• Turkhane Logo

‘Suçunuz yok biliyoruz ama Erdoğan çok baskı yapıyor dediler’

MİT tarafından Pakistan'dan Türkiye'ye kaçırılan ve 10 ay sonra tahliye edilen Mesut ve Meral Kaçmaz yaşadıklarını Kronos'a anlattı: Pakistan istihbaratı bize, "sizin suçsuz olduğunuzu biliyoruz, ama Erdoğan çok baskı yapıyor" dedi.

21:45 02 Mart 2020 Pazartesi
‘Suçunuz yok biliyoruz ama Erdoğan çok baskı yapıyor dediler’
MİT tarafından Pakistan'dan Türkiye'ye kaçırılan ve 10 ay sonra tahliye edilen Mesut ve Meral Kaçmaz yaşadıklarını Kronos'a anlattı: Pakistan istihbaratı bize, "sizin suçsuz olduğunuzu biliyoruz, ama Erdoğan çok baskı yapıyor" dedi.

Tarih 27 Eylül 2017. Pakistan’da yıllardır faaliyet gösteren PakTürk Okulları’nın halkla ilişkiler müdürü Mesut Kaçmaz’ın evi bir gece yarısı ağır silahlı adamlar tarafından basıldı. Kaçmaz, eşi ve iki çocuğu darp edilerek arabalara bindirildi ve tüm aile 17 gün bilmedikleri bir yerde alıkonuldu.

Oysa Kaçmaz ailesinin elinde 24 Kasım 2018’e kadar geçerli olmak üzere Lahor yüksek mahkemesinin verdiği sınır dışı edilemez kararı ve Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteciler Komiserliği’nden alınan sığınma sertifikası vardı.

Kaçmaz ailesinin başına gelenler arkadaşları, öğrenciler ve veliler tarafından dünyaya duyurulduysa da Türkiye’ye kaçırılmalarına engel olunamadı ve Mesut Kaçmaz ve eşi Meral Kaçmaz Türkiye’ye getirildi.


‘KAFALARINI KOPARMAK LAZIM BUNLARIN’

Kaçırılma anından itibaren Kaçmaz ailesinin yaşadıkları tam bir kabustu. Meral Kaçmaz’ın, “Evimizi bastıklarında çocuklarıma giyinin bile diyemeden kapıya dayandılar. Küçük diye kızımı sürüklemeye başladılar. Öldürülme korkusunu hissettik hepimiz.” diye anlattığı o gece, aylarca sürecek zor günlerin ilk habercisiydi.

İstanbul’dan Ankara’ya götürülen Meral Kaçmaz o gece, konuldukları nezarethaneyi çocukları için temizlerken buldu kendini. Bir köşedeki kirli fırça ile lavaboyu kızlarının kullanabileceği hale getirmeye çalıştı… Namaz kılmak için çöp poşeti istedi ama vermediler. Başka bir köşedeki poşeti temizleyip seccade yaptılar. 11 gün çok ağır geçti sorguları. ‘Bağırdılar, çağırdılar… “Kafalarını koparmak lazım bunların” diye tehdit ettiler.’ Kaçmaz ailesini…

Meral Kaçmaz’a göre bir anda kendilerini Enemy of the State filminin kahramanları olarak buldukları gelişmeler sona erecek ve film orada kopacaktı.

Türkiye’ye kaçırıldıkları gün aileleri parçalanmıştı.Önce bir aile dostlarına ulaştılar, sonra da erkek kardeşi iki kızına sahip çıktı.

‘İŞKENCECİBAŞI’NDAN ‘İTİRAFÇI OL’ TEKLİFİ:

İstanbul’da kalan eşi Mesut Kaçmaz ise bir dönem Pakistan’da görev yapan ve Türk okullarından ayağı eksik olmayan ‘işkencecibaşı’ İlker Küçükhıdır’in elindeydi. Çünkü artık İstanbul İstihbarat Dairesi Şube Başkanı olarak görevini icra ediyordu. Sorular Mesut Kaçmaz’ın bilmediği yerdendi: “Bana üç isim gösterdiler, açık açık da, ‘Bunlar Kaynak Holding’de çalışıyorlar. Ben bunları tanıyorum, orduda darbe hazırlığı yapıyordu de, biz seni çıkaralım, eşini de serbest bırakalım. Sana para da verelim. İtirafçı ol.’ dediler.” Öğretmen Kaçmaz ise bu teklifi, “Bunların ellerinde bir şey yok” diye yorumladı. Zaten hiç tanımıyordu o kişileri…

Sonra ne mi oldu? MİT ile Pakistan istihbaratının sözüm ona ‘özel operasyonu’ ile özel uçak tahsis edilerek ve kaçırılarak Türkiye’ye getirilen Mesut Kaçmaz, Temmuz 2018’de tahliye edildi. Mahkeme tahliye gerekçesini, BM Keyfi Gözaltı Mücadele Grubu’nun 25 Mayıs 2018 tarihli acil tahliye, fiziki ve manevi hayat şartları için maddi-manevi tazminat ve dilerlerse, Türkiye dışında yaşama hakkı için pasaport öngören raporuna dayandırdı.

Ailecek başlarına çuval geçirilen, işkence ve kötü muamele gören Kaçmaz ailesi yaşadıkları o korku dolu günleri Kronos okuyucuları ile paylaştı.

MİT tarafından kaçırıldınız, tutuklandınız ve yaklaşık 10 ay sonra tahliye oldunuz. Neydi size yöneltilen suçlama ve nasıl tahliye oldunuz?

Mesut Kaçmaz: Ben 3 Temmuz 2018’de tahliye oldum. Tahliye gerekçem ise Birleşmiş Milletler kararı ve bende Bylock bulunmayışı. Benimle alakalı 3-4 suçlama vardı. Birincisi Bank Asya’da hesap açma ve talimatla para yatırma. Bu suçlamanın delillerini zaten mahkemenin kendisi çürüttü, bana gerek kalmadı. Yani iddianamede talimatla para yatırma diyor fakat savcılığın sunmuş olduğu deliller hesabımda para olmasına rağmen “hesabında para yoktur-sıfırdır” şeklinde olunca bu durum başkanı da çok kızdırdı. Mahkeme başkanının da, “Sayın savcım böyle iddianame mi olur, hesabında zaten para varmış. Para varsa nasıl talimatla yatırmış oluyor?” şeklinde bir ifadesi oldu. İkincisi, “Kimse Yok mu”ya kendi adıma yatırılmış 100 TL’lik bağış, PakTürk okullarında çalışma meselesi ve Çatı Davası’nda 3 kişiyle görüşmem. 2008, 2009, 2010, 2011’e varan çok eski kayıtlar. İçeriklerine dair bir detay yok; sadece gün, tarih ve saat var onun dışında hiçbir şey yok. Kaldı ki o isimlerden biri rahmetli Cemal Uşak Bey idi.

Merhum Cemal Uşşak ile konuştuğunuz için mi suçlandınız?

Evet ve bildiğim kadarıyla Erdoğan’ın da yakın arkadaşı, Bilal Erdoğan’ın amcam dediği ve çok sevdiği bir insandı. Çözüm sürecinde de kendisi Akil İnsanlar Heyeti’ndeydi. İktidarın saygı duyduğu, değer verdiği bir insanla benim görüşmem suç olmuş. Fakat dediğim gibi, içerik yok. Ne konuştuk bilmiyorum. Cemal Uşak ağabey son üç yıldır kurbanını Pakistan’da kestirirdi benim vasıtamla. Bunlar zaten resmi banka kayıtlarında da görünüyor. Biz de kendisine videosuyla ses kaydıyla göndermiştik “kurbanınız kesilmiştir, Allah razı olsun” diye. Fatih Üniversitesinin eski rektörüyle görüşmem tespit edilmiş, bir de Ali Bayram ile. Fakat bunlarda da içerik yok. Onun da ötesinde yaptığımız, ettiğimiz şeyler biliniyordu. Erdoğan da biliyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan’daki faaliyetlerinizi biliyordu yani…

Tabii, 2010 yılında Pakistan’daki sel baskınından sonra ülkeye gelmişti, bölgenin valisi İşrat’ul İbad Beyle tercümanlığını ben yaptım. Erdoğan validen bizim adımıza, PakTürk okulları adına arsa talep etti, aynen şu cümleleri kullandı: Ben bunlara kefilim, kendi evlatlarımı okullarına dershanelerine gönderdim. Uygun bir arsa varsa verin… Valilikteki yemekte aynen bu cümleleri kullandı. Sadece o mu? Yine dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Karaçi belediye başkanı Mustafa Kemal Beyden arsa istedi, kefilim, ben de çocuklarımı okutuyorum okullarında dedi.


RÖPORTAJIN TAMAMINI BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ

Kaynak: Kronos

Son güncelleme: 21:45 02.03.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı