TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel son dönemde erişime engellenen birçok haberin sebebi olan ‘unutulma hakkı’ konusunda değerlendirmelerde bulundu, yasal boşluk nedeniyle bu ‘hakkın’ istismar edildiğine dikkat çekti.
‘SADE VATANDAŞ İÇİN UNUTULMA HAKKI İHTİYAÇTIR’
Adıgüzel, “Sokaktaki vatandaşın unutulma hakkıyla, siyasetçinin unutulma hakkı bir tutulamaz. Sade vatandaş açısından unutulma hakkı bir ihtiyaçtır. Ancak siyasetçi bu hırkayı üzerine giydiği zaman küfür ve hakaret içermediği takdirde en ağır eleştiriyi kabul etmek, eleştiriler konusunda daha esnek olmak zorunda. Ama maalesef bugün Türkiye’de unutulma hakkı, siyasetçilerin geçmişini temizleme aracına dönüşmüş durumda” dedi.
‘CİNSEL SALDIRININ UNUTULMA HAKKI MI OLUR?’
Sulh ceza hakimlerinin iktidar mensuplarına en ufak eleştiriyi bile kişilik hakkı ihlali çerçevesinde değerlendirdiğini kaydeden Adıgüzel, “Bir taraftan 17/25 Aralıkla ilgili haberler erişime engellenirken, diğer taraftan kişilik hakları ihlali gerekçesiyle ‘hileli et skandalını’ yazdığı için bir gazetecinin, Murat Ağırel’in haberi sansürlenebiliyor. Sulh ceza hakimleri, iktidar mensuplarına en ufak eleştiriyi bile kişilik hakkı ihlali çerçevesinde değerlendiriyor. Yine unutulma hakkının cinsel saldırıdan hüküm giymiş kişilerin lehine kullanıldığına şahitlik ediyoruz. Cinsel saldırının unutulma hakkı mı olur?” ifadelerini kullandı.
‘ENDİŞELERİMİZDE HAKLI ÇIKTIK’
Adıgüzel’in konuşmasından satır başları şöyle: “Sosyal medya düzenlemesine yönelik itirazlarımızı dile getirirken bizi endişelendiren konulardan birinin ‘unutulma hakkı’ olduğunu ifade etmiştik. Muhalefet olarak madde madde yaptığımız uyarılarda getirilen düzenleme ile vatandaşın bilgiye erişim hakkının kısıtlanacağını, düzenlemenin daha fazla sansüre yol açacağını dile getirmiştik. Özellikle unutulma hakkının çerçevesinin çok iyi belirlenmesi gerektiğini, örneğin üstün kamu yararının olduğu durumlarda unutulma hakkının olamayacağını ifade etmiştik. Nitekim geldiğimiz nokta itibariyle bu uyarılarda ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkıyor.”
