• Turkhane Logo

"15 Temmuz aktörlerinin rolleri bir bir ortaya çıkıyor"

"Şantaj, tehdit ya da kendi gelecek beklentilerinin esiri olan ordu komuta kademesi Erdoğan’ın yapacağı darbenin parçası olmayı kabul ederek kendi personeline karşı tuzak kurdu."

19:20 28 Mayıs 2020 Perşembe
"Şantaj, tehdit ya da kendi gelecek beklentilerinin esiri olan ordu komuta kademesi Erdoğan’ın yapacağı darbenin parçası olmayı kabul ederek kendi personeline karşı tuzak kurdu."



İsmail S. Gülümser/Aktif Haber

17-25 Aralık 2013 ten itibaren cemaate ait tüm faaliyet alanları hakkında hukuksuz işlem başlatılmıştı. Belli bir plan dâhilinde cemaatle irtibatlı olan BankAsya, Samanyolu televizyonu, Zaman Gazetesi gibi önde gelen hizmet kurumlarına kayyum atanmış, aralarında FEM dershanesi gibi 300e yakın şubesi bulunan büyükler dâhil önde gelen okul dershane ve benzeri işletmelere partili görevlendirilip cemaat kurumları aşamalı olarak hukuksuz bir şekilde gasp edilmişti.


Cemaatin yoğun olduğu eğitim, emniyet, adalet gibi devlet birimlerinde cemaatle irtibatlı olanların görev yerleri değiştirilmiş yöneticilik görevlerine son verilerek tenzili rütbe ile sürgünler başlatılmıştı. Hükümetin doğrudan karışamadığı ordu bütün bu uygulamalardan etkilenmeyen tek kurum olarak kalmış Erdoğan’ın cemaatle irtibatlı askerleri tasfiye etmek için çareler aradığı seslendirilmeye başlamıştı.

Bu aşamada kendine özgü hiyerarşik yapısından dolayı dışarıdan müdahale imkânı olmayan orduya içeriden bir ortak arandı cemaate her türlü kötülüğü yapmaya müsait cemaat düşmanlığı ile bilinen bu güne kadar ordu içindeki hukuksuzlukların kaynağı olan Perinçek grubu kullanıldı. Kirli hesapları için geçmişte birçok ölümlü olaya adı karışmış insan öldürmekten zevk alan bu grupla birlikte bir darbe senaryosu hazırlandı ve senaryoya kasıtlı olarak cemaatten bazı isimler monte edilerek hala sorumlusunu belirleyip açıkça ortaya koyamadıkları darbe hizmet hareketinin üzerine yıkıldı ve ardından cadı avı başlatıldı.

Son günlerde Cihat Yaycı’nın kızağa çekilip istifa etmesi haberleriyle onun da aralarında olduğu üst düzey subayların 15 Temmuzdaki rolleri tekrar gündeme geldi, yurt içinden ve yurt dışından yayın yapan haber sitelerinde konu hakkında birçok makale yayınlandı. Bunlar arasında Adem Yavuz Aslan ve Ahmet Dönmez gibi yazarların gündeme taşıdığı önemli bazı detaylar var. Bu yazımızda mahkeme kayıtlarındaki bilgilerden hareketle bütün bu senaryonun kurgulanmasında rol alan aktörler ve darbedeki rolleri hakkında kısa bir değerlendirme yapacak cemaate kumpas kurmak üzere hazırlanmış bu plan sonucu günah keçisi gösterilen hizmet mensuplarının varlıkları yanında ülke yönetiminin nasıl gasp edildiğini aktarmaya çalışacağız.

ERDOĞAN-FİDAN İKİLİSİNİN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE KURGULANAN DARBE

İktidarın onca sansürüne rağmen mahkeme kayıtlarına ulaşma cesareti gösteren birkaç gazetecinin derlemelerine baktığınızda 15 Temmuz’un “Yurtta Sulh konseyi” dedikleri hala sorumlusunun bile bulunamadığı düzmece bir grup tarafından planlanmadığını aksine bu darbenin Erdoğan koordinatörlüğünde MİT tarafından planlandığını gösteren onlarca delile rastlıyorsunuz.

Hemen ilk akla gelenleri sıralarsak;

Darbe sorumlusu gibi gösterdikleri “Yurtta Sulh konseyi” adına çekilen direktiflerin darbeci ilan edilen grup tarafından hazırlanmadığı, onların isimlerinin bulunduğu fişleme listelerine göre MİT tarafından planlandığını artık biliyoruz. Çünkü listelerde yer alan isimlerin bilgilerinde fahiş hatalar var, eğer listeler gerçekten darbeye iştirak ettiği söylenen kişiler tarafından hazırlanmış olsaydı kendileri hakkındaki bilgiler düzeltilirdi. Konseydekilerin kendilerine ait bilgileri güncellemeyecek kadar cahil olduğuna inanmamızı bekliyorlar.

Darbe gecesi olayları bir tutanakla kayıt altına alıp birçok kişi hakkında işlem başlatan Savcı Serdar Coşkun imzalı belgenin bir savcı tarafından hazırlandığını söylemek mümkün değil. Çünkü azıcık hukuk okumuş bir savcı tutanağa olmamış olayları yazamaz, hâlbuki onun hazırladığı söylenen tutanakta çok sayıda olay olduğundan farklı şekilde kayıt altına alınmış. MİT tarafından planlanan olayların gerçekleşeceği tahmin edilerek olaylar olmadan çok önce hazırlanıp savcıya imzalatılmış. Olmamış olayların kayıt altına alındığı bir belgenin savcı tarafından hazırlandığı yalanına kanmamızı istiyorlar

Akın Öztürk’ün işkence ile darbe sorumluluğunu kabul edileceği varsayılarak A.A’na onun suçunu itiraf ettiği yönünde haberler yaptırmışlar, olaylar istedikleri gibi gelişmeyince daha sonra bu haberleri kaldırmışlar. Başkanını bile kendilerinin belirlediği işkenceyle suçu üzerine atmaya çalıştıkları kabul ettiremeyince vazgeçtikleri hayali bir grubun varlığını kabul etmemizi umuyorlar.

Yurtta Sulh Konseyi adına çekildiği söylenen direktifler ve savcı tarafından hazırlandığı söylenen tutanaklardaki hatalar tek başına darbenin başkanın belli olmayan konsey tarafından planlanmadığını aksine bunun Erdoğan ve fişleme yapan ekip tarafından planlandığını göstermek için yeterli.

Yurtta sulh konseyi denilen grubun darbeyle ilgili hiçbir hazırlıkları yok bu güne kadar onların darbe planı ortaya çıkmadı. Hâlbuki Erdoğan ve Fidan ikilisi yapacakları darbe için her türlü planlarının hazır olduğu ortaya çıktı. Askerin adını darbeye karıştırmak için 2010 da kaldırılmış EMASYA protokolünü darbeden kısa süre önce yeniden yürürlüğe sokarak bazı bölgelere terör bahanesiyle askeri unsurların gönderilmesini planlamış, askerleri olayların içine planlı olarak kendileri sokmuş bu yolla orduda temizlik kurgulamışlar.

Darbeden önce ülkede yeniden terör yükseliyor kanaati oluşturup askeri sokak olaylarında kullanmak için MİT tarafından ölümlü patlama olayları planlanmış vatandaşların ölümleriyle askerler şehir merkezlerinde terör eylemlerinin olacağına inandırılmış, ölümlerle askerin darbe planlarında rol alması için zemin hazırlamışlar.

Darbeci dedikleri hiçbir plan yapmamış ancak Erdoğan’ın kendi ağzından “bizim de elimiz armut toplamıyordu biz de kendi planımızı yaptık” sözüyle itiraf ettiği gibi en az 6 yıllık (belki daha fazla) aşamalı bir çalışma ile her türlü hazırlıklarını yapmışlar. Erdoğan 2010’dan itibaren MİT’in başına Fidan’ı getirerek yapacağı darbenin hazırlıklarına başlanılmış.

Teamüllere aykırı olarak 2013’te emekli asker Sadik Üstün cemaat mensubu askerleri fişlemek için MİT’de kritik bir göreve getiriliyor. 2014’te emniyette cemaat mensuplarını fişlemek için ilgili daire başkanını değiştiriyorlar. Cemaatle irtibatlı hâkim ve savcıları fişlemek için HSYK başkanı ve cumhuriyet başsavcısı değiştiriliyor. Cemaatle bağlantılı eğitim kurumlarının bilgilerine ulaşmak için MEB de ilgili genel müdür değiştiriliyor. Cemaatle irtibatlı STK ların yönetimlerini fişlemek için dernekler daire başkanı değiştiriliyor. Ardından üyelik gerektirmeyen hizmet mensuplarını tespit etmek için onların ortak hizmet aldıkları birimleri tek tek gasp etmeye başlıyorlar. 2015’te BankAsya’ya, 2016 başlarında Zaman gazetesine, Kaynak Holdinge ve FEM dershanesinin de aralarında olduğu büyük eğitim kurumlarına, işletmelere kayyum atıyorlar.

-Üstün 2015’te Ergenekoncuların da yardımıyla cemaat mensubu askerlerin fişlemesini tamamlıyor.

-Emniyet mensupları ilgili birimdeki yeni amirden bilgiler alınarak fişleniyor.

-HSYK da cemaat mensubu hâkim ve savcılar, üyesi oldukları birliklerin listeleri üzerinden fişleniyor.

-Dernekler masası vasıtasıyla cemaatle irtibatlı tüm dernek vakıf ve sendikaların yöneticileri fişleniyor.

-2016 da bankaya para yatıranların, eğitim kurumlarında çocuk okutanların, gazeteye abone olanların, telefon uygulaması Bylock kullananların listeleri üzerinden devlet memurundan esnafına varıncaya kadar gönüllü faaliyetlere katılanların tek tek fişlemesi yapılıyor.

Fişleme işlemi büyük oranda tamamlandığına kanaat getirdikten sonra darbe startını veriyorlar.   

Kendi kontrolleri altında sınırlı bir kalkışma görüntüsü olması için olayların büyümesine yol açacak muhtemel bölgelere önceden gönderdikleri kamyonlarla kum yığmış, olayların kontrolden çıkıp büyümesini önleyecek tedbirler almış sadece kendi planladıkları askeri unsurların çıkışına izin verecek şekilde kontrollü darbe hazırlamışlar.

Darbe kalkışma görüntüsü olan hemen her yerde olaylar özellikle ölümler Erdoğan’ın izin vermesiyle MİT in koordinatörlüğünde gerçekleşmiş. Köprüde oğlu ve kocası öldürülen Bayan Olçak’ın dediği gibi tüm olaylar şaibeli ve bir gün aydınlatılırsa bugün melek dediklerimizin şeytan olduğu ortaya çıkabilir.  Ölüm ve yaralanmalarla gerçek bir darbe görüntüsü oluşturmaya çalışmışlar ancak olayların yaşandığı her yerde sahtecilik içeren onlarca örnek göstermek mümkün.

Meclis bombalanmamış, bombalandı görüntüsü oluşturmak için kepçeyle çukur kazılmış, dışarıdan meclis binasına bomba atılmamış içeride havai fişek gibi bir şey patlatılarak perdelere bile zarar vermeyen bir görüntü oluşturulmuş, askerler köprüde kimseyi öldürmemiş ölümler keskin nişancı ve siniperler tarafından gerçekleşmiş...

Erdoğan darbe öncesinde neler yapılacağını planladığı gibi darbe sonrası neler yapılacağını da tek tek planlamış, hemen kendini ordu genel komutanı ilan edip OHAL ile devleti tek başına yöneteceği bir sistem kurgulamış, 7 kez OHAL’i uzatarak o dönemde çıkardığı KHK’larla devletin tüm kontrol mekanizmalarını ele geçirmeyi planlamış ve gerçekleştirmiş.

Yapacağı darbenin sorumluluğunu başkasının üzerine yıkacağı senaryo sonrası, fişleyerek belirlediği cemaat mensuplarını darbeci hain ölümlerden sorumlu canavarlar olarak gösterip şeytanlaştırmış ve soykırıma başlamış.

-Daha darbe sürerken önceden fişleyerek belirlediği 3 bine yakın hâkim ve savcıyı görevden alıp devre dışı bırakarak hukuk sistemini adalet dağıtmaktan uzaklaştırmış.

-Önceden fişleyerek belirlediği, asker, polis ve hukukçuları darbeye karışıp karışmadığına bakılmaksızın darbenin önlenmesinde rol almış olsalar bile darbe sorumlusu ilan edip birçoğunu tutuklatmış.

-10 gün içinde çıkardığı KHK lar ile önceden fişleyerek belirlediği yüz bini aşkın devlet memurunu görevden almış.

-3 binden fazla esnaf ve iş adamının mal varlıklarına el koymuş kimini tutuklatmış,

-Cemaatle bağlantılı eğitim kurumları-işletmeler-dernek-vakıf-sendikaların varlıklarına el koymuş yönetici ve üyelerini darbeye karışmakla suçlayıp gözaltına aldırmış.

Yani en az 6 yıllık aşamalı bir planla hazırladığı darbeyle ülke yönetimini gasp ederken yaptığı suçların tamamını günahsız bir grubun üzerine atarak kendisi tüm suçlamalardan aklanacağı insanlık dışı kirli bir projeyi hayata geçirmiş.

HULUSİ AKAR VE KUVVET KOMUTANLARININ ROLÜ

Mahkeme tutanaklarına geçen belgelerde Hulusi Akar’la alakalı önemli iddialar var onun mahkeme huzurunda ifade vermesi engellendiği için bunların hiç birisi sorgulanamıyor. Yurtta sulh konseyi adına illere gönderilecek ilk metinler üzerinde Hulusi Akar’ın imzası var ancak o daha sonra Mehmet Partigöç imzalı belgeler hazırlatıyor.

Bu değişikliğin neden yapıldığı sonra ortaya çıkıyor. Akar kuvvet komutanlarıyla yaptığı görüşmelerde Erdoğan ve icraatlarından rahatsız olsa da ordu Ergenekon-Balyoz gibi darbeye yatkın kadrolardan temizlendiği için mevcut kadrolarla bir kalkışmanın mümkün olmadığını ifade edip çevresindekilere niyetini ima ediyor. Bu bilgilerin Abidin Ünal tarafından gizlice Erdoğan’a iletildiğini tespit ettirince hemen safını değiştirip MİT aracılığı ile Erdoğan’ın yapacağı darbenin ortağı haline geliyor. Özellikle 13 Temmuzdan sonra Fidan’la saatlerce süren görüşmelerle orduyu Erdoğan’ın darbesinde kullanacağı bir araç haline getiriyor. Onların yaptığı tüm planlanmalara ya boyun eğiyor ya ortak oluyor. Genelkurmaydan çekilecek direktiflerle ordu mensuplarından bazılarının olaylara adının karıştırılmasına imkân tanıyor.

Fidan’la yapılan görüşmelerin bir bölümüne o gün Genelkurmay II. başkanı durumundaki Yaşar Güler’de katılıyor.  Mehmet Akkurt Genelkurmayda öldürülerek susturulan tek kişi olduğu için Yaşar Güler talimatı ile Yurtta Sulh Konseyi adına çekilen sıkıyönetim direktifleri talimatını kimin verdiği sorgulanamıyor suç altta imzası olan Mehmet Partigöç’ün üzerine yıkılıyor. Akar ve Güler MİT le anlaşıp Erdoğan’ın darbesine katılıyor ve onların orduya kurduğu tuzağın parçası haline geliyor.

Abidin Ünal Erdoğan’a karşı ordu içinde özellikle Akar’ın da bunduğu ortamlarda konuşulanları aktarmak üzere hafiye elemanı gibi çalışıyor. Akar onun sırf makam kapmak için orduya tuzak kurduğunu gizli gizli onunla buluşmaya gittiğini fark ediyor. Erdoğan’ın planladığı darbede hava kuvvetlerinin rol alması için doğrudan ya da dolaylı zemin hazırlıyor. Askeri öğrencilerin köprüye götürülmesi işini arkadan planlayıp gencecik çocukların tuzağın içine çekilmesinde köprüde öldürülmesinde rol alıyor, onları ziyaret edip köprüye benim talimatımla gidiyorsunuz mesajı veriyor. Ölümlü olaylarda kullanılan uçaklar ve emekli pilotların icraatını kolaylaştırmak için talimatları geciktiriyor, olayların Erdoğan ve ekibince planlandığı gibi devam etmesi için zemin hazırlıyor.

Bülent Bostanoğlu ve Veysel Kösele terör tehdidi bahanesiyle savaş gemilerinin limandan açılması ve bazı bölgeleri bombalaması için büyük çaba sarf ediyor, gemi komutanlarının basiretiyle gemiler bombalama olayına karışmadan limana dönmek istiyor, dönenlere ateş açılacağını bildirerek tehdit ediyor daha fazla ölüm olması için çabalıyorlar ancak gemi komutanlarının dengeli yaklaşımı ile tehditler sonuçsuz kalıyor.  Kendine birliği kontrol görevi verilen Zeki Çolak apronda uçuşa hazır bekleyen daha sonra bazı bölgelerde özellikle polis ölümlerinde kullanılacak helikopter pilotlarını selamlayıp geçiyor, niçin uçuşa hazır beklediklerini sorgulatmayarak ölümlere zemin hazırlıyor.

Darbe gecesi ve sonrasında en aktif görev yapanlardan birisi de son günlerde istifası gündeme gelen Cihat Yaycı. Ahmet Dönmez son yazısında onun Ergenekoncu ekip tarafından cemaat içine sokulmuş biri olabileceğini uzun örneklerle anlattı. Ordudan cemaat mensuplarının temizlenmesi için icat ettiği şablonla birçok insan mağdur edildi. Hâlbuki o da kuvvet komutanları gibi Erdoğan darbesinde aktif görev yaptı ülkenin ona teslim edilmesi için çalıştı. Adeta Erdoğan’ın güvenliğinden sorumlu biri gibi darbe gecesi onunla aynı otelde kaldı, onun verdiği demeçlerde arkadan bazı şeyleri söylemesini istediği için adı sufleci komutan olarak kaldı.

ERGENEKONCULARIN ROLÜ

Darbe gecesi askeri unsurların yapacağı ölümlü olayların hepsinde doğrudan veya dolaylı olarak o gün Özel Kuvvetler Komutanı olan Perinçek grubu mensubu Zekai Aksakallı’nın rolü var. 4 gün önceden verdiği özel tatbikat talimatıyla özel kuvvetler ekibini o gece Genelkurmayda görevlendiren o. Ekibin yaptığı tüm faaliyetleri o planlamış ve daha sonra darbeye karışmakla suçlamak için ekibine tezgâh kurmuş. Yaşananların kendi emriyle olmadığını göstermek için bir düzine senaryo hazırlamış. Bir düğüne gidiyor, düğünden erken ayrılıyor, yolda düğün yerine kendi davet ettiği ekibi atlatmış gibi bir kurgu planlıyor, ardından saklandığı yerden onlarca kişi hakkında ölüm emri veriyor.

Semih Terzi’nin Diyarbakır’dan getirtilmesi işini, düzmece darbe grubu tarafından kendi yerine ÖKK başına görevlendirilmesi işini, birliğe girerken öldürülüp OKK nın tüm suçlarının göreve başlamamış birinin üzerine yıkılması işini, öldürenin de temizlenip ölüm emrini kimin verdiğinin saklanması işlerini o organize ediyor.

Olayı daha görevinin başına geçmemiş Semih Terzi üzerine yıktığı Cumhurbaşkanını almak üzere Sönmezateş ekibini o gönderme işini o planlıyor, onları Erdoğan Marmaris’ten ayrılıncaya kadar İzmir’de o bekletiyor. Cumhurbaşkanın tehdit altında olduğu senaryosunun kurgusunda bizzat yer alıyor.

Özel kuvvetler talimatıyla görevlendirilip adı darbeye karıştırılmış hemen herkesin suçlanması için gerekli ortamı Aksakallı hazırlıyor, emekli pilotlarla yaptırdıkları bombalama ve ölümleri Akıncı üss komutanı başta olmak üzere cemaatle irtibatlı subayların üzerine atılması planının her aşamasında onun parmağı var.

Ordudan cemaat mensuplarıyla ilgili tüm fişlemeleri MİT Ergenekoncularla birlikte yapıyor onların verdiği fişleme listelerine göre Konsey adına illere seçilecek sıkıyönetim komutanları listesini onlar belirliyor. Sıkıyönetim mahkemelerinde görev yapacak hâkimlerin listesini fişlemelere göre onlar hazırlayıp veriyorlar. Onların listelerine göre suçlanacaklar belirleniyor ve kişilerin kendilerinin haberi olmadan Yurtta sulh konseyi adına görevlendirmeler yapılarak istediklerini darbeye karıştırıp üzerine çamur bulaştırıyorlar.

SADAT MİLİSLERİ ve PARTİLİ KALABALIKLARIN ROLÜ

Ölümlü olayların önemli bir bölümünde SADAT milislerinin rol aldığı biliniyor, Erdoğan’ın reklamcısı Erol Olçok darbeden önce paylaştığı bir bilgi ile sırları açığa çıkardığı için köprü ayağına yerleştirilen bir keskin nişancı tarafından öldürülüp susturulurken canavar ruhlu ölümden beslenen Erdoğan milisleri onun oğlunu da öldürmeyi ihmal etmiyorlar görgü şahidi olabilecek oğlunu da ölüm listelerine alıyorlar. Köprü dâhil kalabalıklar içine karışmış milisler halkı tahrik ederek ölümlerin artması için çalışıyor. Köprüde askeri öğrencinin boğazının kesilmesi işini, bir öğrencinin köprüden atılması planını SADAT milisleri organize ediyor. Köprüde olay şahitlerinin hepsinin temizlenmesi için tam bir katliam düşünüyorlar, tahriklere rağmen olaylara karışmayan askeri öğrencilerin soğukkanlılığı ve halkın sağduyusu ile ölümlerin artması engelleniyor.

O gün ordu envanterindeki iki yüz bini aşkına silahın partililere dağıtıldığı ve bunların kayıp gösterilerek kayıttan düşüldüğü anlatılıyor. Onların psikolojik danışmanı Nevzat Tarhan o gece SADAT milislerinin alanda olduğunu belirterek her olayda halkı psikolojik olarak hazırlamak üzere milislerin görev yaptığını anlatıyor.

Hapiste olduğu bilinen bir emniyetçi öfkeli kalabalık ortasında kalmış tankın içinden çıkarılıyor, o tankın içine emniyetçinin kim tarafından hapisten alınıp nasıl yerleştirildiğini, linç edilmek üzere öfkeli kalabalığın önüne atıldığı sorgulanmıyor.  Tankın etrafındaki kalabalığı tahrik etme işini üstlenen milisler hareket halindeki tankların önüne vatandaşları yığıyor ve kalabalıktan kaçan tank altında kalan bazı vatandaşların ezilmesine zemin hazırlıyor.

Darbe akşamından birkaç gün önce Suriyeli grup liderlerinden Muaz Hatip in MİT le görüşmek üzere Türkiye’ye çağrılması onlarında halkın arasına karışmış silahlı gruplar olarak kullandığına işaret ediyor. Aynı yemekte Fidan’la birlikte olan  Diyanet işleri başkanı Görmez’in salalarla halkın sokağa çekilmesi işini birlikte organize ettiklerini gösteriyor. Diyanet işleri başkanı MİT’le ortaklaşa bir çalışma yürüterek Erdoğan’ın darbesinde halkın sokağa dökülmesi ve ölen vatandaş cenazeleri üzerinden senaryolarının gerçekçi gibi görünmesi işini üstleniyor.

ERDOĞAN’IN DARBESİ VE SUÇ ORTAKLARI

-Şantaj, tehdit ya da kendi gelecek beklentilerinin esiri olan ordu komuta kademesi Erdoğan’ın yapacağı darbenin parçası olmayı kabul ederek kendi personeline karşı tuzak kuruyorlar.

-Abidin Ünal sırf kişisel beklentileri için Erdoğan’la anlaşıp emirle köprüye göndererek tuzağa düşürdüğü yüzlerce askeri öğrencinin kiminin öldürülmesini kimin müebbet hapisle cezalandırılmasını seyrediyor.

-Hulusi Akar Genelkurmaydan çektirdiği direktiflerle bazı askerlerin olaylara karışmasını sağlayarak kendi personeline karşı Erdoğan’ın kurduğu tuzağın parçası haline geliyor. Geçici süreliğine Milli savunma bakanlığını kapmak için koca bir orduyu binlerce askeri personeli Erdoğan’a yem olarak veriyor, emirle harekete geçirdiği mesai arkadaşları hapiste çürürken o rahat koltuğunda oturabiliyor.

-Yaşar Güler Genelkurmay koltuğunu kapmak için MİT le anlaşan kuvvet komutanlarına katılıyor, emir subayının öldürülmesine zemin hazırlıyor, genelkurmaydan çekilen direktiflerle kendi personelini olayların ortasına çekip onlara tuzak kurulmasında rol alıyor.

-Bülent Bostanoğlu Veysel Kösle ile birlikte emri altındaki personelin olaylara karıştırılması işini üstleniyor, Erdoğan ve ekibinin ülkeyi ele geçirme savaşının parçası olup ordunun en deneyimli kadrolarlarına birlikte tuzak kuruyorlar.

-Cihat Yaycı sırf makam beklentisi için cemaat mensuplarının suçlanacağı senaryonun hazırlanmasında görev alıyor,

-Aksakallı ve Ergenekon ekibi cemaat düşmanlığı ile Erdoğan’ın darbesinin parçası oluyor, başarılı çalışmalarıyla eşit şartlarda rekabet edemediği cemaate karşı kurulmuş bir suç örgütüne katılıp çok sayıda ölümlü olayla senaryonun gerçek darbe gibi görünmesi için masum askeri kadrolara tuzak kuruyor. Hazırladıkları fişleme listeleri üzerinden cemaati yok etmek üzere yapılan planda aktif rol alıyorlar.

-Diyanet işleri başkanı Görmez kendini topluma hizmete adamış bir grubun şeytanlaştırılması işini üstlenerek Erdoğan’ın ülke yönetimini gasp etmek için yaptığı vahşete katkıda bulunuyor. Salalar ile halkı tahrik edip yağmalamalara, taşkınlıklara zemin hazırlıyor.

-Partililer ve arasına karışmış SADAT milisleri Erdoğan’ın talimatına uyup insani değerlerini yitiriyor, masum öğrencilerin boğazının kesilmesi halkın keskin nişancılarla siniperlarla öldürülmesi gibi onlarca vahşet işleniyor, insanların ölümleri üzerinden saltanat kurmak isteyen bir diktatörün canavarlıklarının aracı haline geliyorlar.

-Dini cemaatler çok yakından tanıdıkları masum bir topluluğun diktatörlük hayalleri kuran biri tarafından şeytanlaştırılmasını seyrediyor, alacakları üç beş ulufe için toplumdaki önemli bir iyilik damarının yok edilmesine seyirci kalıyorlar, işlenen insanlık dışı vahşet karşısında kılları bile kıpırdamıyor.

-Bütün bu propagandalardan etkilenen toplum da gerçekten ölümlerden cemaatin sorumlu olduğunu sanarak şeytanlaştırma işlemine inanıyor, masum insanların tüm haklarının ellerinden alınmasını itiraz etmeden izliyor.

Genelkurmay başkanından başlayarak ordu üst kademesi menfaat karşılığında kendi mesai arkadaşlarına tuzak kuruyor, Erdoğan’ın darbe ile ülkeyi ele geçirmesine hizmet ediyor, onun kuracağı diktatörlüğün parçası haline gelerek toplumun kötülüğe kilitlenmiş bir suç örgütünün esiri olmasına destek veriyorlar.

ÇELİŞKİLERLE DOLU DÜZMECE SENARYOYLA CEMAATİ SUÇLAYIP DARBELERİNİ SAKLIYORLAR

Darbe üzerinde 4 yıl geçti Erdoğan yönetimi 7 kez uzattıkları OHAL döneminde işkence ile imzalattıkları iftira dolu ifadelere rağmen tüm insan haklarını ellerinden aldıkları cemaati suçlayacak kayda değer bir delil ortaya koyamıyorlar.  Darbeye karışmakla suçlayıp tutukladıkları insanları baskı kurup hukuk sistemini işlemez hale getirerek yaptıkları yasal eylemlerle cezalandırmaya çalışıyorlar.

Suçlayıp şeytanlaştırdıkları cemaatin darbeyi organize ettiğini ispat için kullandıkları en önemli delilleri Şapka ve Kuzgun adlı iki itirafçının bir evde Adil Öksüz’ün de katılımıyla yapıldığını iddia ettikleri darbe toplantıları. Bu toplantılara katıldığı ve darbe gecesi Akıncı üssünde olduğu söylenen Öksüz darbeden sonra gözaltına alındığı halde serbest bırakılmış olması büyük bir muamma olarak ortada duruyor. Erdoğan yönetiminin ülkede kuş uçmasına bile izin vermediği dönemde olayla uzaktan yakından ilgisi olmayan on binlerce insanın tutukluluğu devam ederken onun anlaşılmaz bir şekilde ziyarete gelen AKP milletvekili ile yaptığı görüşmeden sonra serbest bırakılmış olması 4 yıldan beri cevapsız bekliyor. Erdoğan yönetimi onun ilde en sevilen insanlardan biri olan geçtiğimiz günlerde vefat eden kayınpederi dâhil birçok yakınını tutukladığı halde darbe sorumlusu ilan ettiği birini göstere göstere serbest bırakmasını izah etmek çok zor.

 Çok önceden yapılan ihbarlarla olası bir darbe girişimini haber aldığı bilinen Erdoğan yönetiminin darbeyi önleyecek tedbirler alma yerine darbenin komuta kademesini yanına çekip onların emirleri altındakine tuzak kurmada kullanması koca kuvvet komutanlarının sırf Erdoğan’ın şahsi çıkarına hizmet etmek için askeri öğrencilerden başlayarak emri altındaki orduya kurulan tuzağa alet olmasıyla ülke her geçen gün uçuruma yuvarlanırken onlar bu kurulan bu kirli oyunun parçası oluyor.

Olayların Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının bilgisi dışında geliştiğini varsaysak bile ordunun çok azının karıştırıldığı küçük çaplı bir girişimi bir emirle durdurabilecekken hiç bir adım atmadan beklemeleri olayların büyümesine zemin hazırlayıp kendi arkadaşlarını tuzağa düşürmelerinin insanlıkla bağdaşır yanı yok. Özellikle Abidin Ünal’ın Erdoğan’ın darbesinin bir parçası haline gelerek mesai arkadaşlığı yaptığı Akın Öztürk’ü görevlendirip üsse gönderdikten sonra onun darbeyle suçlanması karşısında hiç ses çıkarmaması onun için kurulmuş tuzağın bir parçası olduğunun açık göstergesidir.

Kuvvet komutanlarının emri olmadan kimse tankları uçakları savaş gemilerini harekete geçiremez, ordunun muktedir komutanları kendi emirleri altındaki bir grup askeri emirle sokağa döküp sonra da kenara çekildikleri onların bir şer şebekesi tarafından suçlanması için zemin hazırladıkları görülmektedir.

Aksakallı’nın emriyle öldürülenler dışında darbe planını kim yaptı ölüm emirlerini kim verdi bu kararlar hangi merkezde kimler tarafından alındı bununla ilgili en küçük bir kanıt ortaya konulamıyor. Plansız programsız bir darbede ölüm emirlerinin olayların faili olmakla suçlanan hiçbir şeyden habersiz masum insanlar tarafından verildiğine inanmamız istenmektedir.

En aykırı sesler bile cemaatin orduyu harekete geçirecek gücü yok derken, orduda varlığı binde 1-2 düzeyinde olan bir ekibin darbede uçak, tank ve savaş gemilerini harekete geçirdiğini kabul etmemiz beklenmektedir. Başı sıkıştıkça yüzlerce vatandaşın ölümü üzerinden siyasi sonuç elde etmeye çalışan Erdoğan’ın geçmiş icraatları ortadayken, bugüne kadar tüm faaliyetlerini barışçıl yollarla götürmüş öğretilerinde asla insan hayatına kast etme olmayan bir ekibi ölümlerden sorumlu tutmamız istenmektedir.

Ölüm emirlerini kendinin verdiği tüm taraflarca bilinen Ergenekoncu Aksakallı bir kahraman olarak ortada dolaşırken, onun Fidan’la birlikte kurgulayıp gerçekleştirdikleri her ölümün arkasında cemaatin olduğu yalanına kanmamız, Erdoğan’ın yaptığı darbeden cemaati sorumlu tutup suçlamamız beklenmektedir.

Darbe gününden itibaren önceden fişlenerek belirlenmiş yüz binlerce cemaat mensubu meslekten atıldığı planların günler önce yapıldığı ortadayken darbe planını ondan en çok mağdur olmuş cemaatin yaptığı yalanıyla avunmamız istenmektedir. Darbe kültürü ile yetişmiş Erdoğan mağdur rolüne soyunup darbeyi yenmiş komutan gibi dolaşırken hayatlarında darbe ve benzeri şeylere hiç yer vermemiş cemaatin olayların faili gibi gösterilip yok edilmesine seyirci kalmamız beklenmektedir.

50 yıldan fazla süredir olağan gelişme yoluyla emek ve gayretle bugünlere gelmiş bir ekibin hiç ihtiyaç yokken yaptığı tüm emeklerin boşa gitmesi anlamına gelecek bir canavarlığa yöneleceğine sabır ve gayretle getirdiği hizmetlerini kendi elleriyle yok edeceğine inanmamız istenmektedir.

Gülen’in iadesi için her gün onlarca takla atan Erdoğan ve ekibinin çok basit bir delil göstermek suretiyle sonuçlandırabilecekken uluslararasında itibarını sıfırlamak pahasına onu kaçırmak için değişik yollar denemek mecburiyetinde kalmasının delil gösterememekten kaynaklandığını göz ardı etmemiz onların hukuksuz kararlarını desteklememiz beklenmektedir.

Darbede olayları araştırabilecek tüm gazetecileri tutuklayarak, davaları adaletle sürdürebilecek hâkim ve savcıları atarak, davaları takip edecek avukatları tutuklayarak, mağdurlara destek olacak esnafların mal varlıklarına el koyarak, olaylarda hakkaniyet üzere davranabilecek memurları ihraç ederek, hak aramaları engellenen işkence ya da kurtarılma vadiyle kandırılanların attığı iftiralarla suçlanarak hüküm giyen cemaat mensuplarının tüm insan hakları ellerinden alınmışken yapılan yasadışı işlemlere mahkûm edilmelerine göz yummamız beklenmektedir.   

Erdoğan hiçbir yere normal demokratik yöntemlerle gelmedi, kazandığı her konumda onlarca yasadışı yol kullanarak bir başkasının elindekini gasp ederek yıkarak geldi, biraz incelendiğinde topluma olumlu katkı sunan hiçbir icraatın kendine ait olmadığı hep başkasının varlığını gasp etmeye dayalı olduğu görülecektir. Parti kurarken refah partisinin oylarını nasıl çalabileceğinin planını yapmış, seçime girerken çirkin oyunlarla sağ partileri nasıl barajın altına düşüreceğinin hesabını yapmış, yol köprü baraj gibi devlet ihalelerinde hileli oyunlarla devlet imkânlarını çarçur edip kendi zenginler kulübün kurabileceğini planlamış. Cemaatin yıllarca emek vererek oluşturduğu ülkenin en başarılı eğitim kurumlarını, askeriye, emniyet ve hukuk sisteminde demokratik insani ve ahlaki değerlerle donatıp yerleştirdiği toplum için iyilikten başak bir şey düşünmeyen kadroları temizleyip onların elindekini şeytani bir tuzakla gasp etmenin planını yaptığı da ortadadır.

Onun hemen her muhalifiyle alakalı kirli planları artık biliniyor önce onların tüm imkânlarını elinden alıp köşeye sıkıştırıyor ardından pazarlık masasına davet edip dilediği kadarını vererek haklarına razı olmak zorunda bırakıyor. Eline geçirdiği devlet gücünü toplum kesimlerine karşı kullanan ve onlarla insanlık dışı bir pazarlıkla kendi yasadışı işlerini kabule zorlayan bir suç örgütü gibi çalıştığını toplum kesimlerinin görmesi gerekiyor. 15 Temmuz ve sonrasında ordunun üst kademesi suç şebekesi haline dönüşmüş Erdoğan’ın iktidarda yalnız kalmak için muhalif gördüklerine soykırım uygulamasına alet olmuş ve Ergenekoncularla birlikte suç ortağı gibi davranarak masum insanlara tuzak kurulmasını desteklemiştir.

Refah partisi kendilerine yapılan zulme boyun eğmediği Erdoğan’ın suçlarına ortak olmadığı için planlı bir çalışma ile baraj altında itilirken, suçlara ortak olmayı kabul eden HAS parti başkanı iğna edilip bakanlık koltuğuna oturtuluyor. Bunu gören MHP de on yöneticisine Erdoğan’ın yaptığı şantajı unutup ona boyun eğerek onun suç alanını genişletmesine hizmet eder hale geliyor. Bugün her türlü hukuksuzluğun yapıldığı HDP ye yapılan zulme muhalefet sessiz kaldığı için ilerde zulümden kendileri de nasiplerini alacak.  Son günlerde sıranın CHP geldiği anlaşılıyor onlar HDP de olduğu gibi cemaate yapılanların doğru olmadığını bildikleri halde sırf rekabet edemedikleri başarılı bir grubun Erdoğan eliyle ortadan kaldırılmasını seyrettiler. Şimdi Erdoğan çıtayı yükseltti sıra kendilerinde eğer onlar boyun eğip suçlarına ortak olurlarsa ülkeyi bir suç örgütü tamamen esir almış olacak.

 

Son güncelleme: 19:20 28.05.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı