değer yargısını koruyacak tedbirin alınmasına bağlı. Onlar duyarlılıklarını korudukları için düşünce dünyalarında sapmalar asgari düzeyde kaldı. Her yaş ve düzeyde gönüllü için geliştirilen yaygın eğitim çabaları sayesinde yabancılaşmaya karşı yeterli direnç oluştu. Değerlerinden süzüp çıkardıkları davranışları içselleştirip yaşam tarzı haline getirdiler.
İstikrarlı davranış biçimini korumak için, “Respect Graduate School” akademik düzeyde yoğun çaba harcıyor. Hocaefendi’nin fikirleri titiz çabalarla taranıp eğitim modeline dönüştürülüyor. Bunlardan süzülerek çıkarılmış düşünceler, farklı programlarla tüm dünyadaki gönüllere aktarılıyor.
Böylece, köklerinden beslenen bir anlayışla insanlığa yön veren yeni bir medeniyet bilinci inşa ediliyor.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanıldı