• Turkhane Logo

"Cemaati darbeyle suçlamak için ürettikleri sahte deliller ortaya çıkıyor"

"MİT aracılığıyla yürütülen fişleme faaliyetleri 17-25 Aralık 2013'ten sonra hızlandırdılar, cemaatin resmi ya da gönüllü faaliyetlerine katılanları tespit edip fişleyebilmek için hukuk çiğneyerek yasadışı bir dizi çalışma yaptılar."

15:21 28 Nisan 2019 Pazar
"MİT aracılığıyla yürütülen fişleme faaliyetleri 17-25 Aralık 2013'ten sonra hızlandırdılar, cemaatin resmi ya da gönüllü faaliyetlerine katılanları tespit edip fişleyebilmek için hukuk çiğneyerek yasadışı bir dizi çalışma yaptılar."




İsmail S. Gülümser/ Aktif Haber


Tüm faaliyetlerini hoşgörü anlayışıyla sürdüren cemaati darbeyle suçlayıp ölümlerden sorumlu tutarak, insan haklarından mahrum eden uygulamaları mazur göstermeye çalışan iktidarının ileri sürdüğü tezlere inanmamızı güçleştiren birçok soru var ve her geçen gün ortaya çıkan bilgilerle sorular hem artıyor hem de daha da berraklaşıyor.

Darbe hakkında şüpheleri artıran ilk akla gelen sorulardan bazıları:

-Savcı Serdar Coşkun darbeden günler önce hazırladığı dava dosyasında cemaatin darbe yapacağını nasıl bildi?

-Darbeden günler önce iktidar yanlısı gazeteler cemaatin darbe yapacağı yönünde haberleri kimden öğrendi?

-Darbe hakkında farklı tarihlerde birçok kişi Erdoğan’ı bilgilendirdiğini açıkladı, niçin koruyucu önlem alınmadı?

-Darbeden günler önce Erdoğan neden kayıplara karıştı, cumaya gitmedi, gizli görüşmeler yaptı?

-Darbeyi bildiği halde neden bilgisi yokmuş gibi davrandı ve öğrendiği saatle ilgili niçin çelişkili açıklamalar yaptı?

-Darbe gecesi saat 1 de savcı Serdar Coşkun’un imzalayıp illere gönderdiği yazıda;

-Boğaz köprüsü kapatılmadan 1,5 saat önce köprünün kapatıldığı,

-Savaş uçakları havalanmadan 1 saat önce Ankara’da savaş uçaklarının dolaştığı,

-MİT hiç kuşatılmadığı halde, kuşatıldığı, çatışmaların olduğu,

-TSK zırhlı birliklerinin Ankara’da kiriktik kamu binaları kuşatmadığı, halde kuşatıldığı,

-Polis özel harekât merkezi yerine özel kuvvetler komutanlığının bombalandığı,

-Emniyet istihbarat dairesi bombalanmadığı halde, bombalandığı,

-Ankara emniyeti zırhlı birliklerin askerlerce kuşatılmadığı halde kuşatıldığı,

-Cumhurbaşkanlığı külliyesi kuşatılmadığı, kimsenin götürülmediği, bombalanmadığı halde kuşatıldığı, görevlilerin götürüldüğü, bombalandığı,   

-Özel TV kanallarının zırhlı birliklerce kuşatılmadığı halde kuşatıldığı,

-Meclis bombalanmadan 1,5 saat önce meclisin bombalandığı, hiç ölüm olmadığı halde ölümlerin olduğu,

-Hiç ses bombası kullanılmadığı halde, kalabalıkları dağıtmak için ses bombası kullanıldığı,

-Kuvvet komutanlıklarına hiç atama olmadığı halde, atama yapıldığını,

-Diğer illerde hiç saldırı olmadığı halde, uçak ve helikopter saldırılarının olduğu,

-Darbeyi kimin yaptığı belli değilken, Gülen bağlılarının darbe yaptığı,

-Benzeri birçok olay olmadığı halde tutanağa kim tarafından nasıl geçirildiği,

-Cemaat bağlantılılar hakkında re’sen soruşturma ve tutuklama emrini neye dayanarak verdiği bilinemiyor.   

Olmuş olayların yer alması gereken bir tutanakta, olmamış hayali olayların nasıl yer aldığı?  Yanlışlarla dolu bilgileri kimin, nasıl, ne zaman neye dayanarak belirledi ve o gece savcının önüne koydu?

Belgeye dayalı olarak;

-HSYK nın o gece saat 1 de görevden aldığı 2.740 hâkim ve savcının listesi, gece 4 ten itibaren tutuklanan hukukçuların listesi kim tarafından, nasıl, ne zaman, nerede hazırlandı?

Darbeden sonra 10 gün içinde çıkarılan KHK larla cemaatle irtibatlı tüm,

    -Kapatılacak eğitim kurumları,

    -Kapatılacak dernek ve sendikaları,

    -Devlet okullarında ve cemaatin eğitim kurumlarında çalışan atılacak öğretmen listesi,

    -Her kademeden atılan binlerce asker ve polisi,

    -Diğer devlet birimlerinde görev yapanlarla birlikte ihraç edilen toplamda 150 bin civarında kamu görevlisini

Kim, nerede, ne zaman hangi delillere dayanarak belirledi ve bunların suçlu olduğuna kim karar verdi?

İNSANLIK SUÇU FİŞLEMELERLE CEMAAT MENSUPLARINI BELİRLEMEK İÇİN KULLANILAN YASADIŞI YÖNTEMLER

İktidar partisi cemaat mensupları belirleyip devletten atmanın yollarını arıyordu. Ancak cemaat resmi kurumları dışındaki faaliyetler gönüllü olarak yapıldığı ve kayıt gerektirmediği için isim tespiti pek mümkün görünmüyordu.

MİT aracılığıyla yürütülen faaliyetleri 17-25 Aralık 2013 ten sonra hızlandırdılar, cemaatin resmi ya da gönüllü faaliyetlerine katılanları tespit edip fişleyebilmek için hukuk çiğneyerek yasadışı bir dizi çalışma yaptılar.

MGKdan cemaat hakkında terör örgütü kararı çıkarıp tüm faaliyetlerini kontrollerine alarak cemaat mensuplarını fişlemek istediler. Ancak cemaatin yapısı bu tanıma uymadığı için istedikleri yönde bir karar çıkaramadılar. Bu kez planı değiştirdi, cemaat hakkında legal görünümlü illegal yapı (Paralel Devlet Yapılanması PYD) kararı çıkardılar.

MGK da alınmış bu kararı kullanarak;

-2014 te, Zaman gazetesine kayyum atadı müşteri mahremiyetini yok ederek abone listelerini,

-2015 te, Bank Asya kayyum atadı, cemaat okul-dershanesine ödeme yapan öğrenci velilerini, STK lara bağış yapan gönüllüleri, cemaat projelerini destekleyen esnaf ve müşteri listelerini,

-2015’te, Kaynak holdinge kayyum atadı, yayın ve diğer alanlardaki kişisel ve kurumsal müşterilerinin listelerini,

-2014 te, bir özel okulcuyu Bakanlığa Genel Müdür yaptı cemaat okul-dershane-yurtları ve çalışanların listesini,

-2014 ten itibaren cemaatin birçok okul ve dershanesine kayyum atadı çalışan, kayıtlı öğrenci ve veli listelerini,

-2014 te İçişlerinde dernekler daire başkanını değiştirip cemaate ait dernek-sendika yönetici ve üye listelerini,

-2014 te TÜBİTAK-BİLGEM başkanını değiştirerek cemaat mensuplarının internet-sosyal medya hesaplarını,

-2014 te Ergenekon sanıklarını tahliye edilip ve MİT çi Sadık Üstün’le birlikte cemaatle irtibatlı subay listelerini,

-2013 te Emniyette 14 başkanı değiştirip, Ergenekoncu Adil Serdar Saçan gibilerle cemaatle irtibatlı kadroları,

-2014 te HSYK Bşk. Yard. değiştirip cemaatle irtibatlı hâkim ve savcıların seçimler için oluşturduğu listesini,

-2014 te BİLGEM den iktidarın fişlemesinden kaçan By Lock vb telefon uygulamalarını kullananların listelerini

Bütün bu birimlerin kontrolünü ele geçirip hiç kimseye verilmemesi gereken kişisel bilgileri yasadışı yöntemlerle aldı ve MİT e aktardılar.

MİT de derlenen tasnif edilen çapraz kontrollerle netleştirilen listelerle tüm cemaat mensupları fişlendi. 2015 yılında askerler dâhil cemaat mensuplarının fişlemesinin büyük bölümü tamamlandı, ardından onları suçlayacak bir yöntem geliştirmeye yöneldiler.

DARBE SENARYOSUNDA MİT’İN ROL ALDIĞINI GÖSTEREN OLAYLAR

Darbeden 5 ay öncesinden başlayarak Genelkurmay önünde kadar gelen ve araştırılması engellenen 3 ölümlü patlama kullanılarak ordu mensupları terör tehdidine inandırıldı.

Özel kuvvetler aracılığıyla birçok askeri birime ülke çapında büyük bir terör tehdidi var bilgisi gönderilerek askeri birlikler harekete hazır hale getirildi.

Şehir içi olaylara askerin müdahalesini imkân veren kaldırılmış Emasya protokolü darbeden 2 gün önce yeniden yürürlüğe sokuldu.

Erdoğan’ın icraatlarından rahatsız farklı kesimlerden çoğu NATO yanlısı subayların toplantıları, köşke çağırarak gizlice görüştükleri Hava Kuvvetleri komutanı Abidin Ünal, ya da MİT aracılığı ile görüştükleri Özel Kuvvetler komutanı Zekai Aksakallı gibiler kullanılarak diledikleri istikamette yönlendirildi.

Ünal’ın kendinden habersiz Cumhurbaşkanıyla görüştüğünü belgeleyen Genelkurmay başkanı ile MİT başkanı Hakan Fidan darbe günü öncesinden başlayarak son 2 günde 6,5 saat görüşme yaptı.

Birçok ölüm emrini veren Zekai Aksakallı ile bir gün önce gece geç saatlere kadar Hakan Fidan görüşme yaptı, Aksakalı ve Fidan’ın ne görüştüğünü kimse sorgulayamadı.

Darbe girişimi Hakan Fidan Genelkurmaydan ayrıldıktan hemen sonra başlatıldı, Akar saatlerce görüşme yaptığı halde kameralara olayı ilk kez duyuyormuş gibi görüntü verdi, ne görüştüklerini kimse sorgulayamadı.

Genelkurmaydan çekilerek darbeyi başlatan sıkıyönetim direktifleri, Hakan Fidan’ın Genelkurmaydaki toplantısına katılan Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler tarafından verildiği söylendi ancak emri getiren Mehmet Akkurt o gece binada tek öldürülen kişi olduğu için bu direktif emrini veren saklandı, tüm sorumluluk Cemil Turan ve Mehmet Partigöç’e yıkıldı.

O gece darbe görüntüsü oluşturacak kadar askeri unsur tatbikat-terör tehdidi vb bahaneler kullanılarak kendi komutanlarının emriyle harekete geçirildi. Plansız ne yapacağını bilmeyen küçük askeri gruplar olayların ortasında bırakıldı, her şeye rağmen askerler ölümlü olaylara karışmayınca;

-Köprüde SADAT milisler ve keskin nişancı,

-Bombalamalarda akıncı üssüne gizlice sokulan emekli pilotların kullandığı araştırılması engellenen uçak ve helikopterler,

-Dalaman’da Cumhurbaşkanını almak üzere giden ekipten saatler önce gönderilen gizemli helikopter

-Birliklerde ise Aksakallı’nın emir verdiği askerler

Kullanılarak ölümler oldu ve bir yandan bunların araştırılması engellenir araştıranlar tutuklanırken bir yandan da ölümler delilsiz cemaatin üzerine yıkılarak halk nezdinde bir grup şeytanlaştırıldı.

Kendileri ifadelerinde hiç bahsetmediler gizlediler ama darbe karışmakla suçlanan askerlerin mahkeme kayıtlarına giren çok sayıda tutanakta;

-Abidin Ünal’ın askeri öğrencilerin terör tehdidi bahanesiyle köprülere götürüldüğünü bildiği halde göz yumduğu,

-Üs komutanından habersiz kalkan emekli pilotların kullandığı uçak ve helikopterlerin araştırılmasının engellendiği,

-Genelkurmayı basacak ekibin Zekai Aksakallı tarafından 2 gün önce terör tatbikatı bahanesiyle görevlendirildiği,

-Gönderildikten sonra saatlerce İzmir’de bekletilen Cumhurbaşkanını alacak ekibin Aksakallı’nın emrinde olduğu,

-Dalaman’da gizemli bir helikopterden açılan ateşle ölümlerin saatini değiştirmek için sağlıkçılara baskı yapıldığı,    

-Darbenin tek yazılı delili olan Yurtta sulh konseyi adına çekilen faksların Yaşar Güler’in talimatıyla gönderildiği,

-Meclis-Emniyete ait birimler-köşke yakın kavşağı bombalayan uçak ve helikopterlere Abidin Ünal’ın müdahale edebilecekken görevini yapmadığı ve bu eylemlerin olmasına izin verdiği,

-Komutanların terör tehdidi bahanesiyle tankların kışlalarından çıkmasına müdahale etmediği göz yumduğu,

-Bülent Bostanoğlu ve Veysel Kösele’nin kaçıp saklandığı yerden savaş gemilerini telefon talimatıyla yönlendirdiği,

-Zekai Aksakallı’nın kendi korumalarına tekme atıp saklandığı yerden birçok kişinin ölüm emrini verdiği,

-Gizemli talimatlarla Semih Terzi-Ömer Halisdemir’in öldürüldüğü, Nejat Atilla Demirhan’ın ölümden kurtulduğu,

-Genelkurmaydakiler dâhil birçok ölüm emrini veren Aksakallı’nın sorgulanmasının engellendiği,

-Akın Öztürk evindeyken Sadık Üstün tarafından darbenin 1 numarası olarak ilan edilip basına duyurulduğu,

-Öztürk’ü kışlaya davet ederek önceden planladıkları tuzağın içine çekenin Abidin Ünal olduğu,

-Öztürk’e işkenceyle suç kabul ettirilmeye çalışıldığı ancak onun direnmesi sonucu tüm planın bozulduğu,

-Devlet haber ajansının Öztürk’ün suçunu itiraf ettiğini açıkladığı, imzalamayınca duyurduğu haberi geri çektiği,

-Öztürk bir numara ilan edemeyince hazırladıkları planı kaldırdıkları ve bu yüzden darbe planın bulunamadığı,

-O gece olaylara müdahale edip büyümesini engelleyebilecek, Erdoğan, Ünal, Aksakallı, Bostanoğlu, Kösele,

Fidan, Akar, Mehmet Görmez hatta belki Binali Yıldırım gibi siyasiler ve diğer kuvvet komutanları dâhil herkesin olaydan habersizmiş gibi ya saklanıp sessiz bekledikleri ya da saklandıkları yerden gizli talimatlarla olayları yönlendirdikleri ortaya çıkıyor.

Erdoğan ve Fidan önceden bilgi aldıkları askeri kalkışma için silahlı emniyet güçlerini kullanacakları yerde, saklandıkları yerden sivil haklı sokağa davet ederek, korumasız insanlarını ölümüne zemin hazırladılar.

-Görüntü olacak kadar askeri unsur komutanların emri ya da göz yumması ile terör-tatbikat diye harekete geçirildi,

-Yetkililer korumasız çoğu partililerden oluşan sivil halkı olaylar olmadan saatler önce bazı bölgelere yönlendirdi,

-Diyanet işleri başkanı MİT te Fidan ile birlikteyken ülke çapında okunan salalarla vatandaşlar sokağa davet edildi,

-Ölümler için araya karışmış MİT unsurları ve gizemli kalkan ve araştırılamayan uçak ve helikopterler kullanıldı,   

-Cemaate ihale edilen darbenin soruşturmasında objektif davranabilecek hâkim ve savcılar o gece görevden alındı,

-Aksakallı ve Sadık Üstün o gece Fidan’ın enformasyon müdürü gibi görev yaptı Erdoğan’ın basın açıklaması ile halka yaptığı konuşmaları koordine ederek darbe bilgilerinin tek elden basına verilmesi ve suçun cemaatin üzerine yıkılması işini Fidan’la birlikte yürüttü.

En masum bir yaklaşımla değerlendirecek olursak; Erdoğan’dan başlayarak, Fidan, Komutanlar, Aksakallı, Görmez dâhil birçok yetkili her şeyden haberdar oldukları bir emirle birçok olayı durdurabilecekleri halde hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi davrandı olayların büyümesini seyretti ve vatandaş ölümlerinin olmasını adeta beklediler.

Onca baskıya rağmen darbe hakkında mahkeme kayıtlarına girmiş bu kadar şaibe varken girişimin tüm suçunun cemaate yıkılarak mensuplarının ölümlerden sorumlu tutulması.

-Ses kayıtları kullanılarak ölümlü bombalamadan sorumlu tutulan pilotların aynı dosyadaki bir başka belge de aynı zaman diliminde Akıncı üssünde olduğunu gösteren kamera kayıtlarının bulunması,

-Meclisi bombaladı denen 110 kuyruk numaralı uçak o gece hiç uçmadığının TUSAŞ raporuyla belgelenmesi,

-Meclisi bombalamayla suçlanan 105 kuyruk nolu 2. uçağın kalkış saatiyle bombalama saati örtüşmemesi,

-Işıklarını söndürerek kalkan uçuş kaydı bulunmayan 11 uçağın karakutu incelemesi özellikle engellenmesi,

-İçerde eşyaların yerinin bile değiştirmeyen bombalamanın dışarıdan olmadığını düzmece olduğunu anlaşılması,

-Uçuş kaydı olan uçakların hiçbirinden bomba atılmadığını, aynı mühimmatla geri döndüklerini belgelenmesi,

-Her yerden parmak izi alınırken darbenin komuta merkezi 143. Filo öğretmen gazinosundan alınmaması,

-Cemaati darbe ile suçlamada kullanılan Adil Öksüz’ün Akıncı üssünde hiç kamera kaydının bulunmaması,   

Bombalamaların cemaat mensupları tarafından yapıldığını gösteren tek delil olan ses kaydının kopyala yapıştır usulüyle üretilmiş sahte delil olduğu ortaya çıktı. Mahkeme kayıtlarına düşen hiçbir belgede cemaat mensuplarının ölümlere karıştığını gösterir en küçük bir delil bile bulunamadı.

15 TEMMUZ’DAN SONRA DEVLETİ MUHALİFLERE KARŞI ÖRGÜTLÜ BİR SUÇ ŞEBEKESİ GİBİ KULLANIYORLAR

Ümit Kardaş’ın Artı Gerçekteki yazısında;

“İktidar gücünü kullananlar, uluslararası hukuku göz ardı ederek, içeride kalıcı bir istisna hali oluşturarak ülkede hukukun uyguladığını belirtip şiddet(dikta) rejimi kurmaya kalkabilir.” Hatta mevcut durumu kendi sistemleriyle örtüşmeyen vatandaşları bedenen ortadan kaldırmaya izin veren bir savaş hali gibi bile sunabilir.”

İktidar partisi de ülke yönetimini kimseyle paylaşmak istemiyor, zorunluluk olduğunu iddia ederek krizi çözme bahanesi arkasına saklanıp geçici olarak hukuku askıya alma hakkı elde ettiğini dünyaya duyurduktan sonra muhalif gördüğü tüm kesimleri darbeye karışmakla suçlayıp acımasız bir savaş başlattı. OHAL le aldığı yetkiyi fırsat bilip hukuksuzluğu sürdürecek kalıcı düzenlemeler yaparak uygulamalarını normalleştirmeye yöneldi.

İktidar partisi seçim kazanmak için Ankara garı patlaması gibi gizli servislerin güdümümdeki ölümlü olayları kullanmaktan kaçınmayan bir anlayışla hareket ediyor. Allah’ın lutfu dedikleri darbe senaryosundan sonra cemaati ölümlerden sorumlu tutup yasadışı yöntemlerle cemaati şeytanlaştırdı, toplumdaki etkisini yok ettiler.

3 bin civarındaki okul-dershane-yurdunu kapattılar, 25 bin civarında öğretmenin çalışma iznini iptal etti mesleklerini yapma hakkını elinden aldılar. Cemaatle irtibatlı 15 vakıf üniversitesini kapattı 2 binden fazla akademisyeni sokağa attılar, çoğu eğitim amaçlı faaliyet yapan binden fazla derneği ve 19 sendikayı kapattılar. Kurumlarda çalışanlar, üyeler, hizmet alanları potansiyel suçlu ilan ettiler. Geçmişte yaptıkları yasal faaliyetler yüzünden cezalandırdılar

Cemaatle bir şekilde ilişkilendirdiği yüz binden fazla devlet görevlisini delilsiz işten atıp yerine partilileri dolduruyor. Devletin kritik birimlerindeki on binlerce görevlinin kanunda karşılığı olmayan suçlarla suçlayıp çalışma yaşama, hürriyeti dâhil tüm hak ve hürriyetlerini elinden alıyor.

Hâkim savcı, asker ve polislerden başlayarak, akademisyen, devlet memuru, öğretmen, ev hanımı, esnaf, öğrenci demeden her meslekten insanı tutuklama hakkını kendinde görüyor. Devletin tüm kontrol mekanizmalarını yasadışı yollarla ya da çıkardığı Anayasaya aykırı kanunlarla ele geçirip devleti hukuk çiğneyen bir suç örgütü gibi çalıştırıyor. Kimini kaçırıyor, kimine işkence yapıyor, uluslararası insan kaçakçılığına başlıyor, muhaliflerin mallarına el koyuyor, kurumlarını kapatıyor, mülkleri yakın çevresine dağıtıyor, devleti çözemediği tüm problemleri tehdit şantaj, para kullanarak yasa dışı yollarla çözen bir suç şebekesi bir mafya örgütü gibi kullanmaya kalkışıyor.

DARBE KİMİN PLANI VE PLAN NEDEN ORTADA YOK?

Nesin’e göre cemaatten bazı unsurlar işin içine karıştırılsa da orgeneral düzeyinde kadrosu olmayan cemaatin darbe organize etmesi imkansız, darbeyi ülkenin NATO dan hızla uzaklaştığını gören güneydoğuda ve Suriye’deki savaş karşıtı subaylar planlıyor. Ancak Erdoğan’ın darbenin komuta kademesindeki subaylarla(muhtemelen Akar ve Ünal gibi isimlerle) anlaşarak girişime katılanları başsız bırakıyor.

Ardından kendi darbesini planlamaya koyulan Erdoğan, anlaştığı komutanları kullanarak başsız küçük grupları harekete geçiriyor, planın ne olduğunu bilmeyen askerler o gece serseri mayın gibi oradan oraya koştururken Ergenekoncular ve MİT organizesindeki SADAT milislerinin yaptığı ölümlü olaylarla darbenin gerçekmiş gibi görünmesi sağlanıyor.

Erdoğan son darbesini cemaate ve tüm Türkiye’ye yapıyor. Ülkede kendi politikalarına karşı subayları temizlemek için suçu cemaatin üzerine atıyor. Hem ileride kendini sorgulayabilecek askeriye, emniyet, adalet sistemindeki ve devletteki tüm cemaatçileri bir çırpıda temizleyecek, hem de cemaat torbası içine attığı tüm muhaliflerden kurtulup yönetimden gitmemek üzere her türlü kalıcı düzenlemeyi yapacağı bir fırsat yakalıyor.

Darbe gecesi yaşanan; köprünün kapatılması, meclisin bombalanması, emniyete saldırı düzenlenmesi, darbe bastırıldıktan sonra saraya yakın kavşağa bomba atılması, CNN Türk’ün basılması gibi tüm olayların aslında ülke ve dünya kamuoyunu kandırmak için planlanmış düzmece olaylar olduğu bir bir ortaya çıkıyor.

Darbeler üzerine araştırma yapan Prof. Nurşen Mazıcı 15 Temmuz gecesi yaşananların hiçbirinin darbeye uymadığını belirttikten sonra “darbe kimin işine yaradı ise olayın failini onun yakınında arayın” diyor.

İktidarın darbeden cemaati sorumlu tutmada kullandığı tüm deliller bir bir yıkılırken, suçlamaların sahte üretilmiş düzmece delillere dayalı olarak yapıldığı her geçen gün daha da netleşiyor.

Serdar Coşkun’un hazırlayıp illere gönderdiği belge ölümlü olayların onun da iletişim içinde olduğu bir grup tarafından planlandığını gösteren bir delil niteliği taşıyor. Daha fazla ölümlü olay planlandığı halde bunlardan bazılarının gerçekleştirilemediği anlaşılıyor. Maddi olaylara dayanarak hazırlanmış bir tutanak olmaktan çıkmış kurgulanmış bir senaryonun eskizlerine benziyor. Kurguyu yapanlar planladıkları olayları bazılarını gerçekleştirmiş, bazıları ise gerçekleştirememiş.

Savcının savunmak için belgeyi sabah 7 de tamamladığını belirtmesi de belgedekiler gerçekleri aklamaya yetmiyor. Çünkü ilerleyen saatlerde olaylar daha net ortaya çıktığı için belgede hatalardan tamamen arınmış olması gerekiyor. Üstelik böyle bir savunma HSYK nın hâkim ve savcıları görevden almasıyla ilgili tek dayanağı ortadan kaldırıyor, sabah 7 de tamamlanmış bir belge gece saat 1 de yapılan görevden almada kullanılamayacağı için işlemin hukuksuz olarak yapıldığının kanıtına dönüştürüyor.

Darbede cemaatin bir rolü olmadığı başkalarınca planlanan bir faaliyete cemaatten bazılarının monte edilmesi için düzmece birçok senaryo hazırlandığı anlaşılıyor. Bu ve benzeri belgelerin izini süren birisi ilerleyen günlerde bir şekilde kurguda yer alan Serdar Coşkun, Akar, Ünal, Fidan, Aksakallı, Erdoğan gibilerin ifadelerinden hareketle kurguyu yapanların kimler olduğu, suçu cemaate kimin yıktığı ve kimlerin alet olduğuna dair daha net bilgilere ulaşabilir. Birçok kişinin bildiği ve yer aldığı senaryoda şimdilik menfaat çatışması olmadığı için herkes yaşananları saklıyor, sır bir şekilde menfaat çatışmasına dönünce taraflar birbirinin kirli çamaşırlarını ortaya döker.

O günler uzak değil...   

Son güncelleme: 15:21 28.04.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı