• Turkhane Logo

İşte o Kahraman Kadınlar

Ödünç Kelimeler ekibi tarafından hazırlanan ve Youtube üzerinden yayınlanan 'Kahraman Kadınlar' videosunda zulmedilen, işkence gören ve çocuklarıyla cezaevine atılan anneler anlatılıyor.

00:22 23 Eylül 2020 Çarşamba
İşte o Kahraman Kadınlar
Ödünç Kelimeler ekibi tarafından hazırlanan ve Youtube üzerinden yayınlanan 'Kahraman Kadınlar' videosunda zulmedilen, işkence gören ve çocuklarıyla cezaevine atılan anneler anlatılıyor.

Bu videoda hikayeler bulacaksınız kadınlara ait. Ülkemin kadınlarına ait acıklı hikayeler. Öldürülen, zulmedilen, işkence gören, hapsedilen, çocuklarından ayrılan ya da çocuklarıyla birlikte cezaevlerine atılan masum, mazlum, mağdur anneler.
Bir yönüyle yürekleri kanatan, duyguları yaralayan, gözleri yaşartan hikayeler olmasına rağmen, ileride çocuklara anlatılacak birer kahramanlık hikayeleri aynı zamanda. 
İşte unutulmayacak kadınlarımız...
Dünyanın bütün çiçeklerini ödünç almak istiyorum. Gül borcum var, lale, sümbül, papatya ne varsa en güzeli. Yollarına sermeliyim gözü yaşlı, mağdur, mazlum bir o kadar da yürekli kahramanlarımın. 
Bir kadın görüyorum her gün Ankara sokaklarında, bir anne. Bıkmadan usanmadan sesini duyurmaya çalışıyor, kör, sağır, dilsiz kalabalıklara. Yüreği yanıyor belli ki koşarak yürüyor, yürüyerek konuşuyor. Avazı çıktığı kadar bağırıyor, haykırıyor, 
Oğlu askeri lise öğrencisi, 19 yaşında darbe girişiminde bulunmuktan yargılandı. Bir avuç çocuk. 4 yıldır cezaevinde, haklarındki karar 5 kez müebbet.  Ayrıcalık, af istiyorum demiyor, adalet istiyor ve soruyor  “çoçuklarımızı meydanlara çıkaran komutanlar dışarıdayken oğlum neden içeride? 
Derdest ediliyor, karga tulumba alıp götürüyorlar ve tutukluyorlar adalet istediği için. 
Kadınlar, kızlar görüyorum, gazete sayfalarında, ekranlarda. Hangi meslekten ararsan var hepsi memleketin yüz akı. Bir ellerinde valiz taşıyorlar, diğer elleri poliste. Gözaltına alınıyorlar, bedel ödüyorlar eğilip, bükülmedikleri, ülkelerini çok sevdikleri için. 
Kadınlar, genç kızlar biliyorum cezaevinde. 12 kişilik koğuşlarda, 48 kişi kalıyorlar, kimisi hamile, bebeğini doyurmaya, uyutmaya çalışıyor bir anne, kendi karnını doyuramadığı, yatacak bir yatağı olmadığı halde. Ninniler söylüyor oğluna, kızına bir başkası, kuşlar, salıncaklar, kelebekler üstüne, çocuğunun hiç görmediği. Biri Hz Yusuf’un hikayesini okuyor 3 yaşındaki oğluna. Hz. Yakub’un, oğlu Yusuf’u ne çok sevdiğini, Yusuflarını özleyen babaları anlatıyor sonra göz yaşları içinde, oğlu baba nedir bilsin diye... 
Bir başka koğuşta evlenmek üzereyken tutuklanan genç bir kız naylon poşetlerden tesbih yapıyor dışarıdaki ya da bir başka hapishanedeki sevdiğine... Biri ilmek ilmek çanta örüyor evdeki küçük kızına. Ya sabır çekiyorlar hep birlikte. Ya sabır, zalimin zulmüne sabır, kaderin cilvesine sabır, hayatın çilesine sabır. 
Kahraman kadınlar görüyorum, Meriç kenarında, bir çocuklarına bakıyor, bir derme çatma sala ve delice akan ırmağa... Yatmış çıkmışlığı, işkence görmüşlüğü, çocuklarından ayrılmanın sancısını tatmışlığı var. Geri dönse ya hapse girecek yine, bebeğinden çocuklarından ayıracaklar, ya itilip kakılacaklar ömür boyunca. Korkusuz yürüyor umuda, Meriç’in öbür yanına ya da Allah’a, kucağında bebeği, yanlarında diğer çocuklarıyla... 
Kadınlar ve genç kızlar görüyorum eşleri, anne babaları tutuklanmış,  çocuklarıyla, küçük kardeşleriyle kalakalmışlar bir başlarına... Anne baba, akraba kapıları yüzlerine kapanmış, konu komşu perdelerini çekmiş onları görünce. Allah yar deyip sıvamışlar kollarını, hem anne hem baba oluyorlar çocuklara. Eyvallah etmeden hiç kimseye rızıklarını çıkarıyorlar, taştan topraktan, dikişten, oyadan, yemekten aştan. Hem kendilerine bakıyorlar, hem hapisteki yakınlarına...
Kadınlar ve genç kızlar görüyorum ölüm döşeğinde, ilaçları verilmediği, doktora gösterilmedikleri için ağırlaşan cezaevlerinde, ya da zulüm ve acılar yıpratmış bedenlerini. 
Tabutlar içinde kızlarımız, kadınlarımızı uğurluyor bir kaç kişi. Üstlerinde al yazma ya da hiç giymek nasip olmamış duvakları. Bazıları cezaevinde, bazısı Meriç’te, kimi de ziyaretine gidip gelirken trafik kazasında can vermiş düşmüş toprağa. 
Bir kadın biliyorum, yüzünde yılların çizgisi. Her gün köy otobüsünün dönüş saatinde kapısının önüne çıkıp bekliyor, belki bugün evladım gelir diye. Annelik nedir, özlemekcve umutla yol gözlemek nedir, okursun gözlerinde...   
İki kadın görüyorum, bir gecekonduda. Biri evlat, devlet dediği yapının zulmünden bıkmış usanmış, açlığa mahkum etmiş kendini. Son nefesini veriyor, zulümler bitsin, başkaları rahat nefes alabilsinler diye... Başında bekleyense annesi, ölümün ü seyrediyor kızının çaresiz, ve ağlayabiliyor sadece. 
Dünyanın en güzel çiçeklerini bulmak istiyorum, ömür boyu gönlümün saraylarında yaşatmak istediğim ama şu anda her dakika acıyı, hasreti, zulmü yudumlayan, ben yokken, evlatlarıma hem anne hem babalık yapan eşim için. Ve güzel karanfiller ve en güzel dualar istiyorum, son yıllarını evladının özlemiyle geçirmiş, gözü hep yollarda beklemiş anacığımın mezarını süsleyebilmek için. Ve biliyorum, zulme maruz kalmış herkesin dünyanın en güzel çiçeklerini hak eden kahraman kadınları var, elleri, ayakları öpülesi, yollarına güller serilesi kahramanları...    

Son güncelleme: 00:22 23.09.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı