• Turkhane Logo

'Ana, baba ve kardeşe duyulan özlemin çıldırtıcılığı'

​Kontrollü darbe girişiminden dolayı gözaltına alınanlardan duygu dolu mektuplar gelmeye devam ediyor.

16:48 26 Nisan 2018 Perşembe
'Ana, baba ve kardeşe duyulan özlemin çıldırtıcılığı'
​Kontrollü darbe girişiminden dolayı gözaltına alınanlardan duygu dolu mektuplar gelmeye devam ediyor.



Türkiyede 15 Temmuz kontrollü darbe girişiminin Hizmet Hareketi üzerine yıkmak isteyen AKP hükümeti, bu çerçeve de 70 binin üzerinde insanın haksız yere tutuklattı. Cezaevlerinde zor günler yaşayan tutuklular zaman zaman mektup yazarak duygularını ifade ediyor. Bir yuva, bir kuyu başlığıyla bir mektup yazan tutuklu, aile hasretini dile getiriyor.

Ana, baba ve kardeşe duyulan özlemin çıldırtıcılığını anlatılan mektup şöyle:


BİR YUVA, BİR KUYU

Bir yuva düşünün, altı metrelik bir kuyunun hemen başında bulunan ve etrafı dikenli tellerle çevrili...

Kuyunun dibinde ise yuvasından koparılmış, ciğerparelerinden ayrılmış ve bu ayrılığın vermiş olduğu hasret ateşiyle ciğerleri kebap olmuş insanlar...

Bir yuva düşünün yavrularını beslemek için anne ve babalarının gün içinde defalarca kapısından girip çıktığı....

Ve minicik ağızlarında bir bulgur tanesini ya da pirinç tanesini yavrularına ulaştırmak için göstermiş oldukları gayreti düşünün...

Ve kuyunun dibinde yuvalarından koparılmış babaların kalplerinden süzülüp gelen ve yavrularının gönüllerine ulaşması için dudaklarından dökülüveren duaları düşünün...

Bir yuva düşünün içinde neşet eden bir sürü yavru serçe...

Anne babalarının onları hayata hazırlamak için gün içinde göstermiş oldukları heyecanı düşünün...

Ve kuyunun dibinde yuvasındaki yavrularını düşünen, aylardır yavrularından uzak olmasına rağmen onların hayata sımsıkı tutunmasını sağlamak adına yaşama heyecanını ve ümidini kaybetmeyen babaları düşünün...

Bu kuyu, yaklaşık elli metrekarelik bir koğuş avlusu, etrafı altı metrekare yüksekliğinde duvarlarla çevrili ve duvarların üstünde dikenli teller...

Bu yuva, altı metre yüksekliğinde duvarlarla dikenli tellerin buluştuğu noktada olusan bir boşlukta kurulan bir serçe yuvası....

Gecenlerde bu yuvadan bir serçe düştü bu kuyuya muhtemelen hayatla ilk buluşmasıydı ve ailesinden ilk ayrılışı belki de ilk uçus denemesiydi kim bilir...

Bir arkadaş fark etti onu koğuşun bahçesinde, kuyu dediğim yerde, minicik bedeniyle uçmaya çalışıyor fakat bir türlü altı metre duvarı aşacak kadar yükselemiyordu. Ve her denemesinde gücü biraz daha azaldığı için sert bir şekilde yere düştü biz bahçeyi boşalttık onun korkmaması ve daha rahat hareket etmesi için ve demir parmaklıklı camların arkasından izlemeye başladık minik serçeciği Kalbinin pırpır attığı bütün bedeninden anlaşılıyordu. Dakikalarca olduğu yerden kıpırdayamadı. Kim bilir neler düşünüyordu...

Kendisine uzanacak bir yardım eli bekliyordu belki de: Etrafımda bu kadar insan var , bütün bir kış boyu anne babamla yemeklerini paylaştılar ve bizim dünyaya gelmemize yetişmemize vesile oldular. Elbetteki beni yuvama, anne babama kardeşlerime ulaştırırlar. Beni böyle çaresiz beni böyle kimsesiz bırakmazlar ,diye rahatlatıyordu belki de yorgun bedenini O dışarıda böyle dinlenirken, içeride neler yapılabileceğini düşünen yirmi iki yetişkin insan, bir minicik serçeyi altı metre yükseklikte bulunan bir yuvaya ulaştıramıyorlardı...

Hiçbir farkları yoktu aslında onların da o serçe yavrusundan. Gün içerisinde kim bilir kaç defa kanatlanıp pervaz etmek istiyorlardı bu koğuşun bahçesinden en sevdiklerine kavuşmak için. Fakat olmuyordu bir türlü...olmuyordu...

Yollarda takılıp kalmamak için düştükleri bu kuyunun dibinde her seferinde hayalleri dikenli tellere takılıp kalıyordu hep...

Ama minik serce bunları nereden bilecekti ki...

Nereden bilecekti sevdiklerinden ayrı olmanın hüznüyle zaman zaman kalplerinin duracak noktaya geldiğini...

Nereden bilecekti dünyanın en güzel kokusuna sahip evlatlarına kavuşamamanın verdiği ızdırabın kavuruculuğunu...

Nereden bilecekti sevdiceğine olan hasretin yakıcılığını...

Nereden bilecekti ki ana, baba ve kardeşe duyulan özlemin çıldırtıcılığını...

Nereden bilecekti...Nereden... Ve derken olduğu yere yığılıverdi minik serçe. Kalbi daha fazla dayanamamıştı bu yaşananlara...

Onun kalbi dayanamamıştı da onun yaşaması için etrafında pervane olanlarınki dayanmış mıydı sanki...

İbretlik bir gün olmuştu onun yaşaması için uğraşanlara...

Sanki şöyle diyordu bu yaşananlar dile gelip: Sizi yuvalarınızdan bu kuyunun dibine düşüren, bu kuyunun dibinden de çıkaracaktır. Ondan (c.c) başkasından yardım beklemeyin. Beklemeyin ki hüsrana uğramayın.

Ve kuyunun dibine atılanın babasının dediği gibi Ben gam ve kederimi ancak Allaha insanlara şikayet ediyorum (Yusuf, 86) deyin ve musibeti Allaha şikayet edin, yoksa Allahı insanlara şikayet eder gibi Eyvah! Of! deyip Ben ne ettim ki bu başıma geldi? demeyin...

Ve şöyle deyin: Allahın bizim için yazdığından başkası bize asla isâbet etmez. O bizim Mevlâmızdır. Öyleyse müminler ancak Allaha tevekkül etsin! (Tevbe, 51) Vesselam...

Son güncelleme: 16:48 26.04.2018
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı