• Turkhane Logo

Almanya'da ürküten gelişme

1930'da, ilk kez içinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)'nin de yer aldığı bir hükümetin kurulduğu eyalet olan Thüringen'de Hür Demokrat Parti’den (FDP) Thomas Kemmerich'in, sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oylarıyla başbakan seçilmesi ve sonrasında gelen baskılarla istifa etmesinin yakıları devam ediyor.

00:25 08 Şubat 2020 Cumartesi
Almanya'da ürküten gelişme
1930'da, ilk kez içinde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP)'nin de yer aldığı bir hükümetin kurulduğu eyalet olan Thüringen'de Hür Demokrat Parti’den (FDP) Thomas Kemmerich'in, sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oylarıyla başbakan seçilmesi ve sonrasında gelen baskılarla istifa etmesinin yakıları devam ediyor.

Avrupa’daki sağ popülizme karşı direnişin son kalelerinden biri olarak görülen Almanya’da, Thüringen skandalının yol açtığı siyasi deprem sürüyor.
Deutsche Welle Türkçede yer alan ve Kay-Alexander Scholz, Bernd Riegert imzaları taşıyan habere göre Thüringen Eyaleti’nde çarşamba günü seçim barajını kıl payı geçen, eyalet meclisinde sadece beş koltuğu bulunan, Hür Demokrat Parti’den (FDP) Thomas Kemmerich, sağcı popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oylarıyla başbakan seçildi. Yoğun tepkiler üzerine Kemmerich istifasını açıklamak zorunda kaldı ancak yeniden seçimlere gidilip gidilmeyeceği ve krizin nasıl aşılacağı ile ilgili tartışmalar sürüyor.
Alarm çanları çaldı
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’da ilk kez sağ popülist oylarla bir başbakanın seçilmiş olması ülkede adeta infial meydana getirdi. Liberallerin yanı sıra Başbakan Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlikin (CDU) de AfD ile Thüringen’de örtülü işbirliği yaptığı iddiaları tepkileri arttırdı.
Çünkü başta CDU ve FDP olmak üzere, Almanya’daki demokratik kitle partileri sağcı popülist AfD’ye karşı tavır almış, işbirliği yapmama kararı aldıklarını açıklamışlardı.
Nasyonal Sosyalizmin 1930’lı yıllardaki yükselişi, insanlık tarihinin en kötü dönemine, İkinci Dünya Savaşı’na ve Yahudi Soykırımına yol açmıştı.
Almanlar, bu ağır mirası omuzlarında taşıyor. Nüksetme korkusu da mevcudiyetini hep sürdürdü. Çünkü savaş sonrasında da Nasyonal Sosyalizm fırsatçılarının yeniden kariyer yapmalarına izin verildi.
Dönüm noktası
Aktif bir hatırlama kültürünü yaşatmak, Alman devlet aklının bir parçasını oluşturuyor. Ayrıca Almanyanın en büyük demokratik kitle partilerinden CDU ile birlikte Alman muhafazakârlar, siyasi yelpazede, kendilerinden daha da sağda yer alacak yeni bir partiye asla izin vermeme yükümlülüğü altına girdiler.
AfD, 2015 yılında Alman siyaset sahnesinde boy gösterene kadar da bu başarıldı.
Ancak CDU ve Sosyal Demokrat Parti (SPD) gibi Almanya’nın en köklü demokratik kitle partileri son yıllarda destek kaybederken AfD özellikle doğu eyaletlerindeki seçim başarılarıyla adım adım güçlendi, Federal Meclise girerek ana muhalefet konumuna gelmeyi başardı, desteğini arttırdı.
Endişe ve güvensizlik artıyor
AfD’nin seçim başarıları alışagelişmiş siyasi denklemleri bozdu, özellikle doğu eyaletlerinde çoğunluğun sağlanması zora girdi. Muhafazakâr CDU ile liberal FDP, hükümet kurabilmek için ya Sol Parti ya da AfD ile işbirliği yapmak zorunda.
CDU’nun doğu eyaletlerindeki parti örgütlerinde, AfD ile işbirliği kapılarının aralanması konusu bir süredir gündeme getiriliyor. Çünkü doğu eyaletlerinde, yaklaşık 30 yıl önce kapanan Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR) diktatörlüğü döneminin hafızalarda bıraktığı izler halen taze, bu nedenle bu bölgedeki muhafazakârlar, batı eyaletlerinden farklı olarak siyasetin solunda yer alan partilerle ittifak yapmaya soğuk bakıyor.
Özetle Alman siyaset yelpazesinde yaşanan değişim süreci Almanyanın sinir uçlarına dokunuyor, doğu eyaletlerindeki muhafazakâr partilileri, liberalleri AfD ile ortak paydada buluşturabiliyor.
Berlindeki parti merkezleri, “sağcı popülistlerle hiçbir şekilde işbirliği yapılmayacak” diyerek bir süredir bu gidişatı yasaklarla önlemeye çalıştı. Ancak Thüringen skandalının yaşanması önlenemedi.
Thüringen travması
2 milyon 200 bin nüfusu ile nispeten küçük bir eyalet olan Thüringen Almanya’nın siyasi tarihine daha önce de yine tabuları yıkan bir gelişme ile damga vurmuştu.
1930da, Thüringende ilk kez bir eyalet hükümeti, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (NSDAP) ile kurulmuştu.
Sol Partinin Thüringendeki başbakan adayı Bodo Ramelow, son yaşananlar üzerine sosyal medyada, 2 Şubat 1930 tarihine atıf yaparak, Adolf Hitler’in o gün sarf ettiği sözleri hatırlattı:
“En büyük başarıyı Thüringen’de kazandık. Biz orada belirleyici parti konumundayız… Bugüne kadar hükümeti kuran partiler, bizim katkımız olmadan çoğunluğu sağlayamıyor.”
data-cke-saved-src=https://www.hha.com.tr/images/Bodo_Ramelow_Tweet.png???????

En radikal kanat
Bu arada AfDnin Thüringende, Björn Höcke liderliğindeki yapılanması, partinin en radikal kanadı olarak değerlendiriliyor ve iç istihbarat teşkilatı Anayasayı Koruma Örgütü tarafından da “aşırı sağcı yönelimler şüphesi” nedeniyle mercek altına alınmıştı.
Şimdi dikkatler Thüringen’deki siyasi krizin nasıl çözümleneceğine çevrildi.
Görünen o ki ne CDU ne de FDP, AfDnin Thüringende gücü elinde bulundurmasını istiyor. Hükümetin kurulamaması ve yeniden seçime gidilmesi halinde de AfD’nin oylarını daha da arttırmasından endişe ediliyor.
Almanya’daki merkez partilerin, diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak sağcı popülistlerin önünü kesebileceğini gösteren somut bir emare yok.
Demokratik kitle partileri güçlerini yitiriyor, aşırı sağın yükselişi önlenemez görünüyor.

Son güncelleme: 00:25 08.02.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı