• Turkhane Logo

İHD: OHAL rejimi kalıcılaştı, işkence ve kötü muamele artı

İnsan Hakları Derneği (İHD) 2019 yılı ‘insan hakları ihlalleri raporu’nda, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL’in yasayla kalıcı hale getirildiği, işkence ve kötü muamelenin de arttığı vurgulandı.

14:49 05 Mayıs 2020 Salı
İHD: OHAL rejimi kalıcılaştı, işkence ve kötü muamele artı
İnsan Hakları Derneği (İHD) 2019 yılı ‘insan hakları ihlalleri raporu’nda, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL’in yasayla kalıcı hale getirildiği, işkence ve kötü muamelenin de arttığı vurgulandı.



İnsan Hakları Derneği (İHD), 2019 yılı ‘insan hakları ihlalleri raporu’nu düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. Raporda Türkiye’nin son beş yılının ‘rejimin giderek otoriterleştiği’ belirtilerek, “Özellikle 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan silahlı çatışmaların ve 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe teşebbüsünün bu hususta belirleyici bir rolü olduğunu belirtmek isteriz” denildi.

Raporda, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının 31 Temmuz 2018’de yürürlüğe giren 7145 sayılı kanunla adeta 3 yıllığına uzatılmış olduğu vurgulandı. “2019 yılı da aynı zamanda OHAL düzenin sürdürüldüğü bir yıl oldu” denildi. Kürt sorunun çözümsüzlüğü ve silahlı çatışmaların devamına rağmen yerel seçimlerden sonra 19 Ağustos 2019 tarihinde Kürtlerin ağırlıklı olarak yaşadığı büyükşehirlerden Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eş başkanlarının görevden alınıp Valilerin görevlendirilerek kayyım atanması da raporda, “Seçmen iradesinin ve dolayısıyla seçimlerin geçersiz sayılması sonucunu doğuran otoriter rejimin en belirgin özeliği olmuştur” ifadesiyle eleştirildi.


“AİHM AYM’Yİ İŞARET EDİYOR, AYM İNSAN HAKLARINDAN YANA OLUMSUZ TUTUM İÇİNDE”

“Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları sorunlarının büyüklüğü karşısında AİHM’in göstermiş olduğu tutum ibret vericidir” denilen raporda, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davaları ile sınırlı olarak verilen ihlal karalarının gereğinin de yerine getirilmediği kaydedildi. Raporda, “Hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşan AİHM’in kendisine dava gelmemesi için sürekli olarak Türkiye’deki Anayasa Mahkemesini işaret etmesi insan hakları değerlerinin korunmasında yaşanan aşınmayı çok net olarak ortaya koymuştur. Buna karşın Anayasa Mahkemesinin özellikle ‘devletin milli güvenlik politikaları’ konusunda insan haklarından yana karar üretmediği ve olumsuz bir tutum içerisinde olduğu gözlemlenmiştir. Özellikle OHAL KHK’ları hususundaki olumsuz tutumu insan haklarının korunmasında etkili bir mahkeme olmadığını ortaya koymuştur” ifadelerine yer verildi. Raporda, “2019 yılı, kalıcı OHAL rejiminin liberalizmin belirsizlik yaratan yeni tip otokratik rejimi olarak uygulanmış, en temel haklardan olan ifade, örgütlenme, toplanma ve gösteri haklarının oldukça fazla sınırlandırılıp, yasaklandığı bir yıl olmuştur. Baskı araçlarının başında ise maalesef yargı kullanılmıştır” denildi.

/

KALICILAŞAN OHAL REJİMİ

Rapor’dan bazı değerlendirmeler şöyle:

“OHAL uygulaması 19 Temmuz 2018 itibariyle sona ermiş ise de Cumhurbaşkanı tarafından 31 Temmuz 2018 günü onaylanarak yürürlüğe giren 7145 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile OHAL, tüm sonuçlarıyla birlikte kalıcı hale getirilmiş oldu. Bu düzenlemelerin başlıcaları gözaltı sürelerinin yaygın olarak 12 gün boyunca uygulanması, valilerin OHAL yetkileri ile donatılarak neredeyse istisnasız olarak basın açıklamaları ile toplantı ve gösterileri yasaklaması, kamu kurumlarının kamu görevlilerini ihraç işlemlerini sürdürmesidir. Türkiye’de 11 Mart 2020’de duyurulan Covid-19 salgını nedeni ile hükümetin açıkladığı kısıtlamalar ve yasaklamaların çok büyük bir kısmı 7145 sayılı kanunla değiştirilen ve Valilere OHAL yetkileri veren 5442 sayılı kanunun 11. Maddesindeki yetkilerdir. Halbuki bu yetkiler ancak güvenlik sorunları nedeni ile kullanılabilir.”

“OHAL’LE 125 BİN 678 KİŞİ KAMU GÖREVİNDEN ÇIKARILDI”

“OHAL’in ağır sonuç ve etkileri her geçen gün giderek artan biçimde toplumsal yaşam üzerinde hissedilmektedir. Yaklaşık yüz kırk bine yakın insanı etkileyen OHAL karar ve işlemlerini incelemek üzere kurulan komisyonun ağır işleyişi ve aldığı yetersiz kararlar ile OHAL sonuçlarının kalıcı etkisi daha da artmaktadır. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’nun 27.03.2020 tarihinde yaptığı duyuru ile OHAL kapsamında yayımlanan KHK’lar ile 125.678’i kamu görevinden çıkarma olmak üzere toplam 131.922 işlem gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Bu işlemlerden 2.761’i kurum/kuruluş kapatma işlemidir. Komisyona yapılan başvuru sayısı 126.200’dür. Komisyon 11.200’ü kabul, 93.900’ü ret olmak toplam 105.100 başvuru hakkında karara varmıştır. Karar verilmeyi bekleyen 21.200 başvuru bulunmaktadır. Covid-19 salgını nedeni ile kamu görevinden çıkarılan sağlık personelinin dosyalarının öncelikli olarak incelenip göreve başlatılmaları gerekirken, anlaşılan bu durum OHAL Komisyonunu ilgilendirmemektedir.”

/

“DUR İHTARI VE RASTGELE ATEŞLE 9 KİŞİ ÖLDÜ, 8 KİŞİNİN FAİLİ MEÇHUL”

“İHD Dokümantasyon Merkezi’nin verilerine göre 2019 yılında; kolluk güçlerinin yargısız infazı, dur ihtarına uyulmadığı gerekçesiyle veya rastgele ateş açması sonucu 9 kişi yaşamını yitirmiş, 16 kişi de yaralanmıştır. Faili meçhul saldırılarda 8 kişi yaşamını yitirmiştir. Silahlı çatışmalar nedeniyle en az 98 güvenlik görevlisi (asker, polis ve köy korucusu), 324 militan, 18 sivil olmak üzere toplam 440 yaşamını yitirmiştir. Güvenlik güçlerine ait zırhlı araçların çarpması sonucu 1 çocuk olmak üzere 3 kişi yaşamını yitirmiş, 2 çocuk da yaralanmıştır. Mayın ve sahipsiz bomba vb. patlaması sonucu 2’si çocuk 3 kişi yaşamını yitirmiş, 2’si çocuk 5 kişi de yaralanmıştır. Cezaevlerinde hastalık, intihar, şiddet vb. çeşitli gerekçelerle en az 69 kişi yaşamını yitirmiş, 4 kişi de yaralanmıştır. Zorunlu ya da muvazzaf olarak askerlik görevini yaparken en az 17 kişi şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiş, 5 kişi de yaralanmıştır. 2019 yılında 431 kadın erkek şiddeti sonucu öldürülmüş, 359’u yaralı kurtulmuştur. Tespit edebildiğimiz kadarı ile toplumsal alanda ve ev içinde 726 kadın şiddete maruz kalmış, 499 kadın ise tacize ve tecavüze uğramıştır. Fuhuşa sürüklenen kadın sayısı ise 721’dir. 2019 yılında LGBTİ bireylere karşı nefret cinayeti soncu 5 kişi öldürülmüş, 7 kişi yaralanmıştır. Aynı yıl namus cinayeti adı altında 1 kişi öldürülmüştür.



“İŞKENCE VE KÖTÜ MUAMELEYE UĞRAYAN KİŞİ SAYISI 1477, 7 KİŞİ ZORLA KAÇIRILDI”

“2019 yılında gözaltında ve gözaltı dışındaki yerlerde işkence ve diğer kötü muameleye uğradığını iddia eden kişi sayısı 1477’dir. 1344 toplantı ve gösteriye müdahale edilmiştir. Bu müdahalelerde kaba dayak ve kötü muameleye maruz kaldıklarını iddia eden kişi sayısı 3935’dir. 2019 yılında 7 zorla kaçırma vakası tespit edilmiş ve bunlardan 6’sının ailesi İHD’ye başvuru yapmıştır. Bu başvurulardan 5’i Birleşmiş Milletler Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu’na yapılan başvuruları takiben bulunmuşlardır. Diğer kişinin akıbeti ise halen bilinmemektedir. Bulunan kişilerin işkence ve kötü muameleye maruz kaldıkları anlaşılmıştır.

“780 ÇOCUK ANNELERİYLE BİRLİKTE CEZAEVLERİNDE”

“Adalet Bakanlığı’nın Aralık 2019’da TBMM Bütçe görüşmeleri sırasında ifade ettiği 355 ceza infaz kurumunda toplam 294.000 tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Bunlardan 11 bin civarında tutuklu ve hükümlünün kadın olduğu ifade edilmiş, kesin tutuklu ve hükümlü sayıları verilmemiştir. Cezaevlerinde 3 bin 100 çocuk hükümlü ve tutuklu bulunurken, 780 çocuk ise anneleri ile birlikte cezaevlerinde kalmaktadır. Bunun dışında 2019 yılı sonu itibarı ile denetimli serbestlik tedbirine tabi kişi sayısı230 bin kişi civarındadır. Ayrıca tutuklama kararı verilmeyip adli kontrol kararı ile serbest bırakılan kişi sayısı 2019 sonu itibarı ile 490 kişi civarındadır.”

“CEZAEVLERİNDE İŞKENCE ARTTI”

“Cezaevlerinde çeşitli gerekçelerle (çıplak arama, kelepçeli muayene, ayakta tekmil vererek sayım uygulamalarına itiraz gibi) girişte ve sonrasında devam eden kaba dayak, siyasi suçlardan tutuklananların “terörist” olarak yaftalanması ve bu gerekçeyle şiddete maruz kalmaları, her türden keyfi muamele ve keyfi disiplin cezaları, hücre cezaları, sürgün ve sevk uygulamaları yakın tarihte görülmedik boyutlara ulaşmıştır. İHD’nin 31 Mart 2020’de yayınlanan raporundaki verilerine göre hapishanelerde 590’ı ağır olmak üzere 1564 hasta mahpus bulunmaktadır. Bu sayı yıldan yıla giderek artmaktadır. Bu kişilerin sağlık hizmetine erişiminde önemli sorunları olmasının yanı sıra bağımsız ve nitelikli değerlendirmelere dayalı tıbbi değerlendirme raporu almaları önünde de Adli Tıp Kurumu’nun bağımsız olmaması dâhil, ciddi sorunlar bulunmaktadır.”

“CEZAEVLERİNDE 197 BASIN EMEKÇİSİ VAR”

“Özellikle OHAL ilanıyla birlikte siyasal iktidarın basın üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2019 yılında da sürmüştür. Düşünce ve ifade özgürlüğü alanında çok ciddi ihlaller yaşanmıştır. Bu yıl içinde de gazeteci, yazar, insan hakları savunucusu vb. çok sayıda kişiye davalar açılmış, tutuklamalar olmuş, dergi ve kitaplar toplatılmıştır. 2019 yılında gazeteci, muhabir, imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü olmak üzere 197 kişi tutuklu ve hükümlü olarak Hapishanede tutulmaktadır. 2019 yılında ifade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğü haklarını kullandıkları için (sosyal medya paylaşımları dahil) adli soruşturmaya uğrayıp gözaltına alınanların sayısı 8.803 kişi tespit edilebilmiştir. Bu kişilerden 831’i ise tutuklanmıştır.”

“1 MİLYON KİŞİ SİVİL ÖLÜME MAHKUM EDİLDİ”

“OHAL KHK’ları ile kamudan (135 bin) ve özel sektörden ihraç edilip işsiz bırakılan 200 bin civarında emekçinin aileleri ile birlikte yaklaşık bir milyon insan açlığa mahkûm edilmiştir. Sivil ölüm diye tabir edebileceğimiz ihraçlar çok ağır bir ekonomik ve sosyal hak ihlali oluşturmaktadır. OHAL Komisyonu’nun bu hali ile çözüm üretmesi mümkün değildir. Bütün ihraçların tek bir KHK ile geri alınıp kurumların kendi içinde disiplin soruşturma süreçlerinin işletilerek darbe teşebbüsü ile ilişkili olanların tespiti yapılabilir. İhraçlarda “iltisak” kavramının kullanılmasının tamamen hukuka aykırıdır. Bu nedenle OHAL gerekçesine bağlı olarak sadece darbe teşebbüsü hususu araştırılarak karar verilebilir. OHAL koşullarında kısıtlı olan işçi hakları daha da geriye gitmiştir. Yapılabilecek bazı grevler ertelenerek Türkiye’de fiili grev yasakları dayatılmıştır. Emekçilerin hak arama eylemleri kriminalize edilerek işçiler üzerinde yargı baskısı kurulması siyasi iktidarın ekonomik ve sosyal haklardan ne kadar çok uzaklaştığını göstermektedir.”

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.

Son güncelleme: 14:49 05.05.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı