• Turkhane Logo

Hukukçu Yusuf Metin: Yargıtay’ın örgüt kararı hatalı ve taraflı

Hukukçu akademisyen Yusuf Metin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Gülen Cemaati hakkındaki ‘terör örgütü’ kararının hatalı, kasıtlı ve taraflı olduğunu ve kararın hukuki dayanağının olmadığını vurguladı.

14:47 03 Ağustos 2020 Pazartesi
Hukukçu Yusuf Metin: Yargıtay’ın örgüt kararı hatalı ve taraflı
Hukukçu akademisyen Yusuf Metin, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin Gülen Cemaati hakkındaki ‘terör örgütü’ kararının hatalı, kasıtlı ve taraflı olduğunu ve kararın hukuki dayanağının olmadığını vurguladı.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Gülen Cemaati hakkındaki “terör örgütü” kararını, ilk olarak hakimler Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in yargılandığı 2015/3 Esas sayılı dosyada verdi. Sonrasında bu karar hem Daire hem de ilk derece mahkemeleri tarafından referans alınarak Gülen Cemaati mensuplarına ‘silahlı terör örgütü üyeliğinden’ hüküm kuruldu. Ancak, hukukçu Yusuf Metin ‘patreon’ hesabında yayınladığı yazıda, Daire’nin söz konusu kararının hukuken hatalı olduğunu ve yok hükmünde sayılması gerektiğini kaydetti.

Daire’nin yargılama konusu yapılmayan konulara girerek tarafsızlığını yitirdiğini kaydeden Metin, “Daire, ilk derece mahkemesi sıfatıyla 25.4.2017 tarihinde verdiği bu karar ile yargılama konusu yapılmayan konulara girerek ve hüküm kurarak tarafsız olmadığını ortaya koymuştur. Bu davada sanıklara atılı eylem verdikleri yargısal kararlardır ve TCK m.257’ye temas eden ‘görevi kötüye kullanmak’ suçuna konu yapılmıştır. Kararda da belirtildiği gibi bu eylemlerde ‘cebir ve şiddet’ söz konusu değildir. Bu eylemler 3713 sayılı TMK m. 3-4’te sayılan terör suçları arasında yer almamaktadır” yorumunda bulundu.

Karar tarihi itibariyle Gülen Cemaati hakkında ‘terör örgütü’ olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmadığına dikkat çeken Yusuf Metin, “Mahkemeler önlerindeki dosyada bu konuda karar vermeye yeterli (terör ve şiddet içeren) tüm eylemler dava konusu yapılmış ise ancak o takdirde ‘Silahlı Terör Örgütü’ olup olmadığı yönünde karar verebilir. Aksi takdirde bu konunun yargılama konusu yapıldığı davanın sonucunu beklemeleri gerekmektedir” dedi.


“DAİRE’NİN KARARI YETKİ VE GÖREV GASPI, TARAFSIZLIĞIN AÇIK İHLALİDİR”

Yusuf Metin, yazısının devamında şu değerlendirmelerde bulundu: “Adı geçen hakimlerle ilgili 16. Ceza Dairesi’ne açılan davada bir terör örgütünün varlığına vücut veren terör ve şiddet eylemleri söz konusu değildir. Dolayısıyla 16. CD’nin iki hâkime atılı eyleme dayanarak söz konusu yapı hakkında ‘terör örgütü’ kararı vermesi mümkün değildir. İki hâkimi yetkisiz ve görevsiz karar vermekle mahkum eden Daire’nin asıl kendisi yetkisiz ve görevsiz bir karar vermiştir. Gülen Cemaatinin silahlı örgüt vasfını kazandığı iddia edilen 15 Temmuz darbe girişimi ve failinin Gülen Cemaati olduğu konusunda 16. CD’ne açılmış bir dava bulunmadığına göre, Daire’nin bu konuda verdiği karar yetki ve görev gaspı olup, tarafsızlığın açık ihlalidir.”

PROF. DR. İZZET ÖZGENÇ’E ATIF

“TCK ve CMK’nın mimarlarından Prof. Dr. İzzet Özgenç karara yönelik eleştirilerinde aynı hususlara dikkat çekerek; Daire’nin ‘terör örgütü’ değerlendirmesi yapmasının bilimsel ve hukuki dayanaklarının karar metninde gösterilmediğini, yargılama konusu olaydan hareketle, ‘FETÖ/PDY’ adıyla genel mahiyette bir ‘terör örgütünün’ varlığına yönelik bir yargısal tespit faaliyeti icra edilmediğini, bu konuda izlenen yanlış yöntem sebebiyledir ki, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin söz konusu kararında, yargılama konusu fiilden çok sonra gerçekleşmiş olan darbe teşebbüsünden hareketle, söz konusu örgütsel yapıya ‘terör örgütü’ vasfı izafe edilmeye çalışıldığını belirtmektedir (İzzet Özgenç, Suç Örgütleri, 10. Bası, s.109-113).”

“DELİL DEĞERİ BULUNMAYAN BİLGİLERLE ‘TERÖR ÖRGÜTÜ’ KARARI VERİLDİ”

“Kararı hukuken hatalı kılan ve tarafsız olarak karar verilmediğini gösteren en açık kanıtlardan birisi de yargılamada tartışma konusu yapılmayan delillere ve delil değeri bulunmayan bilgilere dayanarak ‘terör örgütü’ kararı verilmesidir. Daire; ‘derdest veya mahkemelerce karara bağlanan (kesinleşmeyen) davaları, bu davalarda dinlenen itirafçı sanıkların savunmaları ve gizli-açık tanık anlatımları, örgüt lider ve yöneticilerinin açık kaynaklardaki yazılı ve sözlü açıklamaları, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün örgüt hakkındaki raporu’ dikkate alarak ‘silahlı terör örgütü’ kararı vermiştir. Bu kanıtların hiçbirisi somut davaya konu edilmemiş, yargılama sırasında tartışılmamış, ‘itiraf’ içeren beyan sahipleri bu mahkemede dinlenmemiştir. Kesinleşmemiş (üstelik temyizen Daire önüne gelecek olan) mahkeme kararları, dava dosyaları ve yürüyen soruşturmalar ‘kesin delil’ niteliğinde kabul edilip Daire’ce hükme esas alınmıştır. ‘Açık kaynak bilgileri’ denilen bilgilerin ise, internet üzerinden temin edilen haber ve yorumlardan ibaret olduğu bilinmektedir ve bu bilgilerin tek başına hiçbir delil değeri bulunmamaktadır.”

“İTİRAFÇI BEYANLARI KENDİ MAHKEMESİNDE KABUL EDİLMEMİŞKEN KESİN DELİL KABUL EDİLDİ”

“‘İtirafçı beyanları’ ile ilgili ayrı bir parantez açalım: İngiliz Dış İlişkiler Komisyonu itirafların işkence sonucunda elde edilmiş olma ihtimali nedeniyle itiraf içeren beyanların güvenilirliğine şüpheyle yaklaşırken (1) Yargıtay 16. Ceza Dairesi ise, somut davaya konu edilmemiş, tartışılmamış ve bu dosyaya da başka dosyalarından çoğaltılarak eklenmiş olan beyanları ‘muhkem kaziye’ kuvvetinde delil sayarak hükme esas almıştır. İngiliz Dış İlişkiler Komisyonunun aksine, tarafsız(!) 16. Ceza Dairesi işkence altında alınan beyanlardan hiçbir şüphe duymamıştır. Daire ‘itirafçı beyanları’ hakkında henüz yargılandıkları mahkemece dahi bir değerlendirme yapılmamış ve hüküm kurulmamışken, bu beyanları ‘kesin doğru’ kabul ederek 15 Temmuz’un failinin Gülen Cemaati olduğuna ve bu nedenle de Cemaatin ‘terör örgütü’ olduğuna karar vermiştir. Prof. Dr. İzzet Özgenç bu hususa ilişkin eleştirisinde, söz konusu yapının ‘terör örgütü’ vasfını haiz olduğuna yönelik kabulün soyut beyanlara dayandığını, bu kabulün hukuki dayanağının bulunmadığını belirtmektedir. Daire’nin bu tavrı CMK’nın 217/1. maddesindeki ‘Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir’ hükmünün açıkça ihlal edilmesidir ve bu yönüyle de kararın hukuki olduğunu söylemek mümkün değildir. Daire’nin hükme esas aldığı “itiraf” sahiplerinin, hüküm tarihinde derdest olan kendi davalarında bu ifadelerinin işkence altında aldığını beyan etmeleri karşısında, Daire’nin bu yaklaşımı ancak bir hukuk cinayeti olarak tarif edilebilir.”

“HATA DEĞİL, TÜMÜYLE KASITLI VE TARAFLI BİR KARAR”

“‘Yüksek mahkeme’ olan ve söz konusu davalara temyiz mercii olarak bakma görevi bulunan Daire’nin bu tavrı hukuki bir hata değildir; tümüyle kasıtlı ve taraflı bir karardır. Daire,15 Temmuz olayına ve Gülen Cemaatine karşı tarafsız olmadığını göstermiştir. Öte yandan Daire’nin ‘itirafçı’ kişilerle ilgili yargılamalar sürerken, bu beyanları kesin delil kabul ederek hükme esas almasının ihsas-ı rey olduğunu da not etmek gerekiyor. Daire, bu davalar temyizen önüne gelmeden önce görüşünü belli etmiştir.”

Son güncelleme: 14:47 03.08.2020
SIRADAKİ HABER
Sayfa Başı