• Turkhane Logo

"ABD Erdoğan’ı neden destekliyor?"

"ABD Erdoğan’dan zerre kadar hazzetmese de, şu an için ona ihtiyaç duyuyor. Erdoğan’ın yalnızlaştırılması, şu an için ondan kurtulmaktan da öncelikli, hatta onun ön şartı olan bir taktik."

20:39 13 Şubat 2020 Perşembe
"ABD Erdoğan’dan zerre kadar hazzetmese de, şu an için ona ihtiyaç duyuyor. Erdoğan’ın yalnızlaştırılması, şu an için ondan kurtulmaktan da öncelikli, hatta onun ön şartı olan bir taktik."



KaranlıktakiAydınlık Yazarı Prof. Dr Mehmet Efe Çamanın analizi şöyle;

ABD Esad rejiminin saha kontrolü kazanmasından rahatsız olduğunu deklare ediyor. Oysa Washington’ın esas rahatsızlığı, Suriye’ye yerleşen Rusya. Buna çanak tutan gelişmeler çok karmaşık ve uzun bir süreye yayılmış durumda. Bu, analizi güçleştiriyor. Ancak olaya Türkiye perspektifinden yaklaştığımızda, daha net bir resim görebiliyoruz.


ABD için Suriye’nin birkaç önemi var. Birincisi, Suriye’de cihatçı herhangi bir grubun ya da grupların yeniden güç kazanmaması. İkincisi, Rusya’nın Suriye’de kalıcı olmaması. Üçüncüsü, ikincisiyle bağlantılı olarak, Esad rejiminin gitmesi. Dördüncüsü, Suriye’nin ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarına aykırı bir pozisyon almaması.

ABD, Suriye’nin kuzeyinden çekilerek Kürtleri Türkiye ve Esad’ın insafına terk ettiğinde uzmanlar bu geri çekilmeyi genelde Washington’daki yönetim zafiyeti ya da iç siyasi denklemle bağlantılı olarak açıklamıştı. Oysa bu bir stratejik hamle olamaz mıydı? Bugün gelinen nokta bakımından, Kürtlerin ABD tarafından yalnız bırakılması, Türkleri yeniden kazanmaya yönelik bir hamle olarak değerlendirilebilir mi? Sanırım evet. ABD askeri varlığını çekerek Suriye’nin kuzey bölgesinde askeri, mühimmat ve istihbari olarak kendisinden beslenen Suriye Kürtlerini yalnız bıraktı. Ve uzun süredir Ankara yönetimi tarafından ABD tarafından “beslenen bölücü PKK” eleştirisinden kurtuldu. Bu sayede Ankara’ya uzun süredir beklediği bir fırsatı sundu ve Kürtlere karşı askeri harekâta başlaması fırsatını altın tepside armağan etti. Bu durum Suriye’de dengeleri değiştirdi. Kürtler Esad rejimine ve Rusya’ya yanaştı, Ankara Kürtleri vurdu ve böylece istediğini kısmen almış oldu. Böylece oyunun bir sonraki evresine geçildi. Bu evre İdlib.

ABD bu hamle ile Ankara’yı yeniden kendi dümen suyuna sokmaya çalışıyor. Oyunun bu evresinde Türkiye’deki iç ve dış politikaları kökten değiştirebilecek gelişmeler yaşanıyor. Rusya yörüngesindeki Erdoğan rejimi üzerinde son hamleler etkili oldu ve rejimdeki Avrasyacı-Rusya yanlısı güçlerle onlardan daha pragmatik Erdoğan arasında ayrışma baş gösterdi. MHP de son ABD hamlesinden etkilenmiş gözüküyor. ABD Avrasyacı kliği Türkiye’de yönetimden uzak tutmak için mutlaka küçük bir “devrim” gerektiğinin bilinciyle, Erdoğan’a destek çıkıyor. Suriye güçlerinin Türk askerlerini hedef almasının arkasında Rusya olduğunu bilen Erdoğan, ABD’den ve NATO’dan medet ummak dışında bir şansa sahip değil. Bu sayede Erdoğan, kendisini harcamak isteyen Avrasyacı-Rusyacı kliğe karşı önemli bir koz elde etmiş olacak. Yani Suriye krizinin arka planında Erdoğan ve ABD’nin Türkiye iç siyasetine ilişkin kaygıları var. Erdoğan paçayı kurtarmaya, ABD ise jeopolitik bir heyelanın son dakikada önüne geçmeye çalışıyor. Erdoğan bakımından Avrasyacılardan kurtulmak, siyasi geleceği bakımından çok önemli! Çünkü bir adım sonra tasfiye edilmek tehlikesiyle karşı karşıya. Geri sayımın başlamış olmasından kaynaklı stresle, Suriye’de bir askeri kriz üretmek suretiyle Rusya gemisinden atlamak üzerine bir plan kurmuşa benziyor. Rusya ile köprüleri atması, içerideki Rusya muhiplerini elbette tedirgin etti ve Ukrayna gezisinden sonra Erdoğan’ın tasfiyesi için geriye sayımı başlattılar. “FETÖ’nün siyasi ayağı Erdoğan” tartışması, o bahsettiğim fünyenin çekilmesiydi işte. Dolayısıyla bu sorun Erdoğan’ın gücünü aşıyordu. Tek başına içeride bu Rusya muhiplerine direnmesi imkânsızdı. Bu nedenle ABD ve Batı’ya gereksinim duyuyordu. ABD Rusya’nın kucağından Türkiye’yi almak için bundan ala fırsat olmayacağını biliyor görünüyor. Hamlelerini bu doğrultuda yapıyor.

ABD savunma bakanının apar topar Ankara’ya gelmesi, bir hafta önce ABD dışişlerinin Beyaz Rusya üzerinden Putin rejimini sıkıştırmaya çalışması, hep aynı oyunun birbiriyle uyumlu olduğu kadar bağlantılı da olan hamleleri. ABD Erdoğan’dan zerre kadar hazzetmese de, şu an için ona ihtiyaç duyuyor. Erdoğan’ın yalnızlaştırılması, şu an için ondan kurtulmaktan da öncelikli, hatta onun ön şartı olan bir taktik. Çünkü Avrasyacıların ve Moskova’nın güdümünde olan bir Türkiye’de kontrol sağlamak Washington için imkânsız. Önce Avrasyacıların etkisizleştirilmeleri gerek, sonra Rusya’nın Türkiye ile olan ilişkilerinin geriletilmesi lazım. Bu meşakkatli bir iş. Kolay değil. Fakat Erdoğan, ABD’ye bir fırsat sundu. Masada eli zayıflayan ABD bu fırsatı kaçırmadı.

Şimdi olan şudur. Türkiye ile Suriye adı konmamış bir savaşa girdi. Rusya Suriye’yi, ABD Türkiye’yi destekleyecek. İdlib’de bir mülteci akını yaşamaktan korkan AB ülkeleri, ABD’nin Türkiye’ye sağladığı desteği, siyasi ve ekonomik olarak vermeye hazır olacak gibi. Erdoğan’a yine düşeş bir fırsat mı geldi? Sanırım öyle. Çünkü bu sayede yine olayları istediği şekilde, kendi menfaatine göre şekillendirebilme fırsatına kavuşmuş görünüyor. Tabi başarılı olursa. Çünkü Avrasyacıların oyunu çok kolay bırakacaklarını sanmıyorum.

Bu arada bu denklemdeki en ciddi belirsizlik, TSK’yı hangi hizbin kontrol edeceği. Erdoğan TSK’yı kendi kontrol etmek istiyor. Ama halen istediği profilde bir TSK yok. Önümüzdeki 20 yılda bu profili sağlayabilir, oluşturabilir. Ama 20 yıl uzun süre. Kim öle, kim kala! Şu anda TSK’da Avrasyacılardan boşalacak yere kim geçecek, belli değil. Muhtemelen NATO’cu subaylar gelebilir ki bu hapisteki tasfiye edilmiş subaylar için tünelin ucunda ışık göründü demektir. Erdoğan en çok o subayların özgürlüklerine ve itibarlarına kavuşmalarından korkuyor. Korkmakta haksız diyebilir miyiz!

Önümüzdeki günlerde, Suriye sorunu üzerinden rejim içi hesaplaşmalar yaşanacak gibi. Şu an bu psikolojik iç savaşta Erdoğan hamle üstünlüğünü koruyor. Tasfiye edilmemek için can havliyle başlattığı hayatta kalma mücadelesinde kısmen başarılı oldu. Oyunu kontrolüne aldı. Fakat Rusya faktörü henüz hamle yapmadı. Önümüzdeki günlerde TSK’da kıpırdanmalar olabilir. İçyapısı itibarıyla hiziplerle ve fraksiyonlarla dolu TSK’da kimin borusu ötecek göreceğiz. Hangi hizip üstünlüğü sağlarsa, o bir tercihte bulunacak. Erdoğan, Avrasyacıların kazanmasını istemiyor. Çünkü bu onun siyasi sonu demek. NATO’cu ekiplerin ABD desteği ile yeniden hâkimiyet kurması da Erdoğan için çok olumsuz. Fakat ehven-i şer. Bu ona zaman kazandırabilir. Bu nedenle NATO’cu subaylara oynayabilir. Uzun erimde bunları da kontrolü altına sokarak tam İslamcı ve Erdoğanist bir TSK kurmaya çalışacaktır. Ama dedim ya, bu uzun soluklu bir mücadele. Şimdilik aciliyeti olan, kendisini devirmek isteyen Avrasyacılardan ve Rusya’dan kurtulmak. ABD’nin koşulu Rusya. Rusya’yı dışlamadan bu politikaya ABD destek vermez. NATO yönelimine giren Ankara, rejimi uzun süre yaşatmakta zorlanır. NATO ve Batı yönelimi, taktik de olsa, daha fazla hukuk ve insan hakları demek. Bu bakımdan Rusya-Avrasya çizgisinden milimetre bile uzaklaşmak olumludur.

Gelişmeleri takip etmeye devam edelim. Ben her türlü senaryoyu sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.


Kaynak: Tr24

Son güncelleme: 20:39 13.02.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı