• Turkhane Logo

Kanalla boğaz arasında mahsur kalacak 8 milyon kişiye ne olacak?

Elazığ depremi yine akıllara İstanbul'u getirirken burada olabilecek bir afetin boyutu tartışılmaya devam ediyor.

16:19 27 Ocak 2020 Pazartesi
Kanalla boğaz arasında mahsur kalacak 8 milyon kişiye ne olacak?
Elazığ depremi yine akıllara İstanbul'u getirirken burada olabilecek bir afetin boyutu tartışılmaya devam ediyor.

Karar Gazetesi yazarı İbrahim Kahveci bugünkü yazısında İstanbulda deprem riskiyle ilgili kaleme aldığı yazısında milyonlarca insanın nasıl bir tehlike altında yaşadığını özetledi.Kahvecinin yazısından ilgili bölüm şöyle:
(...)
Kanal İstanbul bunun bir örneğidir. Güvenlik ve deprem odaklı çalışan bir zihniyet enerjisini ve parasını buraya vermez. Oluşacak ek riskler dahi sorun azaltmayıp, artıracaktır. Mesela depremde en hassas olan köprü ve viyadükler meselesi. Kanal ile Boğaz arasında mahsur kalacak 8 milyon insan ne olacak?
***
Elazığ ve Malatya depreminde 4-5 katın üzerinden yıkılan bina sayısı 8-10 adet. Bütün Türkiye buraya odaklanmış durumda ve kurtarma ekiplerinin hepsi çalışıyor. Buna rağmen daha dün ulaşılamayan insanlar var.
Oysa İstanbul için durum çok farklı. 30 bin 50 bin binanın doğrudan yıkılacağını söyleyen uzmanlar var. Bir de hasar görecek binalar tabii..
8-10 binada bu kurtarma sıkıntısı yaşanıyorsa, 30-50 bin binada ne olacak? Kim canını kurtaracak, kim enkaz kaldıracak? Ya da enkaz altında kalanlar ne olacak?
Kurtarma ekipleri kendileri kurtulacak mı? Ya da güvenlik ekipleri ne olacak?
Bu konu uzmanların konuşacağı meseleler ama durum o kadar basit değil.
Neden İstanbul önemli? Çünkü burası kendi başına kalacak, bir çok mahalleye bile belki girilemeyecek.
82 milyon nüfusun kayıtlı 15 milyonu İstanbul’da. Çevre ile (Bursa, Yalova, İzmit, Tekirdağ) bu nüfus 26 milyon kişiye çıkıyor. Yani ülkemizde her 4 kişiden 1’i burada. Gereken kurtarma ekibi sayısı bile en az 1 milyonu bulması gerekiyor. 
Diğer illerde deprem olduğunda gidilen yardım, İstanbul söz konusu olduğunda çok daha dar imkanlarda kalacak.
Bir diğer mesele ise ekonomik ağırlık.
2018 yılında ülkenin GSYH’sı 3 trilyon 724 milyar lira. Bunun 1 trilyon155 milyar lirası İstanbul’dan üretilmiş. Çevre illerle toplandığında bu tutar 1 trilyon 426 milyar liraya geliyor. Yani ülke ekonomisinin yüzde 38,3’ü İstanbul depremi ile risk altında.
Nüfusun yüzde 25,9’u ila ekonominin yüzde 38,3’ü tek bir deprem riskine bağlı.
Hadi fabrikalar gitsin dedik ama beşeri sermaye denilen insan kaynağının sadece sayısı değil, niteliği de önemli. Kaybedilecek veya risk altında kalan bu değerlerin ülkemiz açısından önemi on yıllar içerisinde telafi edilemeyecek olmasıdır.
Bu kadar önemli ve riskli bir durum varken 500’e yakın büyük toplanma alanlarının 400’ünün AVM-rezidans yapılmış olması elbette olaya bakışımızı göstermektedir.
Sorun önemlidir ama bizim bakışımız maalesef algı noktasında kalmıştır.
Sorunun temelinde güvenliğin ranta çevrilmiş olması da pay almaktadır. Bu sadece yönetim açısından değil, toplumun da bu anlayışa eşlik etmesine yol verilmiş olmasıdır. İmar barışı gibi uygulamalar ile toplum da kaçak yapanın karlı çıktığı bir yola sokulmuştur.

Son güncelleme: 16:19 27.01.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı