• Turkhane Logo

"İnsanlığın sınavdan geçtiği dönemlerde doğru yol göstericilere duyulan ihtiyaç"

Dünyayı her şeyden ibaret gören bütün mesaisini ona harcayan etrafındakilere göz ucuyla bile bakma gereği duymayan bazı insanlar, çok güvendikleri mali imkân ve kaynakların ne kadar değersiz olabileceğini fark ettiler.

18:38 02 Nisan 2020 Perşembe
Dünyayı her şeyden ibaret gören bütün mesaisini ona harcayan etrafındakilere göz ucuyla bile bakma gereği duymayan bazı insanlar, çok güvendikleri mali imkân ve kaynakların ne kadar değersiz olabileceğini fark ettiler.


İsmail S. Gülümser/Aktif Haber

İnsanlar tarih boyunca büyük sınavlardan geçmiş ve doğru yol göstericileri bulan topluluklar bu sınavlardan başarıyla çıkmıştır. Dinler tarihi; zalim yöneticilerin baskısı altında inleyen toplulukları bu zulümden kurtarmak için mücadele veren, umumi afetler karşısında nasıl hareket edeceğini bilemeyen topluluklara rehberlik ederek çıkış yolu gösteren, toplumların azgınlaşıp insanlıktan çıktığı dönemlerde onlara ahlaki değerler kazandırıp huzuru tesis etmeye çalışan peygamber kıssaları ile doludur. Toplumlar, Allah’tan aldığı mesajlarla insanlara çıkış yolu gösteren peygamberler yanında insani zaaflarını yenip ahlaki değerleri geliştirmek üzere sorumluluk üstlenen önderler sayesinde bunalımlardan kurtulmuştur. Bizim dünyamızda birçok İslam uleması bu görevi yapmış, batıda Rahibe Terasa, ABD de Martin Luther, doğuda Gandi gibi örneklerin rehberliğinde toplumlar kısmen de olsa insani değerlerle yeniden buluşmuştur.

Osmanlı’nın son döneminde dünyadaki ırkçılık akımlarının ve zaafların esiri olmuş ittihatçı kadroların çoğu, ülkenin yıllarca birlik içinde varlığını sürdürmesine sebep olan ahlaki değerleri terk edince dağılma ve parçalanma hızlanmıştır.  Herkesin birbirinin kuyusunu kazdığı, kafatasçılığa kadar varan ırkçı yaklaşımlarla toplumun ayrıştırıldığı dönemde Bediüzzaman’ın da aralarında olduğu bir grup düşünce adamı ayrışmanın önüne geçmek o günlerde kendi değerlerinden uzaklaşmış toplumu yeniden değerleriyle buluşturmak için çareler aramıştır. Uhuvvet ve İhlâs risalesi gibi eserler incelendiğinde onun hapishane köşelerinde kendi geleceğini düşünmeden toplumun geleceği için nasıl kaygılandığı ve rehberlik yapmak için nasıl fikir sancısı çektiği görülecektir.

İnsan tabiatı itibarıyla gurur, kibir, bencillik, hırs, kapris, gelecek endişesi, korku, kıskançlık, gibi birçok zaafa yenik düşmeye müsait bir varlıktır. Toplumlara yol gösteren rehberler her dönem o günün şartlarına göre bu zaaflarla nasıl mücadele edileceğini öğreterek faydalı olmuştur. Sayılan zaaflarının esiri olmuş insanlar zaman zaman tek başına ülke yönetimlerini ele geçirmiş ve kendi halkları yanında çevre ülkelere zulmetmiştir. Şu dönemde dünya, bazı ülke yönetimlerini ele geçirmiş zaaflarının mahkûmu yöneticilerin hırs ve kaprisleriyle tüm insanlığı tehdit ettiği bir evreden geçmektedir. Toplumlar kendilerini yönetmek üzere önlerine geçmiş idarecilerin ahlaki değerleri bir kenara bırakan davranışlarıyla ya iğfal edilmekte, ya da demokratik haklar ve insani değerler etrafında bir araya getiren yüksek duygularla donatılmaktadır.

Gülen de toplumları içten içe çürüten ahlaki zaaflarla yıllarca bıkmadan usanmadan mücadele etmiş hayatını insanlığın sosyal problemlerin çözümüne adamış, ona inanan küçük bir grubu harekete geçirerek evrensel değerlerin geliştirilmesinde dünyaya güzel örnekler sunmuş toplum için sancı çekmiş rehberlerden biridir. O, gençlerden başlayarak tüm toplumu ahlaki değerlerle buluşturmaya kafa yormuş ürettiği eserler ve geliştirdiği projelerle onları insani değerler etrafında bir araya getirmeyi başarmıştır. Toplumsal problemlerin arttığı dönemlerde hiçbir maddi beklentiye girmeden kendini ortaya koyan rehberler sayesinde insanlar yeniden ahlaki değerler etrafında bir araya gelecek ve zaaflarından kurtulup insan olduğunu yeniden hatırlayacaktır.   

MUSİBETLERE BAKIŞ NASIL OLMALI?

Sağlıklı fikir üreten rehberler bazen bize musibet gibi görünen olayların perde arkasına bakmamız gerektiğini önermektedir. Bugün dünya çapında insanlık büyük bir musibetle karşı karşıyadır, insan olmanın gereği her ülkede yaşanan sıkıntı ve vatandaşların yaşadığı çaresizlik bizi üzecektir. İtalya’da sağlık sektöründe çalışanların yaşadığı ızdırap ve acz televizyonlara yansımış dünya liderlerinden bazıları ancak o örnekleri görünce olayın vahametinin farkına varmıştır.   

Haklı olarak manzara insanların çoğunu sağlıklı düşünmeden uzaklaştırmakta panik içinde oraya buraya saldırmasına yol açmaktadır. Yaşanan dramlar karşısında herkesin kendi derdine düşmesi ve bir diğerini suçlaması sorunların çözümünü güçleştirmektedir. Bunun yerine özellikle toplum liderlerinden başlayarak fikri olan ve bunu anlatma fırsatı bulan her kesimden insan birlikte mücadele ile zorlukların üstesinden gelinebileceğine inanmalı toplumları dayanışmaya çağırmalıdır.   

Ülkeyi kolay yönetmek isteyenler dayanışma yerine ayrıştırmayı seçmiş son 5-6 yıldan beri Türkiye’de toplum kesimlerini birbirine düşman haline getirmiştir. Herkesin etkileneceği dilden propagandalarla suni ve sahte bilgilerle ayrışmış olan toplum kesimlerinin uyanma uzlaşma zamanı gelmiştir. İktidar her olayda olduğu gibi salgın hastalığı da fırsat olarak değerlendirmekte toplumu ayrıştırmada kullanmaktadır. Korona salgını gibi bir musibet zamanı doğru değerlendirilip toplum insani değerler etrafında yeniden bir araya getirilmeli, yıllardan beri ekilen husumet tohumları ortadan kaldırılmalıdır.

Başa gelen musibetler karşısında haklı olarak üzülür ve bazen şikâyet edebiliriz, ancak insan eliyle olmayan bir bela karşısında şikâyetin nasıl kime dönük olacağına dikkat edilmelidir. Bediüzzaman mealen, musibetler karşısında aciz kaldığımızda sebeplerin yetmediği yerlerde dua ile ona sığınıp yardım istemeli, yoksa Allah’tan şikâyet eder, Allah’ı insanlara şikâyet eder gibi bir tavır takınmamalı demektedir.

Her şeyin dizgini onun elinde olduğunu bilen insanlar, ona tam bir teslimiyet içinde “Kaderin her şeyi güzeldir, ya bizzat güzeldir ya da neticeleri itibarıyla güzeldir” inancıyla hareket ederler. Onun iradesinin ne olduğunu bilemediğimizden bazen olayların görünen yüzü bizi rahatsız edebilir, hâlbuki birçok çirkin olay neticesi itibarıyla güzel olduğu için sıkıntılara tahammül edilir. Anne dünyalar tatlısı bir çocuğa kavuşmak için aylarca ağrı ve sancıya katlanır. Örneğin, Türkiye’de zalim bir yöneticinin baskısından kaçarken boğulan, hapiste olan işkence gören, tedavisi engellenip ölen insanların varlığı vicdanları yaralamaktadır. Ancak yaşanan olumsuzluklara üzülerek vakit harcamak kimseye bir şey kazandırmamaktadır. Bunun yerine ülkesini zorunlu olarak terk edenler Efendimizin yaptığı gibi gidilen yerde yapılacak işlere yoğunlaşması mağdurlara el uzatmaya çalışması onların da sorunlarını çözecek yeni değişimlere sebep olabilir, cebri hicret yeni bir insanlık projesine dönüşebilir.

Hastalıktan kıvranan insanların çektikleri acı ölenlerin varlığı hepimizi üzmektedir, ilk bakışta rikkatimize dokunduğu için olayları insanlık dramı olarak da görebiliriz. Bu düşünceye takılıp kalmak mevcut sorunların çözümüne katkı sunmaz. Yapılması gereken kendimize ve insanlığa acıma duygularımızı doğru değerlendirerek sorunların çözümüne yarayacak çareler aramaktır. Kim bilir bu arayış içinde olanlardan birinin bulacağı bazı formüller gelecekte tüm insanlığın kurtuluşuna vesile yeni çözümlere dönüşebilir. Bu dönemde kurulacak küçük dayanışma ağları sağlıklı bir yapılanma ile ileride giderek büyür insanlığın geleceğini kucaklayacak hale gelebilir.

MUSİBETLER KARŞISINDA TAVIR NASIL OLMALI?

“Umumi musibetlerden sakınınız ki geldiği zaman zalimlere mahsus kalmayıp mazlumlara da zarar verir” sözü hepimiz için itici güç olmalıdır. Bir yerde işlenen zulümler bize ulaşmadı diyerek kayıtsız kalan insanlar bir süre sonra aynı musibetin kendi kapılarını çalması karşısında şaşkına dönmektedir. Ahlaki değerlere inanan insanlar çevrelerindeki kötülüklere seyirci kalmamalı “eliyle-diliyle-buğz” ederek meşru dairede onların gelişip yayılmasını önleme istikametinde adım atmalıdır.

Bazen problem bizim çözeceğimiz ölçekte olmayabilir, bu durumdaki umumi problemlere karşı bireysel gayretlerle çözüm geliştirmek çok zordur, insanın bir problem karşısında tek başına tavır belirlemesi bir anlam ifade etmeyebilir. Bu yüzden bazı problemlerin çözümü yerel düzeyde bazıları ulusal bazıları da uluslararası dayanışmalarla çözülmelidir. Türkiye’de toplumun bizden adam olmaz dediği bir dönemde Gülen, önce yerel gayretlerle başladığı eğitim seferberliğinde ulusal ve uluslararası düzeydeki dayanışmalarla dünya çapında bir proje geliştirmeyi başarmıştır.

İlk engelde vazgeçenler problemin büyüklüğü karşısında mağlubiyet psikolojisine girenler çözüm geliştiremezler. İnanma ve gayret problemlerin çözümünde anahtar kelimelerdir, çok büyük engellerle karşılaşsak bile sabır-sebat-metanetle onları aşmanın çarelerini aramak adeta çözüm için sunulmuş bir dilekçe gibidir. Korona virüsü gibi kontrol edilemeyen bir musibete karşı Almanya-Güney Kore gibi ülkeler konuya gereken hassasiyeti göstermiş ve zamanında aldıkları tedbirlerle problemin daha az hasarla atlatmanın yolunu geliştirmiştir. Azıcık tereddüt eden ülke vatandaşlarından bazıları ihmallerinin cezasını hayatıyla ödemektedir.

Problemin çözümü aslında onu ciddiye almadan geçmektedir,  kimisi sorunları boyundan büyük görüp kenara çekilirken kimisi de ciddiyetten uzak yaklaşıp gözlerinin önündeki sorunların giderek büyümesine zemin hazırlamaktadır. 80 öncesi Türkiye’sinde sağ sol çatışmalarına birkaç gencin kendi arasındaki tartışması olarak bakan yöneticiler olayları ciddiye almadıkları için büyümesini seyretmiş ve bir süre sonra üstesinden gelemeyecekleri problemlerle boğuşmak zorunda kalmıştır. Yapılması gereken toplumları rahatsız etme ihtimali olan sorunlar büyüklüğü ne olursa olsun masaya yatırılmalı, sürece yayılmış insani-ahlaki çözümler geliştirilmelidir.

Toplum kesimlerine sağlıklı bilgi akışının olmaması veya bir yolla bu bilgi akışının kesilmesi problemlerin çözümsüz hale gelmesine yol açmaktadır. Sorun ve çözümü herkesin özgürce düşüncesini açıklayabileceği ortak akıl toplantılarıyla iyi tespit edilmeli ardından geliştirilen veya geliştirilecek yöntem doğru bilgi akış yolları kullanılarak taraflara zamanında ve aşamalı olarak ulaştırılmalıdır. Diktatörlüklerde tek merkezden yönlendirme amaçlı üretilen bilgilerle toplumlar yöneticilerin kurguladığı sanal bir dünyaya inanmaya zorlanmaktadır. Bu yola geçici bir süre sorunları saklamayı başarsalar bile kandırdıkları kendi vatandaşlarının hem günü hem istikbalini karartmaktadır.

İhtisasa önem verilmeli, sorunların çözümünde gerekli uzmanlardan devamlı yararlanılmalıdır. Bulduğumuz yöntemler doğru ve yeterli görülmemeli, karşılaşılan ilk engelde vazgeçme gibi bir kolaycılığa kaçılmamalıdır. Aksine daha önce denememiş yöntemler olabileceği için bulduğumuz yolların kusur ve noksanları yine ortak akılla yeniden masaya yatırılmalıdır. Özgür düşünceye izin verilen ortamlarda kalabalıkların yanlışta ittifak etmeleri çok zordur, bu yüzden hem birlikte karar vermeye hem de engelleri aşma azim ve iradesine ihtiyaç vardır. Türkiye’nin de aralarında olduğu demokrasi diktatörlük karışımı hibrit yönetimlerde ortak akıl toplantılarında bile dikte edilenlere kılıf arandığı için tüm güç ellerinde olmasına rağmen doğru çözümlerin geliştirmesi mümkün olmamakta, hata ve kusurlar baskı ya da emirlerindeki propaganda araçlarıyla kapatılmaktadır.

Umarız düşündüğümüz gibi olmaz daha kısa sürede bu salgının etkisi ortadan kalkar ancak problem bir süre daha devam edecek ve milyonları bulan insana mağduriyet yaşatacak gibi görünüyor. Bu problemle ona uygun yöntemlerle mücadele edilirse yayılması önlenebilir ve görevini bitirmiş memur gibi çekilir gider. Mali imkânsızlıklara takılmadan, bu güçlülerin görevi deyip sorumluluktan kaçma gibi bir yanlışa düşmeden, herkes elini taşın altına koymalı dinine diline ırkına bakmadan dünya genelinde sıkıntı içinde olanların imdadına koşacak yollar geliştirilmelidir. Böyle dönemlerde bir misyon eda etme şuuru içinde gücümüz nispetinde yapılacak samimi fedakarlıkların nasıl tüm insanlığı uyaracak sihirli bir değneğe dönüşeceğini kestirmek zordur.   

Dünya sağlık örgütü 450 milyon insanın depresyonda olduğunu ifade etmiş, tüm insanlığın kendi derdine düştüğü panik içinde sağlıklı değerlendirme yeteneğini kaybettiği, özellikle evhamlı olanlardan başlayarak geniş kesimleri ölüm korkusunun sardığı, istikbal endişesi içinde bazı insanların her şeyden vazgeçtiği dönemlerde olayları sağlıklı düşünmeye sevk edecek objektif kriterlere sahip rehberlerin uygun platformlarda yaptıkları hissi yaklaşımlardan uzak yorumları tüm insanlık için rahatlatıcı ve yol gösterici olabilir. Her ne kadar karantina önlemlerinden dolayı insanlarla yüz yüze görüşme imkânı olmasa da tüm dünyanın birikimi olan insanlığın ruhi çöküntüleri için geliştirilmiş toplumların moral ve motivasyonunu yükseltecek çözümleri iletişim araçları doğru kullanılarak geniş kesimlere ulaştırılabilir.

MUSİBETLERİN İNSANLIĞA VERDİĞİ DERSLER

İnsanlık tarih boyunca yaşanan sorunlarla boğuşa boğuşa gelişiyor, bugünlerde dünya çapında bir sorunla karşı karşıyayız ve en güçlü ülkeler bile bununla baş etmekte zorlanıyor. Bununla birlikte her musibetin verdiği dersler var ve insanlar öğrenmeye devam ediyor. Demokrasiyle yönetilen ülkelerin bir bölümü bile anormal şartlara tam hazır değil, yöneticilerin bir kısmı ilk anda panik içinde yanlış kararlar aldılar, ancak hadiselerin dili ülke yöneticilerini de eğitiyor aldıkları kararları yeniden gözden geçirip düzeltiyorlar.

Global çapta büyük sorunların çözümünde ortak mutabakat şart ülkeler arasında konsensüs sağlanamadığı için alınan tedbirlerden bazıları başarılı olamadı, hastalık tüm dünyaya yayıldı. Ülkeler her biri kendi derdine düştü kendi sorununu çözmeyle uğraşırken global probleme yeterince yoğunlaşamadı. Almanya kendisi birçok konuda tedbir aldı ölümleri ciddi oranda azaltmasına rağmen 29 Mart itibarıyla bu önlemler 62 bin Alman vatandaşının hastalığa yakalanmasını, hastalığın ülkede yayılmasını engellemeye yetmedi. Musibetin verdiği dersle ülke yöneticileri bireysel tedbirlerle yetinmeyerek dünyanın geleceği için hep birlikte ellerini taşın altına koymaları gerektiğini gördüler.

Ortak birikimlerden yararlanmanın gerekliliği ortaya çıktı, bazı ülke yöneticileri ya da bazı iş adamları salgını fırsat olarak değerlendirmeye kalktılar. Ancak bunun kendilerine bir fayda sağlamadığını sınırların neredeyse ortadan kalktığı bir dönemde bencilliğin kendilerini de vurduğunu gördüler ve geliştirdikleri yöntemleri başkalarıyla paylaşmayı öğrendiler. Dünya sağlık örgütü ülkelere milyonu aşkın test kiti göndererek katkıda bulundu, FED ekonomik beklentiler bir kenara bırakarak faizleri sıfırladı ülkelerin ekonomik olarak çökmesini engellemeye çalıştı. Ülkeler vergi mükelleflerini rahatlatacak önlemlerle kredi destekleriyle firmaları ayakta tutmanın gerekli olduğunu öğrendiler.

Türkiye’nin de aralarında olduğu bazı ülkeler hala muhaliflerle mücadeleyi insani değerlerin önüne geçirse bile İran başta olmak üzere birçok ülke siyasi mahkûmlar dâhil tutukluları salıverdi ve insan hayatını önemsemeyi öğrendi. İnsanların birbiriyle kıyasıya rekabet halinde olduğu kapitalin her şeyden önemli görüldüğü bazı ülke yöneticileri insani değerleri yeniden hatırladı mali kaynaklarıyla darda kalmışların imdadına koştular.  Bazıları hala vatandaşlarına tepeden bakmayı sürdürse de bazı ülke yöneticileri çaresiz vatandaşlarına yardım etmenin gerekliliğini öğrendiler.

Kapasitesine güvenen sivri akıllılar, ya da gücüne güvene diktatörlerin en kritik zamanlarda bencillikleriyle dünyayı ateşe verebilecekleri ortaya çıktı. Umumi musibetler dâhil sivri aklın ve gücün bu kapasitelerini ortak aklın hizmetine vermeleri halinde insanlık yararına sonuçlar alınacağını değilse egolarını tatmin peşine düştükleri anda bunların insanlık için büyük bir tehdide dönüşebileceğinin emareleri görüldü. Akıl ve imkânın ortak menfaatler için kullanılmasıyla faydalı olabileceği acı tecrübeyle öğrenildi.

Sabahtan akşama evde kalmaya alışmamış olanlardan bazıları evde mahsur kaldı, bir bölümü bu sürede belki hane halkıyla kavga etti, geçimsizlikleri arttı. Çocuklarıyla nasıl vakit geçirileceğini bilmeyen, yatmadan yatmaya onların yüzünü gören iş kolik insanlardan bazıları ise 1-2 hafta zorunlu olarak evde kalmayı ve çocuklarıyla sağlıklı ilişki kurmanın yollarını denemeyi kuşak farkından doğan problemlere çözüm geliştirmeyi sabretmeyi öğrendiler.

Dünyayı her şeyden ibaret gören bütün mesaisini ona harcayan etrafındakilere göz ucuyla bile bakma gereği duymayan bazı insanlar, çok güvendikleri mali imkân ve kaynakların ne kadar değersiz olabileceğini fark ettiler. Hepsi olmasa bile bir bölümü mali güçlerinin bir şey ifade etmediğini kurdukları hayali dünya sarayların nasıl kolayca yıkılabileceğini ellerinden çabucak uçup gidebileceğine şahit oldular.

29 Mart itibarıyla dünya genelinde ölen 34 bin kişiden biri olma endişesini iliklerine kadar hisseden;

-Test yaptırarak hastalığa yakalandığını öğrenmiş hastalığın nasıl seyredeceğini bilmeden merakla ölüm kıskacından kurtulmayı bekleyen 550 bin kişi, belki belirtileri görülen ama sağlık kuruluşlarına henüz başvuramamış bu sayıdan çok daha fazlası,

-Testi pozitif çıkmış ölümle burun buruna geldikten sonra kurtarıldığı söylenen yaklaşık 150 bin kişi,

-Her an hastalığın kendilerine de bulaşabileceği korkusu yaşayan evlerine hapsolmuş milyonlar. Bazıları dünyada kalmanın kendi ellerinde olmadığını verilmiş hayatın basit bir virüsle ellerinden alınabileceğini, iliklerine kadar hissetti hayata pamuk ipliği ile bağlandıklarını fark ederek uyudukları gaflet uykusundan uyandı belki ilk kez insan olduklarını hatırladılar.

ÖLÜMÜN VERDİĞİ DERSTEN ETKİLENMEYEN ZORBALAR

Bütün ibadet yerleri kapandı, itici konuşma ve davranışlarıyla muhatapları rencide edenler dâhil bütün vaizler sustu ama bir virüs onların yerine vaaza başladı, ölüm gibi en tesirli bir nasihatçıyla onlara insan olduklarını yeniden hatırlattı. Dünyayı ben yarattım duygusu içinde olanları bile evlerine hapsetti, hala ders almamışlardan başlayarak herkese aciz olduğunu anlatmaya devam ediyor.

Kimisi dünya geneline yayılmış salgın hastalıktan bu vb bir yığın dersi almışken bir kısmı hiç bu nasihten etkilenmiyor kurdukları sırça saraylarında hayatlarına eskiden olduğu gibi kaldıkları yerden devam ediyorlar. Hatta bazıları hastalığın dünyadaki birçok dengeyi değiştireceğine salgın geçtikten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi devam etmeyeceğine inanıyor ve insanlık dışı gizli plan ve projelerle yenidünya düzeninde oyun kurucu olmanın direksiyon başına geçmenin kirli hesaplarını yapıyorlar.

İleride insanlığın başına büyük felaketler açmaya müsait bu yaklaşım içindeki yöneticiler dünyanın evrensel bir musibetle meşgul olmasını fırsat bilerek eskiden beri kurguladıkları çirkin hülyalarını gerçekleştirme peşine düşmüş bekliyorlar.  En olumsuz şartlarda bile sinsi sinsi tuzaklarını kurmuş hedefledikleri avlarını yakalamaya çalışıyor ya da her gün bir yere fark ettirmeden saldırı, bir yeri işgal planı yapmaya devam ediyorlar.

Dünya ölümlerle pençeleşirken hala bazı devlet yöneticileri zulmü kendi vatandaşlarına karşı bir araç olarak kullanmakta ele geçirdikleri güçle farklı kesimleri ezerek çaresiz bırakmanın kendi hazırladıkları şartlara göre pazarlık masasına oturtmanın hesaplarını yapmakta, onlara tuzaklar kurup kucaklarına düşecekleri günü beklemektedir. Türkiye’de şu anda zulüm altındaki tüm toplum kesimlerine devam eden baskının arkasında onları köşeye sıkıştırıp boyun eğdirme kendi sultalarını zorla kabul ettirme onlarla pazarlık masasına oturup suçlarına ortak olmalarını sağlama gibi insanlık dışı planlar yatmaktadır.

Türkiye’de on binlerce insan iktidarın pazarlıklarına alet olması için içeride tutulmaktadır şişirilmiş dosyalarla hapsedilenlerin bir bölümü neyle suçlanırsa suçlansın iktidarın önlerine koyduğu dosyaları imzaladığı onların hazırladığı projeleri onayladığı için salınmıştır. Hala içeride olanların büyük bir bölümü ya onların tekliflerini kabul etmedikleri için ya da ileride yapılacak pazarlıklarda kullanmak üzere bekletilmektedir.

Hapishanelerde salgın riskine rağmen kendi kucaklarına düşmeyen kendilerine boyun eğmeyen, ülkeyi ele geçirme projelerinin parçası olmayı kabul etmeyen; siyasetçi-gazeteci-hâkim-savcı-öğretim görevlisi-asker-polis-devlet memuru-iş adamı gibi çoğu ülkenin en üretken insanlarından oluşan siyasi tutuklular korona için çıkarılan af kapsamı dışında tutulması bundandır. Fiziksel-psikolojik baskı sürdürülerek iktidar ve suç ortaklarının işledikleri tüm kirli işleri onaylamadan kurtuluş olmadığına inandırılmak istenmektedir.

Son güncelleme: 18:38 02.04.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı