• Turkhane Logo

"Erdoğan'ın toplumda saygın kesimlerin etkisini kırma yolu 'Sistematik işkence"

"Ergenekon’la başlayan psikolojik işkence taktiklerini darbeden sonra çıta yükseltti ve fiziksel işkenceye dönüştürdüler. Fiziksel işkenceden ilk nasibin alan toplumda saygınlığı olan devletin güvenlik birimleri ve adalet sistemi oldu."

15:15 20 Haziran 2019 Perşembe
"Ergenekon’la başlayan psikolojik işkence taktiklerini darbeden sonra çıta yükseltti ve fiziksel işkenceye dönüştürdüler. Fiziksel işkenceden ilk nasibin alan toplumda saygınlığı olan devletin güvenlik birimleri ve adalet sistemi oldu."




İsmail S. Gülümser/Aktif Haber


15 Temmuz’dan bu yana ülkede sistematik işkence iddiaları hızla artıyor fiziksel işkenceye uğrayan farklı yollarla İnsan Hakları Örgütlerine ulaşanların sayısının 3 bini geçtiği söyleniyor. Hala tutuklu olduğu ya da yakınlarıyla tehdit edildiği için işkenceleri aktaramayan daha ne kadar mağdur olduğunu bilmiyoruz. Mağdurlardan %90ı yapılan tehditlerden korktuğu için isminin açıklanmasını bile istememiş sadece %10 luk kısım isimleriyle kayıtlara girmiş.

Fiziksel işkencelerin yanında yıldırma korkutma, kendini ya da yakınlarını tutuklanmayla işkenceyle tehdit etme, şeytanlaştırıp toplumdan soyutlama,  gerekçe olmadan dosya hazırlanmadan gözaltın alma, suçu sabit olmadan uzun süre tutuklu kalmasını sağlama, pasaportuna el koyma, seyahat hürriyetini kısıtlama, mallarına tedbir koydurma serbest ticaret yapmasını engelleme, banka hesaplarını bloke etme, işten atma, emekli maaşına el koyma vb yollarla yaşama hürriyetini elinden alarak psikolojik işkenceye tabi tutukları insan sayısı ise etkilenenlerle birlikte 1 milyonun çok üzerinde. Sadece soruşturma tehdidi altında olanların sayısının 300 bini geçtiği söyleniyor.     

Fiziki ya da psikolojik işkenceye muhatap olan grupları 3 başlık altında toplamak mümkün

-15 Temmuz günü ve darbeye karıştıkları iddiasıyla tutuklanan ve soruşturma geçiren askerler

-Önceden fişlenerek belirlenmiş mensubiyetinden dolayı darbeyle ilişkilendirilen kesimler

-Toplumdaki etkisini kırmak istedikleri partiler ve diğer dayanışma grupları

Bu her üç grup içinde fiziksel ve psikolojik işkenceyle muhatap olanlara rastlamak mümkün. Kime ne çeşit muamele edileceğine ve kime hangi suçlar yükleneceğine MİTte karar veriliyor.

Örneğin cemaatin sosyal alanlarda yürüttüğü faaliyetlerde çalışanlar yönetenler destekleyenler gruplara ayrılmış her biriyle alakalı dosya hazırlanması isteniyor. Bunun için darbeden çok önce hazırladıkları fişlemeler yanında salıverme karşılığında itiraf adı altına iftira ile suç isnat ettikleriyle ilgili listeler kullanılıyor. Sorumluluk derecesine göre cemaat mensupları için kolluk kuvvetlerine görev veriliyor. Kime hangi tür işkencelerin yapılacağı ve ne tür suçların üzerine yıkılacağı önceden hazırlanıp bildiriliyor.

Suçlanacaklarla ilgili davalarda kullanılmak üzere ciddi plan yapıldığı anlaşılıyor, MİT elemanları önceden belirledikleri isimleri kaçırıyor. Gizli işkence merkezlerine götürüp günlerce işkenceyle yapmadığı suçları kabule zorluyor. Daha sonra bazılarını polise teslim ediyor bazılarını ise ıssız bir yere çöp gibi bırakıyorlar.

Partiler ve diğer dayanışma gruplarının her biri için aşamalı planlar yapıldığı bazılarıyla pazarlık edip gizli ortaklıklar kurulurken bazılarının makam vaadiyle kandırıldığı kimi hakkında eritip yok etme projelerinin hazırlandığı anlaşılıyor.

DARBEYİ ÜZERLERİNE YIKIP ETKİSİNİ YOK ETMEK İSTEDİĞİ ASKERLERE İŞKENCE

Ergenekon’la başlayan psikolojik işkence taktiklerini darbeden sonra çıta yükseltti ve fiziksel işkenceye dönüştürdüler. Fiziksel işkenceden ilk nasibin alan toplumda saygınlığı olan devletin güvenlik birimleri ve adalet sistemi oldu. Bu birimler içindeki samimi gayretlerle yıllarca emek vererek oluşturulan memleket sevgisi dürüstlüğüyle tanınan en donanımlı kadroları darbeye karışmakla suçlayıp tutukladı sonra işkence ile suç kabul ettirmeye çalıştılar. Eleman yetiştiren okulları kapattı ve bağımsız yapıları işkenceyle kendine bağımlı hale getirdiler.

Erdoğan yönetimi önce “işkenceye karşı koruma tedbirlerini” geçici süreyle askıya aldığını açıkladı ardından yoğun işkencelere başladılar. Darbe sonrasından başlamak suretiyle OHAL döneminde uzun süre devam ettirilen işkencelerin ana hedefi kişileri ya da grupları darbeyle ilişkilendirecek düzmece delil üretmek. Bu amaçla Ankara’da işkence ve tecavüz timi kuruldu, daha ilk günden itibaren isimleri önceden belirlenmiş binlerce insan tutuklandı saraya yakın bir spor salonuna götürülerek fiziki işkence ile darbe suçuna bulaştıklarını itiraf etmeleri istendi.

Darbeden birkaç ay sonra New York merkezli İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) 17 farklı kaynaktan doğrulatarak hazırladığı raporda yapılan işkenceler 13 örnek olay üzerinden tüm detaylarıyla ele alınıyor. Polisin suçlamaları kabul etmeyen ya da bir diğeri hakkında hazır itiraf metinlerini imzalamayan tutuklulara önce hakaret kaba dayak ve tekmeyle başladığını, başına çuval geçirip duvara vurduklarını, kamera olmayan yerlerde çıplak soyup uygunsuz konumda elleri arkadan kelepçeli olarak 36 saat bekletildiklerini, kendilerine ve eşlerine tecavüzle tehdit ettiklerini, kiminin testislerine ağır hasar verdiklerini, kimin cinsel organına ağırlık bağladıklarını copla vurduklarını, gözaltı süresini 30 güne çıkarıp bu süreyi işkenceyle suç kabul ettirmede kullandıklarını, kimini 5 gün avukatla görüştürmeden işkence uyguladıklarını,  avukatın gözü önünde zanlıyı darp ettiklerini, avukatla görüşmeleri kayıt altına aldıklarını avukatları tutuklanmayla tehdit edip korkuttuklarını belirliyor.

Çıplak soyup saatlerce aynı pozisyonda kalma zorladıkları hareket ederse sırtına ve başına kemerle vurdukları, birçoğunda doktorların belirgin darbe izleri gördüğü ama rapor edemediği, su ve gıda verilmediği tuvalet ihtiyacının engellendiği, Akın Öztürk’e yüzlerce kişi içinde çıplak soyularak işkence edildiği, Levent Türkkan’ın vücuduna defalarca şiş sokulduğu bazılarının işkenceden bağırsaklarının parçalandığı için kanama geçirdiği, birçok subayın ayakta duramayacak hale geldiği, bazılarının bilincini kaybettiği doktorların bile meslek etiğini bırakıp yaralıların (ex) olmasını istediği, polislerin askerlere arkadan elle yada copla tecavüze yeltendiği bazı yerlerden inleme seslerinin geldiği darp raporu alanlara daha çok işkence yapıldığı tespitlerine yer veriliyor.

Yapılan işkencelere dayanamayan bazı askerler önlerine konan itirafnameyi imzalamak zorunda kalırken aralarında Akın Öztürk gibi üst düzey komutanlarında olduğu bazı askerler direniyor. Darbenin başı olarak ilan ettikleri Öztürk direnince planları altüst oluyor ve sonradan hazırladıkları bir darbe kurgusundaki suçları kabul ettirmek için hem tutuklamaları genişletiyor hem de işkenceyi artırıyorlar.

SUÇLAYIP TOPLUMDAKİ ETKİSİNİ KIRMAK İSTEDİĞİ CEMAAT MENSUPLARINA İŞKENCE

Fiziksel işkenceden nasibini alan ikinci grup cemaatin sosyal projelerini yöneten katılan katkı sunanlar oldu. Kendi planladıkları darbeyi daha ilk geceden itibaren cemaatin üzerine yıkarak toplum üzerinde saygınlığı yüksek en büyük grubun etkisini çirkin karalama kampanyaları ile ortadan kaldırmaya çalıştılar. Ele geçirdiği basını ve sosyal medyada kurduğu trol ordusunu kullanarak yaydığı iftiralarla önce cemaati şeytanlaştırdı, yüz bini aşkın mensubunu işten attı tüm özgürlüklerini ellerinden aldı bununla yetinmedi haklarında suç uydurmak için işkencelere başladılar.

Darbeye karışmakla suçladıkları askerlerden sonra olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan geniş kesimleri haklarında dosya hazırlama gereği bile duymadan tutuklama başlatıyorlar. Cemaatin sosyal projelerinde yer alan devlet memurları, projelere destek veren esnaflar, projelerde sorumluluk üstlenmiş yasal temsilciler sırf mensubiyetinden dolayı tutuklanıyor. 40 bin kişinin gözaltına alındığı darbenin ilk döneminde yapılan işkenceler delilleriyle yabancı basında sıralanıyor.

Avukatların müvekkilleriyle ilgili olarak aktardıkları generallerden yargıçlara kadar her meslek erbabı önce haklarında somut delil olmadan dava dosyası bile hazırlanmadan tutuklanıyor ardından aylarca mahkeme önüne çıkarılmadan bekletiliyor. Bu süre zarfında bazılarına sahte suç dosyaları oluşturmak için kendi kurguladıkları metinleri imzalamaya birbirini ihbara, önceden hazırladıkları listeleri kabule zorluyor, yanaşmayanlara işkence yapıyorlar.

Karısına kızına tecavüzle çocuklarını kimsesizler yurduna vermekle tehdit edilenler, kızgın asfalta oturtulanlar, sıkı ters kelepçe takıp bilekleri kesilenler, gözaltı süresince gözleri bağlı tutulanlar, başına poşet geçirip dövülenler kafatası ve kaburgaları darbelerle kırılanlar, copla tecavüz girişiminde bulunulanlar, arkadan şişe cop ya da sert cisim sokularak barsakları yırtılanlar, kaba dayakla yüzü gözü darp edilip morartılanlar, ilacı-tedavisi engellenip öldürülenler, gıdaya suya tuvalete erişimi engellenenler, yasadışı infazla tehdit edilenler.

Ağzına silah sokup tekit çekilen pencereden atmakla tehdit edilip korkutulanlar, uzun süre soğuk tazyikli su altına tutulanlar cinsel organına kilo bağlananlar, cinsel organından elektrik verilenler, odun ve kalaslarla dayak atılarak yürüyemez hale getirilenler avukatları tehdit edilen darp edilenler mahkeme kayıtlarına ve BM raporlarına giriyor. İşkenceye dayanamayanlar hazır metinleri imzalamak zorunda kalıyor, doktorlar işkenceleri rapor edemiyor, şikayetçi olan eşleri de tutukluyorlar.

OHAL den sonra işkence yöntemi değişiyor bu kez insanlar ailelerinin gözü önünde kaçırılıyor ve bilinmeyen yerlerde işkence gördükten sonra polisin bulacağı şekilde bırakıyorlar. Muzaffer Asan ticari taksiden alıp kaçıranlar taksi şoförüne biz polisiz sen işine bak diyor. Asan kaçırıldıktan ancak 42 gün sonra polis tarafından gözleri bağlı olarak Eymir gölü civarına ayakta duramayacak halde bitkin bir vaziyette bulunduğu söyleniyor. Kaçıranlar başına çuval geçirmiş günlerce işkence yapmışlar. Ardından aynı yöntemle bu kez Turgut Çapan kaçırılıyor, onu aynı üniversitenden Mustafa Özben’in kaçırılması izliyor. Bugüne kadar cemaat mensuplarından 27 kişinin bezer yöntemlerle kaçırıldığı kayıtlara giriyor.

Kaçırılan 6 KHK lı Gökhan Türkmen, Özgür Kaya, Yasin Ungan, Erkan Irmak, Salim Zeybek, Mustafa Yılmaz 100 günden fazla süredir kayıp aileleri onları bulmak için çalmadık kapı bırakmıyor, BM Zorla Kaybedilme Çalışma grubu Türkiye’den Mustafa Yılmaz hakkında savunma istiyor, dış işleri boş dosya gönderiyor. MİT tarafından Kazakistan’dan kaçırılıp Türkiye’ye getirildikten sonra aylarca işkence gören Zabit Kişi hakkında Gergerlioğlu’nun verdiği araştırma önergesi Meclis başkanı tarafından reddediliyor. Önergede “İşkence sırasında Zabit Kişi’ye hazırladıkları dosyalardaki suçları kabul etmesi karşılığında, serbest bırakma, 7-8 bin TL maaş bağlayıp istediği şehirde bir kamu kurumuna yerleştirme, istediği ülkede çalışma teklif edildiğini” anlatıyor.

Son günlerde basına yansıyan bir diğer işkence haberi diplomatlardan geliyor. KHK ile ihraç edildikten sonra hakkında suç üretmek için sahte itiraf metni hazırlanan 100 e yakın diplomat dış işleri bakanlığına giriş sınavlarında usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alınıyor. Gözaltı merkezinden mali şubeye götürülen diplomatları MİT ten geldiği söylenen bir ekip sorguluyor. Kopya çektiklerini kabul etmeye ve etkin pişmanlıktan yararlanıp kurtulmaya işlemedikleri suçu kabule zorluyor. Ankara barosunun tespitlerine göre diplomatlara ters kelepçeli olarak karanlık bir odaya götürülüyor, gözlerini bağlayıp duvara yaslıyorlar, diz çöktürüp sürüklüyorlar, çıplak olarak soyuyor, cop ile kafalarına vuruyor, makatlarına baskı uyguluyorlar, bazılarını bayıltıncaya kadar dövüyor, dayaktan bayılan bir diplomat hastaneye kaldırılıyor ama doktor darp raporu yazmaktan korkuyor.  İşkenceye dayanamayan bazı diplomatlar ne getirilirse imzalayacaklarını söylüyor, avukatlar dosyaların tamamen boş olduğunu işkenceyle itirafname imzalatarak dosyaların içinin doldurulmaya çalışıldığını anlatıyor.

DAYANIŞMALARINI BOZMAK İSTEDİĞİ GRUPLARA İŞKENCE

Erdoğan’a muhalefet edebilecek partiler ve diğer sosyal gruplar fiziksel işkencelere muhatap olan üçüncü grup oldu. Sahte belgeler ve iftira kampanyaları ile HDP li parti başkanları milletvekilleri belediye başkanları tutuklandı ardından yakaladıkları PKK lılara işkenceler yapılarak tutuklular hakkında suç üretmeye soyundular. Alpaslan Kuytul gibi grup liderlerini haklarında dosya bile hazırlanmadan tutuklayıp sonra tüm faaliyet alanlarını kapatarak işkence ile suç üretmeye çalıştırlar.

Güneydoğuda yaşanan yıldırma taktikleri yöre halkını canından bezdirdi, bazı dönemlerde bölgede ne sokağa çıkmak ne de evde kalmak güvenli. Terörü önleme bahanesiyle ailelerin oturduğu evler başlarına yıkılıyor, bazıları yıkıntılar arasında yaşamak zorunda bırakılıyor, silah sesleri ve iş makineleri halkı huzurunu ortadan kaldırıyor. Bazı yerleşim birimlerinde on binlerce insan evini terke etmek zorunda bırakılıyor. İnsanlar terörle suçlanıp silahla tehdit ediliyor, yargısız infazlar yapılıyor. Teröristler etkisiz hale getirildi denilerek olayın üstü örtülüyor, kimin hangi gerekçeyle öldürüldüğünü kimse bilmiyor. Yöre halkının barınma gıda su ve geçim kaynaklarına erişimi engelleniyor.

Bir diğer toplu işkence haberi Urfa’nın Halfeti köyünden geliyor, dört mahalleye baskınlar yapılıyor ve 51 kişi elleri ters kelepçeli olarak gözaltına alınıyor. O andan itibaren işkenceye başlıyorlar, Antep barosunun araştırmasına göre vatandaşlara günlerce darp hakaret elektrik ve falaka işkencesi uygulanıyor. Başlarına çuval geçirip bağlayarak nefessiz bırakıyorlar, üzerini soyup yatırıyor ve ayakla basıyorlar, iç çamaşırlarını ağzına tıkıp cinsel organına 40 dakika elektrik veriyorlar, bu şekilde üç gün işkence görüyorlar. Tekme silah dipçiği ile darp ediliyor ayakları patlayıncaya kadar falakaya yatırılıyor, hastanede ayaklarına dikiş atılıyor, dikişli yerlere basıp dikişleri patlatıyorlar.

Tutukladıkları HDP milletvekilleri hakkında suç üretmek için her türlü yöntemi deniyorlar. Bu amaçla güneydoğudan ve yurt dışından adam kaçırıyorlar. Son günlerde Cevheri Güven’in mahkeme kayıtların alıp sosyal medyada aktardığı Ayten Öztürk’e ait ifadeler hangi kesimlere ne amaçla nasıl işkenceler yapıldığını göstermesi bakımından önemli.

Öztürk Mart 2018 de Lübnan havalimanından çıkmak isterken yerel yetkilerce yakalanıyor.  Başına çuval geçirilip Türk yetkililere teslim ediliyor ve özel bir uçakla Ankara’ya getiriliyor.  6 ay boyunca Türkiye’nin Guantanamo’su olarak tanımlanan kaçırılan 27 cemaat mensubun da götürüldüğü işkence merkezinde işkence görüyor. Gözaltı tarihi değiştirilerek sahte belgeyle yeni tutuklanmış gibi polise teslim ediliyor, ancak 1 yıl sonra hâkim karşısına çıkarılıyor. O Suriye kökenli üniversite mezunu bir Türk vatandaşı onun anlattıklarıyla cemaatten işkence görenlerin anlattığı kaldıkları yerde Suriyeli Kürt kökenli birilerin çığlıklarını duydukları yönündeki ifadeleri örtüşüyor.

Muhtemelen resmi bir dairenin bodrum katındaki işkence merkezinde kendisi kaba dayak, elektrik cinsel ve psikolojik işkenceye kadar ağır işkencelere maruz kalıyor. Vücudunda yüzlerce yara oluşuyor 40 kiloya kadar düşüyor, bedeni defalarca iflas ediyor, özel ekip tarafından tedavi edilip yeniden işkence başlatılıyor. Çırılçıplak soyuluyor copla cinsel bölgeleri zorlanıyor, suyla boğmaya çalışılıyor, parmakları yakılıyor, ağzına nefessiz kalacak şekilde yiyecek tıkılıyor, tabut dedikleri kutunun içinde tutuluyor, falakaya yatırılıyor, Filistin askısına asılıp liflerine zarar veriliyor.  Yandaki odadan ağabeylerini getireyim mi bağrışlarından cemaat mensuplarına da aynı yerde işkence yapıldığını tahmin ediyor. Avukatlar Beştepe’de kaçırılıp aynı yerde işkence gören Mustafa Gültekin’in mektubunu mahkemeye sunuyor.  Öztürk’ün vücudunda ömür boyu taşıyacağı hastalıklar oluşuyor. Ayakta durabilecek halde değil arkadaşlarının yardımıyla koğuşta ihtiyaçlarını karşılayabiliyor ilaç yardımıyla ancak hayatını sürdürebiliyor. Bir mahkeme bırakıyor diğer mahkeme tutuklama kararı veriyor.

25 gün boyunca elleri arkadan kelepçeli gözleri bağlı başında çuval geçirilmiş olarak tutuluyor. Yemek ve ihtiyaç için kapı açılıyor günleri kapının açılıp kapanma sayısına göre belirliyor. Nefessizlikten ağzı kuruyor, burnu kanıyor ve kanlar yüzünde kuruyor, kelepçeden bilekleri iltihaplanıyor susuzluktan fenalık geçiriyor, serum verip tedavi ediyorlar. Kar maskeli birileri 25 gün kapalı kalmadan ışığa bakmakta zorlanan gözlerini açmaya çalışıyorlar. Adet günlerini işkenceye çeviriyorlar, banyo yapmasını izliyorlar, yandan erkeklerin çığlık ve ağlama seslerini işitiyor, 2 ay sonra gözlerini açıyor ellerini önden kelepçeliyorlar, tuvalete gözleri bağlı götürüyorlar. Üstte kamerası olan duvarları ses yalıtımı yapılmış halıflexle kaplı 2 m civarı bir hücrede tutuluyor.  Bedeninde yaralar oluşuyor derisi pul pul dökülüyor, hızla zayıflamaya başlıyor. Yaralar için bedenine jel sürürken ahlaksız hakaretler işitiyor.

2 aylık çuval işkencesinden sonra fiziki işkence başlıyor. Küfürler eşliğinde odaya soğukla donduruyor bazen sıcak havayla nefessiz bırakıyorlar, 6-7 saat yüksek sesli müzik dinletiyorlar. Burası cehennem ölmezsin ama ölmek için yalvarırsın deyip işkenceye başlıyorlar.  Kollarını bileklerinden duvardaki halkalara kelepçeliyor, ellerine parmak uçlarına vücuduna elektrik veriyor, zorla ağzına sert plastik hortum sokup sıvı içirmeye çalışırlarken dudakları parçalanıyor. Başını yatırıp nefessiz kalacak şekilde hortumla su ve sıvı içecek veriyorlar. Bütün vücudu şekerden yapış yapış oluyor, midesi bulanıyor. Ardından 20 gün süren ağır fiziki işkence başlıyor.   

Fiziki işkence psikolojik işkence birbirini takip ediyor, üstü soyuluyor, askıya alıp taciz ediliyor, saatlerce ayakta tutuluyor, çığlıklarına aldırmada verilen elektrikten vücudunda yüzlerce yanıklar oluşuyor, bayılacak hale gelince banyoya götürüp tazyikli suyla boğma işkencesi yapılıyor. Başındaki çuvala su doldurup ağzına burnuna su tutup boğmak isteniyor, nefes alması imkânsız tabuta konuluyor kapak açılıp kafasına yüzüne dayak atılarak yüzü gözü morartılıyor, ağzı burnu kan içinde bırakılıyor. Parmak uçlarından elektrik verilerek bayıltılıyor. Cinsel bölgeleri dahil bedeninin her yerine elle, copla, kalın bir sopayla taciz ediliyor. Ayakları şişene kadar copla falakaya yatırılıyor, ayak parmaklarını kırmakla tehdit ediyorlar. Tırnaklarının altına sivri cisim sokuyorlar. Ayaklarından bağlı tepe üstü tavana asıyor, güçten düşüp midesi bulanınca indirip copla tecavüze kalkışıyorlar. Özel günlerinde uykusuz bırakıyor, ped bantlarını gözünde bekletiyorlar. Kolundan bilinmeyen bir sıvı veriyor, yüzü gözü morarıp kapanıncaya kadar dövüyorlar. İşkenceye rağmen konuşmayınca kırbaçlamaya başlıyorlar. Konuşacak bir şeyi olmadığını söyleyince saçlarını koparırcasına çekip oradan oraya savuruyor, başını duvara vurmaya başlıyorlar, kafasında burnunda morluklar şişlikler oluşuyor. Vücudu dayanamayınca 3 gün serum verip tedavi ediyorlar. İşkencelerle konuşmayacağını anlayınca, kıyafetlerini giydirip polislerin olduğu şehirden uzak bir yerde ayakta duramayacak halde bırakıp ayrılıyorlar. Polisler sanki yeni bulmuş gibi bir mizansenle hakkında ihbar var deyip TEM e götürüyorlar.

Erdoğan’ın fiziksel ve psikolojik işkenceyle ülkeyi ele geçirme taktiğinden sırasıyla toplumda saygınlığı olan tüm birimler nasibini alacak. Ordu üst kademsiyle anlaşıp, emri altındaki kendi personeline tuzak kurdurdu ve askerin ülkedeki saygınlığını sıfırladılar. Cemaate tuzak kurdu ülkenin geleceği adına canla başla çalışan en masum bir grubu toplumdaki etkisini kaldırdılar. Eski dava arkadaşları başta olmak ülkenin önde gelen köklü sağ partilerine tuzak kurdu hepsini bir bir erittiler. HDP nin etkisini kırmak için seçilmişleri tutukladı güneydoğuyu yerle bir ettiler on binlerce insanı göçe zorladılar. Bu günlerde sıranın CHP gibi büyük partilere geldiği konusunda emareler var. Seçilmiş İstanbul belediye başkanını bahane uydurup görevden aldılar önce psikolojik işkenceye çirkin karalama kampanyasına başladılar. Başarılı olamadıklarına inanırlarsa fiziksel işkencelere başlayabilirler.   

 

Son güncelleme: 15:15 20.06.2019
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı