• Turkhane Logo

"Boğucu baskıya rağmen MİT'in darbe sırları saklanamıyor"

"Masum öğrenci ve vatandaşların ölümünden sorumlu olanlara siyasi iktidar kol kanat geriyor, onları kanunla koruma altına alıyor, TV'lerde açıkça boğaz kestiğini ifade edenleri kimse sorgulayamıyor."

12:02 18 Mart 2019 Pazartesi
"Masum öğrenci ve vatandaşların ölümünden sorumlu olanlara siyasi iktidar kol kanat geriyor, onları kanunla koruma altına alıyor, TV'lerde açıkça boğaz kestiğini ifade edenleri kimse sorgulayamıyor."



İsmail S. Gülümser/Aktif Haber

Her geçen gün darbeyi Erdoğan ve MİT teki ekibinin organize ettiği konusunda yeni deliller ortaya çıkıyor. Ahmet Dönmez ve Ahmet Nesin’in yazdıkları darbenin bir senaryo olduğunu gösterecek birçok veri içeriyor. Tamamen siyasetin kontrolüne girmiş Türkiye mahkemelerinde olmasa bile, önümüzdeki dönemde uluslararası mahkemelerde tutuklananların ve işten atılanların %95 ten fazlasının darbeyle hiç ilişkisinin olmadığı konunun tamamen tasfiye amaçlı olarak Erdoğan ve ekibince planlandığı daha net ortaya çıkacak.


Darbede senaryosunda görüntü oluşturacak şekilde göstermelik bazı askeri unsurlar harekete geçirilmiş, yüz binlerce askeri olan bir ordunun sadece birkaç bin kadarı kuvvet komutanlarının doğrudan veya dolaylı emriyle olaylara karıştırılmıştı. Onlara görev veren komutanlar darbeyi bastıran kahraman ilan edilirken darbenin tüm sorumluluğu emri yerine getirmek için harekete geçen birkaç bin askere yıkılmıştı.

Darbe görüntüsü oluşturmada kullanılan olaylar incelendiğinde;

-Köprüleri işgal edecek askeri öğrencilerin bizzat Abidin Ünal’ın bilgisi dâhilinde oraya gönderildiği,

-Genelkurmayı basacak ekibin Zekai Aksakallı tarafından görevlendirildiği,

-Yurtta sulh konseyi adına çekilen fakslarda Yaşar Güler’in talimatının olduğu,

-Meclis-Emniyete ait birimler-köşke yakın kavşağı bombalayan uçak ve helikopterlerin Abidin Ünal’ın kontrolü altındayken bu eylemleri gerçekleştirdiği,

-Kışlalarından çıkan tanklara kuvvet komutanlarının kontrollü altında sınırlı yerlerde göstermelik eylem için hareket emri verildiği,

-Limandan açılan savaş gemilerinin Bülent Bostanoğlu ve Kösele emriyle harekete geçtikleri,

-Cumhurbaşkanını Dalaman’dan alacak ekibi gönderme ve onların Cumhurbaşkanı oradan ayrılıncaya kadar bekletilmesi işini Zekai Aksakallı’nın yürüttüğü,

-Dalaman ekibi İzmir’de bekletilirken otele helikopterle yapılan silahlı saldırıdaki ölümleri Fidan’ın organize ettiği,

-Ölümlü olayların bir bölümünü Aksakallı’nın üstlendiği,

-Uçak ve helikopterden açılan ateş sonucu toplu ölümlerin darbeden önce cumhurbaşkanıyla gizlice görüşen Abidin Ünal’ın kontrolü altındaki birimlerce yapıldığı ortaya çıkmıştı.

Ordu ve MİT iş birliği ile organize edilen senaryonun tüm detaylarının Hakan Fidan, Hulusi Akar, Zekai Aksakallı tarafından saatlerce yapılan görüşmeler sonrası birlikte kararlaştırıldığı,

-Darbe görüntüsü oluşturacak kadar askeri unsurların harekete geçirilmesini komutanların bizzat üstlendiği,

-Halkla askerin karşı karşıya getirilmesi sonucu çıkan kargaşada ölümlerin Erdoğan ve Fidan tarafından organize edildiği,

-Cemaate ihale edilmesi planlanan darbenin soruşturmasında objektif karar verebilecek hâkim ve savcıların o gece görevden alınması işini Savcı Serdar Coşkun’un üstlendiği,

-Erdoğan’ın basın açıklaması ile halka yaptığı konuşmaları koordine ederek darbe bilgilerinin tek elden basına verilmesi ve suçun cemaatin üzerine yıkılması işini Fidan-Aksakallı’nın yürüttüğü,

-Darbe senaryosu sonrası açıklamalar ve kalabalıklara yapacağı konuşmalarla Erdoğan’ın tüm kontrolü eline alması basının tek merkezden bilgilendirilmesi işini Fidan-Aksakallı’nın organize ettiği

gibi daha birçok konuda senaryonun ayağında kimlerin görev yaptığı bir bir ortaya çıkmaya başlıyor.

Son günlerde Ahmet Dönmez’in kendi sayfasında yayınladığı köprü işgalinde kullanılan askeri öğrencilerin dava dosyalarında yer alan iki yazı ile Sevinç Özarslan’ın tutuklu amirallerden Nejat Atilla Demirhan’ın eşiyle yaptığı röportaj darbe senaryosu hakkında yeni bilgiler içeriyor.

KÖPRÜ İŞGALİNDE KULLANILAN ÖĞRENCİLERE VERİLEN CEZALAR HUKUK DIŞI

I5 Temmuz darbe senaryosunun gerçek gibi görünmesi amacıyla yapılan en önemli faaliyetlerden biri köprülerin işgal edilmesi idi. Darbe yapan askerler köprüyü işgal etti diyerek kamuoyunu gerçekten bir darbe girişimi olduğuna inandırabilmek için bir grup askerin oraya gitmesi gerekiyordu. Ancak ordu mensuplarını köprü işgali için harekete geçirecek mazeret bulamayınca bu kez askeri öğrencileri figüran olarak kullandılar. Siyasetçilerle birlikte darbe senaryosunda yer alan komutanlar kendi emirlerindeki askeri öğrencileri otobüslerle köprüye taşıyıp sonra da onları darbeye karışmakla suçladılar.

Olayın böyle geliştiği mahkeme kayıtlarına da geçti öğrencilerin komutanların emriyle oraya gittikleri belgesiyle dosyada yer almasına rağmen mahkemeler bu belgeleri görmezden gelip müebbet hapis cezaları yağdırdılar.

Ahmet Dönmez’in dava dosyalarından alıp köşesine taşıdığı belgeye göre, 15 Temmuz akşamı 350 Hava Harp Okulu öğrencisi gece 24 ten sonra yatağından kaldırılıp terör tatbikatı var denilerek 10 otobüsle İstanbul’a getiriliyor. Erdoğan’ın çağrısı üzerine köprülere akın eden partililer yüzünden öğrencileri taşıyan otobüsler tuzla gişeleri-Sultanbeyli girişi ve köprülerde kalabalık gruplar arasında kalıyor.

Darbeyle suçlanıp müebbet hapis cezasıyla yargılanan bu öğrenciler için Savcılığın sorduğu sorulara karşılık Hava Harp Okulunun(HHO) hazırladığı 14 Kasım 2016 tarihli ve Okul komutanı Tümgeneral Ali Çetinkaya imzalı tahkikat rapor öğrencilerin masum olduğunun kanıtı olarak ortada duruyor.

HHO YAPTIĞI TAHKİKAT ÖĞRENCİLERİN MASUM OLDUĞUNU GÖSTERİYOR

Dava dosyalarında yer alan HHOca verilen cevabi yazı ve okul komutanlığının hazırladığı tahkikat raporuna göre;

-15 Temmuz akşamı öğrencilere “gece eğitimi/tatbikatı” için içtimada toplanma emri veriliyor.

-Listede kimin olduğundan habersiz ismi okunanlar otobüslere bindiriliyor.

-10 otobüsle ilk grup yola çıkarılırken, kalan öğrenciler için 5 otobüs daha getiriliyor.

-İlk grubun yolda sıkışıp kaldığı haberinden sonra ikinci grup otobüslerden indirilip yatmaya gönderiliyor.

-Gidenler darbeye teşebbüsle suçlanırken kalanlar bu suçlamadan kurtuluyor.

HHO dan gönderilen her iki yazıda da,

TSK  iç hizmet yönetmeliği;

10. maddedeki,

“Ast.. aldığı bir emri…mütalaada bulunmadan… hiçbir şarta bağlanmadan… hiçbir düşünceye kapılmadan yapacaktır….doğru bulmadığını sezdirecek hal ve hareket … cezayı gerektirir ”

33. maddedeki,“…..Ast aldığı emri kanun ve nizama uygun bulmasa bile yapar ve ondan sonra şikayet eder” hükmü hatırlatılarak öğrencilerin;

-Bu emre uymamak gibi bir alternatiflerinin olmadığı,

-Darbe girişimine yönelik hiçbir eylemlerinin olmadığı açıkça belirtilmiş.

Ardından askeri öğrencilerin;

-Mevzuat çerçevesinde kendilerine verilen emirleri sorgulayamayacağı,

-Emri yerine getirme dışında başka bir seçeneklerinin olmadığı,

-Kampların geçmiştekilerle aynı zaman diliminde aynı usul ve yöntemlerle yapıldığı,   

-Öğrencilerin içtimada toplanıp eğitim amaçlı götürülmesinin geçmiş kampların da rutin bir uygulaması olduğu,

-Yurtta sulh konseyi adına çekilen darbe faksların HHO geldiği yönünde hiçbir bulguya rastlanmadığı,

-Tatbikatlarda yanlarında cep telefonu taşıması yasak olan öğrencilerin darbeye karıştıklarını öğrenemeyeceği

Belirtilerek öğrenciler dâhil HHO hiçbir personelin ne darbe girişimi ne de yurtta sulh konseyi adına ilan edilen sıkıyönetimden bilgisinin olduğunu gösteren en küçük bir kanıtın bulunmadığı öğrencilerin verilen emirlere itiraz etmesinin mümkün olmadığı anlatılmış.

MAHKEMEDE VATANDAŞLAR ÖĞRENCİLERİN MASUM OLDUĞUNU ANLATIYOR

Olaya tanıklık eden vatandaşlardan Abdullah Uslu ve Muammer Aslan’ın anlattıkları da öğrencilerin olaydan hiç haberlerinin olmadığını gösteriyor.

Sultanbeyli’de durdurulan HHO öğrencilerinin;

-Darbe bilgisini vatandaştan öğrendiği ve onlarla birlikte darbeyi protesto edip İstiklal Marşı okuduğu,

-Toplanan kalabalık içinden bazıları otobüs camlarını yumruklarken,

-Öğrencilerin kimseye silah doğrultmadığı, kimseye ateş etmediği,

-Korku içinde başlarını öne eğdikleri, kafalarını bile kaldıramadıkları,

-Tahkikatlarda darbenin varlığından haberdar olduklarını gösteren en küçük bir bilgiye rastlanmadığı,

-Olayı öğrendikten sonra mahcubiyet içinde polislerin talimatına uydukları,

-Öğrencilerin polislere hiç itiraz etmeden, otobüslerine geçtikleri ve orada bekledikleri anlatılıyor.

-Siyasilerin televizyonlardan yaptığı çağrıya uyarak köprülere hücum eden vatandaşlar da kendi askerine saygılı davranıyor.

-Vatandaşlar “en büyük asker bizim asker” diyerek onlar lehine tezahürat yapıyor ve alkışlıyorlar.

Tüm tanıklar benzer yönde ifade verince mahkemeler daha fazla tanık dinleme gereği bile duymuyor.

Vatandaşların o gün televizyonlara yansıyan ifadeleri incelendiğinde; siyasilerin oyunu sonucu köprüde karşı karşıya getirilmiş iki grup birbirine gayet saygılı davranıyor ve ilk anda en küçük bir gerginlik yaşanmıyor.

Köprü ayağına yerleştirilmiş keskin nişancı halkın üzerine ateş açarak, ellerinde palalar kalabalığın arasına karıştırılmış provokatörler bir grubu tahrik ediyor ve öğrencilerin üzerine saldırıyor. Arkadaşları gözleri önünde öldürülen öğrencilerin halka karşı en küçük bir şiddet uyguladığı, silah kullandığı, köprüdeki ölümlerin herhangi birinin öğrencilerin silahından çıkan mermiyle olduğu gösterilemiyor.

CANİLER KORUNUYOR ÖĞRENCİLERE MÜEBBET HAPİ CEZASI VERİLİYOR

-HHO komutanlığından savcılığa gönderilen tahkikat raporu ve cevabi yazılar

-Olaya şahit olan vatandaşların mahkeme tutanaklarına geçen ifadeleri

-Öğrencilerin suç işlediğine dair elde hiçbir delilin olmadığını aksine mağdur edildiğini gösteriyor.

-Murat Tekin ve Ragıp Enes Kaplan’ın kalabalıkların arasına karışmış provokatörler tarafından vahşice katledildiği ortaya çıkıyor.

İktidar partisi öğrencilerin boğazını kesen katilleri korumak için:

-Önce özel kanun çıkarıyor.

-Ardından mahkemelerin bu davalar hakkında takipsizlik kararı vermesini sağlıyor.

Masum öğrenci ve vatandaşların ölümünden sorumlu olanlara siyasi iktidar kol kanat geriyor, onları kanunla koruma altına alıyor, TVlerde açıkça boğaz kestiğini ifade edenleri kimse sorgulayamıyor.   

Tüm taraflar öğrencilerin suçsuz olduğunu ifade ediyor ama sırf komutanlarının terörle mücadele emrine uyup köprülere götürülen masum öğrencilerin haklarını;

-Ne olaylarda büyük sorumluluğu olan siyasi iktidar,

-Ne onları oraya göndererek tuzağa düşüren komutanları,

-Ne de öğrencilerin masum olduğunu gören yargı mensupları

Savunmuyor. İktidarın ele geçirdiği basında yaptığı şeytanlaştırma kampanyalarından etkilenen vatandaşlar da masum öğrenciler ve ailelerinin mağduriyetini izlemekle yetiniyor.

-Öğrencilerin bazıları köprüde acımasızca linç edilirken,

-İktidarın talimatını uyan yargı mensupları daha şimdiden 177 öğrenci hakkında müebbet ya da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararı verebiliyor. Abidin Ünal dâhil olayda rolü olanlar suçu öğrenciler üzerine atıp kendilerini kurtarmayı tercih ediyor.

İSTİHBARATIN PLANLANDIĞI OLAYLARDAN MASUM ÖĞRENCİLER SORUMLU TUTULUYOR

Köprü işgallerinin Erdoğan ve ekibi tarafından istihbarat aracılığı ile planlandığını gösteren deliller artıyor.

-5 ay öncesinden başlayarak Genelkurmay önüne kadar uzanan 3 ölümlü bombalama olayı ile terör şehre indi kanaati oluşturulurken yayın yasağı ile olayların araştırılması iktidar tarafından engelleniyor.

-Bu bombalama eylemleri bahane edilerek darbeden 2 gün önce 13 Temmuz 2016 da ile askerlerin şehir merkezlerindeki olaylara müdahalesine izin veren daha önce kaldırılmış protokol yeniden yürürlüğe sokuluyor.

Protokolün devreye girebilmesi için MİT in uzun süreden beri çalışma yaptığı, iktidar partisinin protokolü devreye sokmak için istihbarat birimleri aracılığıyla gerçekleştirilen bu üç patlamayı kullandığı ve HHO öğrencileri dâhil darbeye karışan tüm askerlerin bu protokolle harekete geçirildiği ortaya çıkıyor.

İfadelerde HHO grup komutanı Yusuf Özdemir’in 15 Temmuz günü sabah saat 10 dan itibaren;

- Nöbetçi subaylara gün içinde “Birliğimize terör saldırısı olacak turuncu alarma geçiyoruz” dediği,

- “Saraylara-köprülere-havaalanlarına saldırı olacağı yönünde ciddi istihbarat aldıklarını” anlattığı,

-Evlerinde olan tüm personelin birliğe çağrıldığı mahkeme kayıtlarına geçiyor.

Köprüye giden askeri öğrencilerin masum olduğu gibi onları götürmek için görev yapan komutanlarının da ancak istihbarat birimleri tarafından verilecek bu bilgilerle yönlendirildiği bu yolla öğrencileri harp okuluna ve köprülerdeki terör olayına karşı zihnen hazırlandığı ortaya çıkıyor.

Saat 21.30 da işgalden 2,5 saat önce daha askerler Yalova’dan çıkmamışken polis telsizinden Harbiyelilerin köprüye geleceği anonsu yapılınca görevli polisin Orhanlı gişelerini kapattığı biliniyor.

-Köprülerin işgali saatler önce siyasiler tarafından vatandaşlara bildiriliyor ve partililer köprülere akın ediyor.

-Kargaşa çıkarmada kullanmak üzere köprü ayağına istihbarat elemanı keskin nişancı yerleştiriliyor.

-Kalabalık arasına karışmış istihbarat elemanlarınca tahrik edilen vatandaşların öğrencilere saldırması isteniyor.

-Köprüdeki ölümlerde askerlerin hiç kusurunun olmadığı, ölümleri istihbaratçıların organize ettiği ortaya çıkıyor.

-İktidar partisi ölümlere yol açan istihbarat elemanlarını korumak için özel kanun çıkarıyor.

Darbenin bir istihbarat operasyonu olduğu, ordu komutanlarının Erdoğan ve ekibiyle anlaşıp kendi askerlerine tuzak kurduğu her geçen gün daha da netleşiyor.

2. SEMİH TERZİ VAKASI

Sevinç Özaslan’ın Akdeniz Bölge Garnizon Komutanı Nejat Atilla Demirhan’in eşiyle yaptığı röportaj darbe sırlarından birini daha açığa çıkarıyor. Komutan o gece emrindeki hiçbir askerin birlikten çıkmasına izin vermiyor ama buna rağmen darbeye teşebbüsle suçlanıyor. Çağırdıkları tanıkların mahkemeye gelmesine izin verilmiyor ve adil yargılanma hakkı elinden alınıp müebbet hapse mahkûm ediliyor.

Aynen Semih Terzi’de olduğu gibi; Güney Deniz Saha Komutanı Hasan Uşaklıgil bir yandan Afyon’da aile ziyaretinden olan Demirhan’a saat 5:00 civarında “terör tehdidi var birliğe dön” talimatı verirken bir yandan da Tayfun Ergi’den “Demirhan’ı birliğe girer girmez vurmasını” istiyor. Ergi’nin Halisdemir gibi kanunsuz emre uyması halinde bugün Demirhan’ın da Terzi’nin akıbetine uğraması işten bile değil.

Birliğe dön emri alan Demirhan ailesiyle birlikte Bolvadin’den yola çıkıyor ve yol boyunca haberleri takip ediyorlar.

-Önce köprünün kapatıldığı bilgisini alıyorlar.

-Sonra Ankara’da jetlerin uçtuğunu ve bir darbe girişiminin olduğunu öğreniyorlar.

-Saat 23.00 civarında Mersin’e ulaşıyorlar, ailesini lojmana bırakan komutan Garnizona geçiyor.

Eşinin anlattıkları Akın Öztürk ve Semih Terzi gibi Demirhan’ın da tatilden ya da görevinden çağrılarak darbe suçunu üzerine atmak için seçilen kurbanlardan biri olduğunu gösteriyor.

-Akın Öztürk gibi ona da amirleri tarafından “tatilden birliğine dönme” emri veriliyor.

-Amirleri Semih Terzi gibi onun da “öldürülmesi” talimatını veriyor darbe suçunu üzerine yıkmayı planlıyorlar.

-Emekli komutanlardan Ekrem Özer 15 Temmuzdan birkaç gün önce resmi kıyafetle valiyle görüşüyor.

-Darbeye karıştırmak istedikleri komutanın birliğe girişini bekleyip orada öldürmeyi düşünüyorlar.

-Sır bir astsubay emniyete  “Amirallere suikast düzenlenecek Garnizona gidin önlem alın ” bilgisini veriyor

-Emniyet müdürünün garnizona gitmesiyle komutana suikast girişiminin engellendiği anlaşılıyor.

-Saat 22:00 de gelen sıkıyönetim emrini Tayfun Ergi ve Mazhar Süha Söylem-Ayhan Canlı dâhil tümü okuyorlar.

-Valilikte kurulan 112 acil merkezine bilgi vereceklerine Demirhan’ın birliğe gelmesini bekliyor tuzağa düşürüyorlar. -Komutana Genelkurmaydan gelen sıkıyönetim emrini tutuşturulup hazır olanlarla toplantı yapmasını sağlıyorlar.

-İstihbarattan gelen haberlerle tuzakta yer alan Tayfun Ergi komutanı gece boyunca tahrik ediyor.

-Onu tutuklanmasına mazeret üretmek için yakında bir bölgeye asker göndermeye ikna etmeye çalışıyor.

-Tüm ısrarlara rağmen komutan bu tuzağa düşmüyor ve kışladan hiçbir askerin çıkmasına izin vermiyor.

-Gece komutan daha tutuklanmadan onun darbeye karıştığı yönünde TV lerde alt yazılar geçmeye başlıyor.

-Haberleri gören eşi onu arıyor ancak sabaha kadar her aramada birliğinde bir problem olmadığını öğreniyor.

-Ardından MİT emekli bir albayı (Ekrem Özer’i) komutanı darbeye karışmaktan tutuklamak üzere görevlendiriyor.

-Astının kendini tutuklamasına karşı çıkışı komutanın tavrı TV lerde direnen darbeci gibi gösteriliyor.

-Sabah 6:30 dan sonra eşinin telefonu  Tayfun Ergi açıyor ve “komutan bizi dinlemedi darbe yapmaya kalktı şu anda tutuklanıyor” cevabını alıyor.

-Sedef hanım onun inandırıcı konuşmasına kanıp gerçekten eşinin olaya karıştığını zannediyor.

-Birliğe eşinin eşyalarını toplamaya gittiğinde diğerleri onu suçlarken “Tayfun Ergi” kolluyor.

-Ergi’nin kendilerine yardımcı olduğuna inanan bayan önce onun sözlerine güveniyor.

-Eğer Semih Terzi gibi öldürülmüş olsaydı komutanın darbeye karışmadığını eşinin bile öğrenmesi imkânsız.

-Mahkemede Tayfun Ergi’nin eşini öldürmek için talimat aldığını tuzağın ortaklarından biri olduğunu öğreniyor.

-Komutanın emir subayını oda aranacak diye kandırıp tutukluyor ve aramada bir sürü sahte suç üretiyorlar.

-Onun göreve çağırdıktan sonra öldürülmesini isteyen Güney Deniz saha komutanı ifade vermemesi için kaçırılıyor.

-Lehinde tanıklık edip olayı aydınlatabileceklerin mahkemeye gelmesi ve ifade vermesi engelleniyor.

-Yalancı tanıklarla komutanın tutuklanma sırasında çok öfkelendiğini gösterip suçluluğunu ispata çalışıyorlar

-Sedef Hanım ve çocukları hakkında da darbe davası açılarak onun davayı takip etmesini önlemek istiyorlar.

Yukarıdaki her iki olayda da komutanların Erdoğan ekibiyle anlaşıp emri altındakileri terör tehdidi bahanesiyle tuzağın içine çektikleri ortaya çıkıyor.

Şimdi kaldığı cezaevinde gardiyanlara görev vermişler komutanı kameraların olmadığı bölgeye çekip hakaret ediyorlar ve onun karşılık vermesini sağlayıp tehlikeli tutuklu grubuna sokmaya çalışıyorlarmış. Darbenin sırlarını bilen Demirhan’ı susturarak suçlarını gizlemenin peşinde oldukları anlaşılıyor.

   

Son güncelleme: 12:02 18.03.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı